Bora Gencer ve Caz müziğinin duayen ismi babası Bozkurt İlham Gencer aynı sahneyi paylaşarak Türk müziğine damga vurmuş isimleri anmaya hazırlanıyor. 3 Mart’ta ‘Elvadasız Şarkılar’ konseriyle sevenlerinin karşısına çıkacak baba oğul yeniden aynı sahneyi paylaşmanın heyecanını ve yeni projelerini anlattı.
Elvedasız Şarkılar konseri fikri ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?
Bora Gencer: Bu proje bir gün Tarabya’da scooter ile dolaşırken yolda billboardlar da kaybetmiş olduğumuz bir sanatçımızın anma gecesinin tanıtımını gördükten sonra şekillenmiş oldu. Ve dedim ki neden bütün kaybettiğimiz sanatçılarımızın hepsinin anıldığı, onların şanına yakışan büyük bir yerde böyle bir şey yapılmıyor. Buradan yola çıkarak ortaya çıktı proje. Bu projenin çıkışı da 4-5 aylık bir süreç oldu. 3 Mart’ta projemi gerçekleştirebildiğim için çok mutluyum. Röportajı okuyan okuyuculara çok teşekkür ediyorum ve hepsini 3 Mart’ta Zorlu PSM’de ki muhteşem konserimize bekliyorum.
Bu konserin sizin için önemi ve ayrıcalığı nedir?
B.G: Konserin önemi öncelikle insanların kaybettiklerini düşündüğüm vefa duygusuna tekrar kavuşturmak, hatırlatmak istedim. Aynı zamanda bu geceyi bir sosyal sorumluluk projesi haline getirdim. Konserin tüm gelirini TEYEV vakfına bağışladım. Daha sonra farklı bir proje daha yapacağım engelli arkadaşlarımızı da bu konserde ağırlıyor olacağım. Bunun dışında gece de satılacak olan yeni çıkan albümümün gelirini de sokak hayvanlarına bağışlanmasını sağlamak. Aslında bir projenin için de birkaç proje içeren bir gece oldu.
Sosyal sorumluluk projelerine verdiğiniz destekle de tanınıyorsunuz. Bu konuda bir adanmışlığınız var mı?
B.G: Adanmış dersek biraz fazla olur. Gerçekçi olmak lazım. Che Guevara güzel bir sözü var “İmkansızı iste ama gerçekçi ol” diyor. Bu yüzden adadım diyemem. Çünkü bu konuda geçmişte çok fazla sıkıntılar, hoş olmayan şeyler yaşadım. Bu sebepten bir süre uzak durdum. Ama kaçarak da olmaz. Soyadıma yakışmaz. Bu sene toplu olarak girdim. Bedensel engelliler, TEYEV Vakfı, Haytap... Hepsi aynı döneme denk geldi. Artık her şey benim elimde ve kendim yaptığım için içim daha rahat. Gönül rahatlığı ile de yapabiliyorum. Ben her zaman bu tarz projelere destek olurum. Ne zaman çağrılırsam giderim. Çünkü bu ülkenin vatandaşı olarak iki tane şarkı söyleyip sanatçı olduğunu düşünenlerin olduğu bu ülkede 35 yıldır bu işi yapan biri olarak bir şeyler bırakmak istiyorum. Kalıcı olmazsanız sanatçı olamazsınız.
Cem Karaca, Barış Manço, Tanju Okan gibi sizin de yakın dostunuz olan birbirinden değerli sanatçıları şarkılarıyla anacak olmak nasıl hissettiriyor? Anılar canlanıyor mu?
İlham Gencer: Tabi ki canlanıyor. Çünkü biz onların hiç birini yok olmuş kişiler olarak bakmıyoruz. Belki bu dünyada bizim yanımızda yoklar. Birlikte atmosferde, aynı oksijeni içimize dolduramıyoruz belki ama onlar varlar. Onlar her zaman bizim gönüllerimizde kurdukları tahtlarında en güzel şekilde oturuyorlar. Barış Manço’nun bir Japonya da binlerce Japon dinleyicisine Türk bayrağını sallatmasını, bıraktığı güzel eserlerini keza Cem Karaca’nın bıraktığı eserleri, diğer sanatçıların da aynı şekilde nasıl unutabilirim ki… Dolayısıyla onlar hiçbir zaman yok olmadılar. Bu yüzden de oğlumu böyle bir proje yaptığı için başarılı buluyorum ve tebrik ediyorum.
Baba-oğul aynı sahneyi paylaşacaksınız bu nasıl bir heyecan?
