Çeşitli dillerin, dinlerin ve medeniyetlerin birleştiği bir kent Alanya. Dünyanın en huzurlu ve en güvenli yaşam alanlarından birisi. Osmanlı ve Selçuklu Devleti’ne liman şehri olan ve cumhuriyet tarihinde turizme açılan ilk belde. Mazisi çok geniş, kökleri çok derin. Bu nedenle sadece deniz, kum ve güneşten ibaret değil. Sosyal ve ekonomik yaşantısı, kültürel varlıkları, sosyoekonomik dengesi, doğası, çevre düzeni, tarih ve kültürüyle bütünleşen bildiğimizden, gördüğümüzden çok daha fazlası olan bir kent…
Geçtiğimiz hafta Alanya’nın Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından fethinin 800’üncü yılını kutlama vesilesiyle bu kadim kentte muazzam bir hafta sonu geçirdim. Böylesine zengin ve özel bir tarihe sahip Alanya’yı bugüne kadar sadece deniz, kum, güneş ve turizmden ibaret sanmak bu kültüre büyük haksızlık, benim gibi burayı bilmeyenler içinse büyük eksikmiş. Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel’in davetiyle gittiğimiz Alanya’da, çok özel bir organizasyonla bütün bir yıl sürecek fetih kutlamalarının görsel bir şölenle başladığına şahitlik ettik. Pandemi döneminde izlemeye ve gitmeye hasret kaldığımız sahne şovlarına olan özlemimize Hangar Stüdyo dans ekibinin hazırladığı etkileyici gösteriyle büyülenmek ve Hakan Aysev’in güçlü sesinden ‘Keykubat’ aryasını dinlemek öyle iyi geldi ki; böyle bir dönemde, böyle bir kutlamaya coşkumuzla eşlik etmiş olduk.
13. Yüzyıldan kalma bir açık hava müzesi
Kutlamalar sonrası kentin tarihine ve doğasına hızlı bir giriş yaptık. Alanya 13. Yüzyıldan günümüze dek ulaşan, dokusu bozulmadan ayakta kalmış kaleleri, kuleleri, limanları, camileriyle ve şifa dolu doğal zenginlikleriyle adeta bir açık hava müzesi. Bizim ilk durağımız olan Alanya Kalesi’nin içinde dolaşırken hissettiğiniz şey zaman tüneline girmiş ve 13. Yüzyıla ışınlanmış gibi olmanız... Alanya’nın her noktasından görülebilen Alanya Kalesi heybeti, görkemi ve manzarasıyla kendine hayran bırakan ilk simge yapılardan biri. Restorasyon çalışmalarıyla büyük ölçüde ortaya çıkartılan ve daha pek çok gün yüzüne çıkmayı bekleyen saray kalıntılarıyla tarihe ışık tutan paha biçilemez bir kültürel değer. Kale içinde yapılan restorasyon çalışmalarının başarısını gezerken zaten yakinen görebiliyorsunuz ancak böylesi büyük restorasyonun ödüle layık görülmesi de ayrı bir başarı. Kale içinde doğa ve tarih bütünlüğü arasında kaybolmak insana ayrı bir huzur veriyor. Ancak Alanya Kalesi’ne gittiğinizde mutlaka uğramanızı tavsiye edeceğim bir yer var ki, orası da Mutfak Kültür Evi ve Yemek Müzesi. Geleneksel Alanya evi ve yaşam kültürüne ışık tutan bu müze geçirdiği yangın sonrası restore edildikten sonra kesinlikle görülmeye değer…
Ev hanımları ipek kozası üretimleriyle yöre ekonomisine can suyu oluyor
Kale içini gezdikten sonra soluklanmak için gittiğimiz ve Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel’in de bizlere eşlik ettiği Mutfak Kültür Evi ve Yemek Müzesi’nde, Alanyalı kadınların ipek dokumacılığı yaptığı bir atölye görmek ve yöre kadınlarının geçimlerini bu ipek dokumalarla kazanmaya başladığını öğrenmek Alanya’ya dair heyecanımı artıran şeylerden biri oldu. 1920 yılında yörenin geçim kaynağı olması amacıyla ilan edilen seferberlikle başlayan ve Alanya’yla bütünleşen devletin açtığı İpek Böceği Mektepleri zamanla yok olmuş gitmiş. Ancak belediyenin 2012 yılında ‘Dut ağacından, dokuma tezgahına’ projesiyle açtığı ipek kozası kursu yok olmaya yüz tutmuş böylesine önemli bir tarihi üretim