Son olarak Benim Adım Melek dizisinde kamera karşısına geçen Kaan Çakır, çekimleri Gaziantep’te yapılan diziyle hayatının değiştiğini söylüyor. Set dolayısıyla Gaziantep’te yaşamaya başlayan Kaan Çakır burada tattığı, gördüğü ve öğrendikleriyle Bodrum’da bir ocakbaşı açtığını söyleyerek; “Burada bir hazine buldum. Esnaflık, organiklik, izzet, ikram,
Pandemi döneminde hayat sizin için nasıl gidiyor? Neler yapıyorsunuz?
Pandemi döneminde Gaziantep' de rol aldığım TRT 'de Benim Adım Melek dizisinde çalışarak geçirdim ve halen devam ediyor. Başta korkarak çalışsak da yapım şirketimizin aldığı disiplinli kurallara uyarak çok şükür sıfır sorunla çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Sezon başında Gaziantep çok riskli illerden biri olsa da alınan tedbirli uygulamalar bizlerin hız kesmeden çalışmamıza olanak sağladı.Birçok sektördeki çalışan insanların ne kadar mağdur olduklarını bilsek de inanın psikoloji olarak biz çalışmamıza rağmen geçirdiğimiz süreç bizleri de çok etkiledi. Umarım en kısa zamanda insanlar işlerine geri döner biz de sevenlerimize sarılarak sosyal hayatımıza kavuşuruz.
Gaziantep’te havalar nasıl, alıştınız mı Antep’te yaşamaya, çalışmaya? Bu şehirde olmak ve bu dizi sizin için nasıl bir deneyim oluyor?
Antep'in havası kurudur. Burası yazın Akdeniz kışın kara iklimi yaşanan bir bölge. Çok kadim bir çoğrafya. Ben şahsen iklimine çabuk adapte oldum zira Bodrum ile aynı paralelde. Gaziantep benim hayatımı değiştirdi. Buradaki gastronomi beni çok etkiledi. Ve bu sayede bir Ocakbaşı açtım Bodrum'da. Kısa sürede çok başarılı olduk. Çünkü şunu yaptık. Gizli hazinelerimiz var ülkemizde. Ben burada bir hazine buldum. Esnaflık, organiklik, izzet, ikram,
‘Benim Adım Melek’ dizisinde ilk günden beri canlandırdığınız karakterle acımasız yorumların hedefindesiniz. Bu yorumlara artık alıştınız mı? Bu konu üzerine neler söylemek istersiniz?
Ben neyi oynadığımı çok iyi biliyorum ve ne rol gelirse gelsin onu benden daha iyi hiç kimse yapamayacak kadar iyi yapmaya gayret göstererek icra etmeye çalışıyorum. Bahsettiğiniz yorumlar şahsıma değil o karaktere yapılan yorumlar. Onun için gurur duyuyorum kendimle. Onları yazanlar sağ olsunlar var olsunlar.
Şehir dışı bir sette çalışmak nasıl hissettiriyor? Oyunculukta yer ve zaman konusunda sınırlarınız var mıdır? Yoksa nerede gerektiriyorsa orada oyunculuk yaparım ve oraya giderim diyor musunuz?
Evime gidip gelmek konusunda azıcık sıkıntılı da olsa benim için uzaklığın bir önemi yok. Ben New York, Venedik ve Londra'da film Amsterdam'da tiyatro yapmış biriyim. Bursa, Gaziantep, İstanbul ,Bodrum, Antalya, Bozcaada film çekmiş biriyim. Benim için yer fark etmez. Buralar benim sahnem gibidir. Çıkarım ve işimi yaparım. İşim dediğim zaman sadece işim vardır. Gerisi beni etkilemez. Tabi olumsuz olarak etkilemez. Olumlu çok etkileri olmuştur. Her yer sahnedir.
“Aşkımla barıştık ve aşk devam ediyor”
Sizi uzun süredir farklı rollerde izliyoruz. Ancak kısa dönemlerle ara verdiğinizi de gördük. Sizin hiç oyunculuktan vazgeçtiğiniz anlar oldu mu?
20 yıldır oyunculuk yapıyorum. Sadece bir kere bu işi artık yapmayacağım diye söylendiğimi hatırlıyorum. Biraz dinlendim ve kendimi dinledim. Artık daha seçici davranıyorum. Ben aşk olmadan bir işin yapılamayacağını düşünenlerdenim. Aşkımla barıştık. Ve aşk devam ediyor...
“Oyunculuk yapmadan yaşayamam” diyenlerden misiniz?
Hiçbir şey vazgeçilmez değildir. Yani ben her şeye şüpheyle bakarım. Ve her şey mümkündür derim. Onun için yaşayamam diyemem. Ama olmasa çok eksik kalır mıydım? Çözerdim.... Kendi kendime oynardım.