B.G: Daha öncede yaşadığımız bir duygu. Birlikte sahne aldığımız da oldu. Babam için benim organize ettiğim 2012’de 70. Sanat yılında da birlikte sahneye çıktık. Ama bu çok bambaşka. Burada öyle bir sürpriz yapacağız ki seyirciye onun heyecanı içerisindeyim.
İ.G: Bora ile sahne paylaşmak benim çok çok keyifli. Çünkü Bora çok hırslı bir çocuk. Babasına çekmiş birçok konuda. Bora tuttuğunu koparan ve bir yola çıktığı zaman onu sonuna kadar yürüyen, hiçbir şekilde geriye dönmeyen bir çocuk. O yüzden oğlumla gurur duyuyorum. Onunla bu sahneyi paylaşmak dünyanın en güzel şeyi. Zaten bunu da çok güzel anlatan bir şey hazırladık konser için. Bu da sürprizimiz olsun.
"Hala genç arkadaşlarımın elinden tutuyorum"
İlham Bey siz birçok ismi keşfetmiş ve yıldızlaştırmış bir isimsiniz. Bu keşifleriniz hala devam ediyor mu?
İ.G: Tabi ki ediyor. Başta, Ajda Pekkan, Barış Manço, Cem Karaca, Füsun Önal, Emel Sayın Erkut Taçkın gibi isimler olmak üzere birçok kişi de emeğim var. Şu anda çalıştığım yerde (Pera Palas Otel) haftanın yedi günü üç saat sahne yaparken oraya beni izlemeye gelen genç arkadaşlarımızın da elinden tutuyorum. Hepsine de desteğimi, tecrübemi ve bilgimi aktarıyorum. Bu arada birkaç sene evvel mahkeme kararı ile adımı Bozkurt İlham Gencer yaptım. Belirtmek isterim.
İlham Bey gençlerin önünü açan ve onları her zaman destekleyen bir isim oldu. Sizin de babanızın izinden gittiğinizi söyleyebilir miyiz? Siz bu konuda ne kadar hassasınız?
B.G: Tabi ki. Ben de birçok genç arkadaşımın elinden tuttum ve bu konuda çok hassasım. Sadece arkadaşlarıma, kendilerine destek olanları hiçbir zaman unutmamalarını tavsiye ederim. Çünkü bu mesleğin en önemli kurallarından biri de vefadır. Zaten bu geceyi de buradan yola çıkarak hayata geçiriyorum. Bir hayal olan şey gerçekleşebilecek bir fikre dönüştü. Ve gerçekleşmesine de birkaç gün kaldı. Bu yola benimle çıkan herkese teşekkür ederim.
İlham Gencer'in oğlu olmak üzerinizde bir başarı baskısı yarattı mı?
B.G: Özellikle ilk albümüm çıktığı zaman çok fazla mukayese oluyordu. İşte babanın oğlusun, değilsin, babadan da daha iyisin ya da babanın tırnağı olamazsın gibi geri dönüşler alıyordum. Tabi ki bir başarı stresi yaratıyor. O dönemlerde çok fazla gündem de olan bu konu şimdi artık gündem de değil. Çünkü benim yarışım babamla değil kendimle. Babam zaten öyle bir yere gelmiş ki onun geldiği yere onun tarzında kimse gelemez. Benim kulvarım başka, ben kendimle yarışıyorum. Kendimi ne kadar geçersem o kadar daha iyi olduğumu ve olacağımı düşünüyorum.
Oğlunuz Bora Bey'in müziğe olan bu ilgi ve yeteneğini ne zaman keşfettiniz? Pop müziğe siz mi yönlendirdiniz? Oğlunuzun da bir müzisyen olması nasıl hissettiriyor?
İ.G: Bizim ailede herkes oğlum İlhan, kızım Ayşe kendisi caz şarkıcısıdır. İlhan her tarzda çalar söyler. Çok başarılıdır hepsi. Bora’yı da tabi küçük yaşlarda şöyle yönlendirdik. Zaten kulağı hep müzikle doluydu. Babaannesi piyano çalar dersler verirdi. Dedesi de Arya söylerdi. Bora’nın da kulağı çok sağlamdı. Tabi ben de bunu fark edince onu alıp hemen konservatuara yönlendirdim. Ama hepimiz ailede piyano çalışıyoruz ve konservatuarda yardımcı piyano dersleri var diye sen piyano çalma nasıl olsa öğreniyorsun birinci sazın olmasın kemana gir dedim ve Bora 7 yıl keman eğitimi aldı İstanbul Devlet Konservatuarında. Ama pop müziği ile ilgili kısmı kendi tercihi oldu. Ben onu tarz anlamında hiçbir zaman bir yere yönlendirmek istemedim. Sadece özellikle yabancı caz şarkılarında kendisine elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım.