mirasını yöre halkına geri vermiş. Açılan ilk ipek kozası kursunda 17 kadının katılımıyla başlayan eğitimler bugün 5 bin kadının kurslardan meslek sahibi olarak çıkmasıyla sonuçlanmış. Yeni öğrenciler de aralarına katılmaya devam ediyor. Açılan bu kurs sonrası hem yöreye hem de ev ekonomisine kadınların kattığı artı değer takdiri ve övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Ev hanımlarının emekleriyle tekrar gün yüzüne çıkan bu geleneksel üretim ve ekonomi modeli sonrası kurulan Alanya Koza Ürünleri Kooperatifi’nin çatısı altında her geçen gün bu alanda üretim veren, öğrenim gören kadınların sayısı giderek artıyor. Geleneksel bir mirasın tekrardan canlanmasının önemini ve koza ürünlerinin tekrar kültürlerinde nasıl hayat bulduğunu anlatan kooperatif başkanı Nilgün Akman; “Kadınlarımız kendi başlarına evlerinde yaptıklarını satıyor ve bir gelir elde ediyor. Artık buradaki her gelinin, gelin çiçeği ve isteme çiçeğinin ipek kozasından olması şarttır. Burada herkesin evinde mutlaka bir ipek panosu olması gerekir. Çünkü bu olmazsa bir eksikliktir” diyerek yörenin ipek kozasına verdiği değer ve yüklediği anlamı dile getiriyor. İpek dokuma tezgahının başında hayranlıkla izlediğim Leyla Hanım ise ipek dokuma işini annesinden öğrendiğini ve artık ürettiği ürünlerle eve destek olmanın mutluluğunu paylaşıyor ve ekliyor; “Buraya her gelen kadına severek bu geleneğimizi göstermek ve öğretmek istiyorum. Bu gelenek bizlerle yok olmasın gitmesin. Yeni gelinlerimiz, genç kızlarımız bu işi meslek olarak seçmeli. Ben elimden geldiğince her isteyene bu işi öğretiyorum” diyor. Alanya kadınlarının ipek kozasından ürettiği ürünleri Alanya Koza Ürünleri Kooperatifi’nden alabiliyorsunuz. Fiyatları ise 85 ile 150 TL arasında değişiyor.
“İnsanlar burada her aradıklarını buluyor”
Ev hanımlarının üretime dahil edilmesi ve kendi öz gelir kaynaklarını elde etmeleri örnek bir teşvik… Ancak Alanya’da öyle şeyler olmaya devam ediyor ki kendi kültürüyle beslenirken aynı zamanda dünyadan da kopmayan izole, güvenli, huzurlu ve kosmopolit bir yaşam şekli var burada. Refah ve kültür seviyesi yüksek, suç oranı neredeyse hiç yok denecek kadar az. Benzerine zor rastlanacak bir yer… Alanya’ya dört dönemden beri hizmet eden belediye başkanı Adem Murat Yücel’in çabası, vizyonu ve hedefleri bu noktada farkını ortaya koyuyor. Alanya üzerine merak ettiklerimi sorduğum ve samimiyetle her soruma aldığım cevaplarıyla Adem Murat Yücel, Alanya’yı diğer turizm kentlerinden ayıran özelliğinin, ticaret ve turizmin iç içe olmasına bağlıyor. “İnsanlar burada her aradıklarını buluyor” diyen başkan sözlerine şöyle devam ediyor; “Bizim buradaki ticari faaliyetlerimizin çeşitliliği, sosyal hayatın devamlılığı ve turizm dolayısıyla insanlar burada her aradıklarını bulabiliyor. Burada dört dönemden beri belediye başkanlığı yapıyorum. İlk dönemimde Alanya’nın nüfusu 264 bindi ama yedi senede bu rakam 334 bine çıktı.” Başkanlığı süresince nüfusun ve mülk satışlarının arttığına dikkat çeken Yücel, yüzün üzerinde farklı milletin yaşadığı Alanya’da yerleşik yabancı sayısının 34 bine yaklaştığını belirterek; “Yüzün üzerinde milletten insan Alanya’da yaşıyor ve yerleşik olarak sayıları ise 34 bine yaklaştı. Bu sene mülk satışlarında biliyorsunuz Antalya, İstanbul’dan sonra ikinci sırada. Alanya da en çok mülk satışı yapılan yerlerin başında geliyor. Şu an Ruslar mülk satın almada sayı olarak önde. Onları Almanlar, Norveçliler ve Finlandiyalılar takip ediyor” diyor.