Pandemi dönemi sizi nasıl etkiledi? Neler düşündürdü? Bu dönem üzerine hem sektörel hem de sosyal hayat normları olarak neler söyleyebilirsiniz?
Bu süreç bütün dünyaya bir şapkayı önüne koyma fırsatı verdi. Bu iyi oldu mu? Göreceğiz. Henüz ne yaşayacağız ileride bilmiyorum. Ama fay kırıldı bence. Artçıları belirsiz. Mesela bu kuşak eğitim alan çocuklarda nasıl bir etkisi olacak hiç kimse bilemiyor. Herkes eski normale dönmeye çabalıyor. Ama artık eski normal denen şey asla bir daha olmayacak. Sağlıktan bahsetmiyorum. Yaşamaya devam edeceğiz. Çok badire atlattı insanoğlu. Uyumlandı. Bu da olacak. Ama ben sosyal kültürelde ekonomik eski normalden bahsediyorum. Bu gelmez geri. Bitti... Yeni dünya düzeni başladı bile...
“Anlamını yitirmiş şeylerden sıkıldım ve kaçtım”
Siz pandemi öncesinde de Bodrum’a yerleşmiştiniz. Aslında sakin ve sessiz bir hayatı çok önce tercih ettiğinizi söyleyebilir miyiz? Şimdinin son trendini siz daha önce yakalamış ve yaşam şekli haline getirmişsiniz. Nasıl gelişti bu süreç?
Ben sakin sessiz yerleri sevmem bir kere... Öyle olsa dağ başında bir yere yerleşirdim. Ben anlamını yitirmiş şeylerden sıkıldım ve kaçtım. Ulaşamamak, eğlenmemek, zoraki angaje eğlenmek, zorunda olmamdan çok sıkıldım. Ben hiçbir şeye zorunda değilim dedim. Öylece karar aldım ve bir gecede taşındım. Bir daha aynı his gelirse Bodrum’dan da taşınırım.
İstanbul’un hızlı temposuna alışınca sakin ve yavaş bir yere geçmek zor olmuyor mu?
Tam aksine. İstanbul yavaş. Bodrum'da daha çok şey yapabilirsiniz. Orası bir rüya, hızlı bir şehir değil orası her büyük şehir gibi. Çok hantal bir şehir. Ben burada aynı gün içinde ülke değiştirip akşam yemeğini tekrar ülkemde yiyerek yorulmadan hayatımın tadını çıkarıyorum. Sabah 5 de kalkıp sabah 9 da İstanbul'da başlayacak olan setime yetişebiliyorum. İstanbul'da yaşasam 6:30’da kalkacağım. Sizce hangisi hızlı?
“Okul denilen yapı benim için bitmiştir”
Okulda verilen eğitime, çocukların okula gönderilmesine karşı mısınız? Sizin karşı olduğunuz fikirler neler? Ve çözümlerinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Okulda verilen eğitimin içeriğine ve yöntemine tamamen karşıyım. Okul denilen yapı benim için bitmiştir. Esas olan usta çıraktır. Mümkün müdür? Evet. Radikal gelebilir ama mümkündür. Zaten olagelmiş bir şeydir usta çırak ilişkisi. Zamanla kaybolmuş gibi gözükse de halen devam etmekte ve edecektir. Bu konu çok uzun ve derin bir konu. İhtiyaç duyulan bir şeydir. Olmazsa olmazdır. Mevcut sistem içinde olmadığı düşünülse de aslında orda da vardır. Mesela tıp fakültesini bitirmiş bir kişi ne yapacak? Uzmanlaşacak değil mi? Ne yapması lazım birine asistan olması gerekiyor. İşte bu da bir usta çırak ilişkisidir. Çok köklü bir reforma ihtiyacımız var acil!
‘Başka Bir Okul Mümkün’ diyerek bir okul açma girişiminiz oldu… Sonrasında neler oldu? Şu anki aşamada bu konu üzerine yapmak istediğiniz yeni şeyler var mı?
Eğitimci değilim. Akademik bir geçmişim de yok. Ama kendimi eğitmeye uğraşım hiç bitmedi ve bitmeyecek. Bir okul açtık ama başaramadık. Ama denedik. Ve öğrendik. Bir daha böyle bir şeye girer miyim? Girerim ama bu defa çok daha fazla ön çalışma yaparak girerim bu işlere. Vizyonumu daha iyi belirleyerek, fizibilitemi yaparak ve sürdürülebilir olmasını esas alarak yaparım. Eğitim özgürlükçü ve açık olmalı, doğru olmalı, dürüst olmalı, kar amacı asla gütmemeli, sorgulayabilen ve sorgulanabilir olmalı…Kısaca düşüncelerim bunlar.