Yeni projeleriniz var mı?
B.G: Tabi yeni projeler var. Oyunculuğu çok seviyorum. Yeni bir yabancı film teklifi geldi hatta. Kendi projem var senaryosunu yazdırdığım. Güzel bir proje olduğunu düşünüyorum. Hatta kendim de oynayacağım. Yakın zamanda ikinci klibimi çekeceğim, yaza doğru da üçüncü klibimi çekeceğim ve yedinci albüm çalışmalarına başlayacağım. Sanırım müzikle sinemayı bir arada götüreceğimi. Yani yapabileceğimi düşünüyorum.
İ.G: Türk Silahlı Kuvvetleri Eğitim ve Güçlendirme Vakfına kitap bağışladım. Bora ile 3 Mart’ta ki Zorlu konserine hazırlanıyorum. Onun dışında haftanın 7 günü 3 saat müzik yapıyorum. Yaza yine Bora ile birlikte Marmaris, Bodrum gibi yerlerde sahneler yapacağız. Bu arada yeni bir single çıkıyor sürpriz. 94 yaşında piyanosunun başındayım yani… Bunu da buradan İlham Gencer sevenlere müjdeleyelim.
Bora Gencer: "Dünle bugünü yarıştırırsan yarına çıkamazsın"
Sizi ekranda göremediğimizde neler yapıyorsunuz?
Ekrana çıkmak için uğraşıyorum. (Gülüyor) Hiçbir anı boş olmayan biriyim. Oğlumla ilgileniyorum. Köpeğimle gezintiler yapıyorum. Müzik çalışıyorum. Yeni repertuar yapıyorum. Haftanın üç günü müzik yapıyorum. (Marmaris Pukka, Swiss Otel Gabro, Nola restoran) Bu tempolu hayat beni genç ve ayakta tutuyor. Ben durursam paslanırım. Hani arabaların nasıl metal yorgunluğu oluyor aynı şekilde bende de acayip bir yorgunluk olur. Çalışmaz ve müzik yapmazsam mutlu olamam. Beni en büyük mutlu kılan şey çalışmak ve bu enerjim.
Sizinle tanışan ve karşılaşan kişiler hep samimiyetinizden bahsetmiş bunun için ne söylersiniz? Hakkınızda başka bilinmesini istediğiniz neler var?
Benim hakkımda başka hiçbir şey bilsinler istemiyorum. İzlesinler, dinlesinler yavaş yavaş öğrensinler. Zaten kendisini anlatması kadar zor bir şey olamaz. Benim bazı taraflarımın yani iyi olanlardan bahsediyorum. Tabi ki insanım. Elbette kötü yanlarım da vardı. Ama iyi yanlarımın ve birçok özelliğimin Türk halkı tarafından hala tam olarak keşfedilmediğini düşünüyorum. Bu yüzden beni TV programlarında, yazılı basında takip ederlerse daha çok tanıyacaklarını ve anlayacaklarını düşünüyorum.
Müzikte elde ettikleriniz sizi tatmin etti mi yoksa daha iyisi olabilir miydi?
Müzikte elde ettiğim manevi açıdan bahsediyorum hiçbir zaman tatmin etmez. Eğer ben doyarsam bir daha yemek yemek istemem. Zaten müzik doyulacak bir şey değildir. O kadar çok tatmaya müsait tatlar ve çeşitler vardır ki “tadından yenmez” derler ya onun gibi. Yani bulun, keşfedin, yapın asla bitmez. Müzik sonsuz bir şeydir. Aşçılığa benzer. O yüzden yemeğe benzettim. Bu kadar yemeği hazırlarsın üzerine bir krema koyarsın farklı bir tat çıkar. Bir şey keşfedersin, yeni bir şey üretirsin. Müzik de öyledir işte. Bugün Beethoven, Mozart, Schubert onlarda öldüğünde son nokta da değillerdi. Müzikte zaten oldum dersen öldüm demiş olursun. O yüzden müzik sonsuz bir olgudur ve hiçbir zaman doymam. Her zaman öğrenmeye açım. Her zaman daha iyi olmaya açık bir insanımdır.
Meslek hayatınızda ya da özel hayatınızda sitem ettiğiniz şeyler oluyor mu?