“Suç oranlarımız çok düşük! Sadece dört suç vukuatı yaşandı”
Alanya’nın güvenliğine dikkat çeken Adem Murat Yücel bu konudaki iddiasını ise gittiği ve yaşadığı 30 ülkeden elde ettiği gözlemlerle anlatıyor. “Paris’te veya Barcelona’da gece yarısından sonra tek başıma meydanlarda ben bile yürüyemiyorum” diyen Yücel sözlerine şöyle devam ediyor; “Burası mutlu, huzurlu ve güvenli bir şehir. Suç oranlarımız hiç yok denecek kadar. 2019 yılında sahil bölgesinde sadece dört vukuat var o da ufak tefek hırsızlıklar. Bu kadar düşük rakamlar büyük başarı. 30’un üzerinde ülkeye gittim, 100’ün üzerinde metropol şehirde bulundum. Ama Paris’ten tut Barcelona’ya kadar gece 24.00’ten sonra iki kadın tek başına bu meydanlarda yürüyemez. Göremezsiniz çünkü güvenli değildir. Ben kendim bile yürüyemiyordum. Ama Alanya’da 15 yaşındaki küçük kız çocuklarını bile bu şehrin neresine bırakırsanız bırakın, gecenin her hangi bir saatinde rahatça ve güvenle evine gidebilir. Bu kadar huzurlu ve güvenli bir şehir burası”.
“Herkes burada kendi inancını ve keyfini yaşasın… Biz atalarımızdan böyle gördük”
Yöre halkının ve sonradan yerleşen farklı milletlerle olan uyumu üzerine konuştuğumuz Yücel, bu durumu “Atalarımızdan böyle gördük” diyerek açıklıyor. Yücel bunun sırrını ise şöyle açıklıyor; “Burası yerli yabancı, köylü kentli demeden birlik ve beraberlik içinde yaşadığımız bir yer. Her kültürün birbirinden beslendiği, birbiriyle kaynaştığı bir yaşam şeklimiz ve adetimiz var. Bu yüzden burası devletin üniter yapısıyla uğraşmayan, herkesin kendi ekmeğinin peşinde olduğu huzurlu bir yer. Bunun için bir belediyenin ne yapması gerekiyorsa onu yapıyoruz. Özel bir şey yapmıyoruz. Herkes burada kendi inancını ve kendi zevkini, keyfini yaşasın. İnandığı şeyi üretsin. Biz atalarımızdan bunu gördük ve bunu uyguluyoruz. Ama hiçbir şekilde misyoner faaliyetlere de izin vermiyoruz.”
“İl olmayı çoktan hak ettik”
Kale içinde gezerken böylesine özel, ortaçağ döneminden bu yana ayakta kalmayı başarmış ve dokusu bozulmamış bir kültürel zenginliğin Unesco Dünya Kültür Mirası Listesine hala neden girmediğine şaşıyor insan. Zaten Alanya’yı gezerken şaşırdığım noktalardan biri de tarihiyle, ekonomisiyle, sosyal yaşamıyla, çevre düzeni, alt yapı yatırımlarıyla ve nüfuzuyla bu kadar zengin bir kentin neden hala bir il değil de ilçe olarak kaldığı… Son yıllarda en fazla göç alan yerlerin başında gelen Alanya’yı tercih eden kişiler çoğunlukla bürokratlar, kamu çalışanları ve yabancılar. Ancak Adem Murat Yücel, Alanya’da bulunan Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi ve Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi’nin açılmasıyla burada eğitim gören gençlerin de mezun olduktan sonra Alanya’da kalma sayısının arttığını söylüyor. Alanyalı gençlerin ise üniversite eğitimi için dışarı gitmeyi bile düşünmediklerini aktarıyor. Bu noktada ise Yücel başka önemli bir noktaya dikkat çekerek sıklıkla söylediği önemli bir konuyu bir kez daha dile getiriyor. Alanya’nın il olma vaktinin geldiğini anlatan Yücel şöyle diyor; “İki tane üniversitemiz var. Gençlerimiz dışarıya gitmiyor. Aksine buraya okumaya gelen öğrenciler hayatlarını burada kuruyor. Kamuda çalışan birçok kişi emeklilik sonrası burada yaşıyor. Burası vizyonuyla misyonuyla elit, sürekli gelişim ve dönüşüme açık bir bölge. Biz fazlasıyla il olmayı hak eden bir ilçeyiz. Nereden bakarsanız bakın. Tarih, kültür, coğrafya olarak bunu çoktan hak ettik.”
Buraları görmeden dönmeyin!