Babamın çok güzel bir lafı var. Dünle bugünü yarıştırırsan, çarpıştırırsan yarına çıkamazsın diye. Geçmişte olanlar beni artık ilgilendirmiyor. Çünkü ben 2019’a hayatımın en güzel yılı olarak girdim. Bu yıl en güzel şeylerin karşıma çıktığı bir yıl oldu. Hatta daha yılın başlarında olmamıza rağmen benim hayatımda çok güzel, beni mutlu edecek değişiklikler oldu. O yüzden geçmişi hatırlamıyorum bile. Zaten ben geçmişe dair hep güzel şeyleri hatırladım hayatım boyunca. Kötü hiçbir şeyi hatırlamadım. Hafızam otomatik olarak siliyor. Bu konuda da babama çok benzediğimi söyleyebilirim.
İlham Gencer: "Yeni nesli pek yakalayamadım"
30 yıl öncesine döndüğümüzde en çok özlediğiniz şey ne?
Eşim. Oğlumun annesi Nejla’yı çok özledim. Ben zaten hep o varmış gibi devam ettim yaşantıma. Bizim aramızda çok büyük bir aşk vardı ve oğlum da o aşkın meyvesidir.
Sizin müzik aşkınıza ve enerjinize hayran olmamak elde değil. Nasıl bu kadar enerjik olmayı başarıyorsunuz bunun sırrını bizimle paylaşır mısınız?
Alkol ve sigara kullanmıyorum. İsveç sporu yapıyorum. Yatak sporu yapıyorum. Hatta insanlar yanlış anlayıp gülüyorlar. Ama yatakta yapılan hareketlerle sabahları jimnastik yapıyorum. Zaten yediklerime çok dikkat ederim. Günde en fazla 2 öğün yerim. Müziği ve gülmeyi çok seviyorum. Yaşamı çok seviyorum ve müzik benim hafızamı diri tutuyor. Bu kadar çok piyano çalıp şarkı söylediğimde beynimin hem sol tarafını hem de sağ tarafını çalıştırmış oluyorum. Bundan dolayı da son derece mutuyum. Sırrı bu olsa gerek…
Caz müziği belli bir zümrenin müzik kültürü gibi algılanıyordu. Sizce bu algı kırıldı mı devam ediyor mu? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Caz müziği çok özel müziktir. Dünyanın en özel müziğidir. Caz müziği dinlerken insan asla konuşmaz. Onun ortamı bambaşkadır. Caz müziğinde tamamen müziğin içine girersiniz. Çok evrenseldir. Ama tabi kitlesi çok fazla değildir. Ama kitlesinin fazla olmamasının onun en iyi olmasını engellemez. Kolay bir şey değildir. Zaten caz denildiğinde illa sözlü bir şey gerekmez. Doğaçlaması çok kuvvetli bir müziktir. Türkiye’de de var caz severler. Ama koca bir metropol de caz dinleyebileceğimiz bir iki yer var desek abartmış olmayız. Bu da caz müziği adına üzücü tabi.
Türkiye'de batı müziğinin geldiği noktayı, verilen ürünleri nasıl buluyorsunuz? Takip ediyor musun genç kuşağı ve şarkılarını? Kimleri çok beğeniyorsunuz mesela?
Kendi projelerimden dolayı çok fazla yeni nesli yakalayamadım. Yeni kitabım çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri Eğitim ve Güçlendirme Vakfına bağışladım ben de. Oğlum gibi böyle bir sosyal sorumluk projesi yaptım. Evime gittiğim de çok fazla televizyon seyredemiyorum. Bundan dolayı da çok takip edemedim. Ancak içlerinde çok iyi müzisyenler olduğunu biliyorum. Bizim zamanımızda teknoloji bu kadar ileride değildi yani biz bir kayıt yaparken Yeşilköy’den havaalanına inen veya kalkan uçağın sesi bile kaydın içine girerdi. Makara bantlara kayıt yapardık. Ama şimdi öyle değil. Teknolojinin nimetlerinden faydalanılarak çok kötü sesi olan birine bile albüm yapılabiliyor. Ancak çok güzel yazarlar, çok güzel besteler çıkartan gençlerimiz var bu aralar. Şu anda isimlerini hatırlamıyorum Bora daha iyi bilir o daha yakından takip ediyor. Benim Bora’ya çok sorduğum olmuştur. Güzel melodi duyduğumda bunu kim yapmış diye. Yani güzel şeyler de oluyor, kötü şeyler de oluyor. Her dönemde olduğu gibi. İnşallah ileriye dönük kalıcı şarkılar çıkar bu gençlerimizden de.