Alanya Kalesi’nden sonra rotamız Kızılkule,Tersane, Damlataş Mağarası ve Kleopatra Plajı oluyor. Bu kentin her bir noktası görülmeye değer doğa ve tarih harikası. Gezi sırasında Damlataş Mağarasın’da astım hastalarına saat sabah 06.00 ile 10.00 arası doktor eşliğinde nefes terapileri yapılıyor. 21 günlük kürlerle mağarada yapılan nefes ve oksijen terapisinin astım hastalığının çaresi olduğu söyleniyor. Şubat ayının son haftasında olmamıza rağmen Kleoptara Plajı’nda denize giren ve güneşlenenleri görmek bizim için şaşırtıcı olsa da Alanya plajlarında her mevsim olan manzaralar olduğunu da Alanyalılardan öğreniyoruz. Bütün ihtişamıyla gemileri selamlayan Kızılkule ayrı bir doğa manzarasıyla sizi karşılıyor. Ancak gezi başından beri dört gözle beklediğim bir ortaçağ limanı olan Tersane beklediğime değdi ve hepimizi bütün gizemi ve görkemiyle kucakladı. Liman denince akla gelen iskeleler yerine beş ayrı kemerden oluşan bu yapı gemi üretiminde, tamiratında ve liman ticaretinde kullanılmasının yanında ihtiyaç halinde korunmak ve sığınmak için de kullanılmış.1960 yılında müzeye çevrilen bu Tersane Alanya’daki en özel fotoğraflarınızı çekebileceğiniz yerlerin başında geliyor. Görmeden dönmeyin bence…
Turistler aynı anda iki mevsimi yaşayacak
Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel ile, kentin tarihini, kültürünü, sanatını da ön plana çıkartan çalışmalarından bahsederken aslında kendisinden yeni bir müjdeli haber daha alıyoruz. Yaz aylarının vazgeçilmez tatil beldesi olan Alanya’nın aynı zamanda kış turizmine de ev sahipliği yapmaya hazırlandığını öğreniyoruz. Alanya’nın 30 yıllık rüyasının gerçekleşmek üzere olduğundan bahseden Yücel, Akdağ Kış Sporları Turizm Merkezi projesinde sona gelindiğinin müjdesini veriyor. Kayak merkezi açıldığında 5 bin yatak kapasiteli bir otel, 3 bin 600 kişilik mekanik tesis kapasitesi ve toplam uzunluğu 15 km olan 12 ana pistle hizmet verecek. Kayak merkezinin hizmete açılmasını Alanyalılar kadar bende heyecanla ve merakla bekliyorum. Böylece bir beldede aynı anda iki mevsimi yaşamak nadir lükslerden biri olacak. Hayal etmesi bile çok heyecan verici. Kleopatra Plajı’nda denizin ve güneşin tadını çıkardıktan sonra bir saatlik mesafedeki Akdağ’da karlar içinde kayak yapma hayali delice gelse de, üzerine basa basa söylemeliyim ki, bunu yaşama ihtimali bile muhteşem bir zenginlik ve lüks…
“Yaşıtlarımız kumda oynarken biz memleket yönetiyorduk”
Alanya’ya geldiğinizde yapacak çok şey var ve her geçen bu çeşitliliğe bir yenisi eklenmeye de devam ediyor. Ancak bu zenginliklerden ve konfordan kendisinin nasıl faydalandığını, boş zamanlarında bu doğa harikası yerde nasıl vakit geçirdiğini sorduğum Adem Murat Yücel şaşırtıcı bir cevap vererek, denize ayağını sokmadan bir sezonu bitirdiğini söylüyor. Yücel; “2018 yılında denize dokunmadan sezonu bitirdim. Misafirlerimiz keyfini sürüyor ama biz çalışmaktan, üretmekte, insanlara faydalı olmaktan, sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirmek adına bu güzelliklerin keyfini çıkarmaya pek fırsat bulamıyoruz. 28 yaşında belediye başkanı oldum. Açıkçası benim yaşıtlarım kumda oynarken biz memleket yönetiyorduk. Ama bundan asla pişman olmadım. Emeklerimizin karşılığını da alıyorum. Dört dönemdir başkan seçiliyorum” diyor. Başkan Adem Murat Yücel’in kendini adadığı ve her noktasında ayrı bir değerini göreceğiniz Alanya, fethinin 800’üncü yıl kutlamaları kapsamında yıl sonuna kadar devam edecek onlarca kutlama etkinliği ile ziyaretçilerini bekliyor. Nisan ayında yapılması planlanan Jazz festivali ise benim takvimime not ettiğim başlıca etkinliklerden. Ancak Alanya Belediyesi’nin takviminden ulaşabileceğiniz farklı etkinlik ve tarihleriyle, bu kutlama coşkusuna mutlaka sizler de ortak olmalısınız.