Düşünce kavramı insanın günlük yaşamda farklı şekillerde kullandığı ve davranışlarını şekillendiren, bazen duygularını belirleyen en temel kavramlardan biridir. Düşünme sistematik veya rastlantısal olarak gelişen ve neticesinde fikirler üretebildiğimiz bir süreçtir. Yapılan bazı araştırmalarda insan beyninin 16 saatlik uyanıklık evresinde ortalama 4000 düşünce ürettiği tespit edilmiştir. Bu düşüncelerin ise yüzde 13’ünün bireyden tamamen bağımsız geliştiği, bireyin hayatına ilişkin olmadığı ve bireyin çoğu zaman farkında bile olmadığı düşüncelerdir.
Düşünce kavramı psikoterapi alanında da son derece önemli olan, insanın ruh sağlığı açısından irdelenen ve irdelenmeye devam edilmesi gereken bir konudur. Bu alanda bilişsel davranışçı terapistler gerekli çalışmaları yapmakta ve bu çalışmaları psikoterapi sahasında etkin bir şekilde kullanmaktalardır.
Bu yazımda ise sizlere bir düşüncenin söze veya davranışa dönüşmeden önceki hikayesini anlatmaya çalışacağım.
Bilişsel modellere göre insanın 3 temel zihinsel şeması vardır ve bu şemalar duruma göre aktive olarak düşüncelerimizin çıkış noktası olarak görev yapmaktadır.
3 temel şema;
( Çare/ Çaresizlik )
( Sevilen biri olmak/ sevilmeyen biri olmak )
( Değersiz biri olmak/ Değerli biri olmak )
Bu saydığımız 3 şemanın belli kısımları, herhangi bir konu hakkında ürettiğimiz düşüncelerin çıkış noktası olurlar. Bu noktayı düşüncelerimizin zemini olarak kabul edebiliriz.Birey herhangi bir durumda kendini çaresiz olarak görürse, düşüncelerinin yolculuğu da o yönde olur, sevilmeyen biri olarak görürse düşüncelerinin yolculuğu da o yönde olur.
Bu temel şemalarımızın çocukluk yaşantılarımızın birer mirası olduğunu da belirtmek isterim. Çocukken sevilen, değerli, ürettiğimiz görülen ( çare bulabilen ) biri olarak hissettirildiysek, gelecekte de benzer şemalarla hareket edebilir. Bunun tam aksine değersiz, sevilmeyen, ürettikleri görülmeyen biri olarak hissettirildiysek, gelecekte de bu olumsuz şemalarla hareket ederiz.
Bir konuda bu zeminden hareket eden düşünce üretim sürecimizin ikinci durağı ise ara inançlar olan bir üst katman; varsayımlar, kurallar.
Yaşantılarımız, gözlemlerimiz, ailelerimizin bize yükledikleri ile beraber farkında olmadan bu varsayım ve kuralları edinir akabinde bunlara göre hareket ederiz.
Varsayımlar, belli bir durumda kanıtlanmış bir sonuç olmaksızın ancak doğrulanacağına inanılan çıkarımlardır. Bu çıkarımları yaparken temel şemamıza göre hareket ederiz. Örneğin sohbet ettiğim arkadaşımın bir an dalgınlaşması ile ‘ beni dinlemiyorsa, bana değer vermiyordur’,
Kurallar, belirli bir durumda fark etmeden geliştirdiğimiz ve değişmez evrensel ilkelermiş gibi baktığımız zorunluluklarımızdır. Örneğin;
Sınavdan iyi not almazsam, ailem beni sevmez.
Sevgiyi hak etmek için sınavdan iyi not almam gerekiyor ( kural )
Düşüncenin bu yolculuğunda eyleme veya söze dönüşmeden önce uğradığı son durak otomatik düşüncelerimizdir. Bu düşünce biçimlerini irdelemediğimiz sürece fark etmeyiz, görüşmelerde irdelenip, danışana fark ettirildikçe değişim için kapıyı aralamış oluruz.
Otomatik düşünceler;
1.Keyfi çıkarsama
6.Kişiselleştirme
8.Zorunluluk ifadeleri
9.Zihin okuma
Bireyin tüm bu süzgeçlerinden geçenler düşünceler, davranışa veya söze dönüşür.
Altın kural: Psikolojik sağlığımız açısından insanın bazen çaresiz, sevilmez, değersiz; bazen çare üretebilen, sevilen ve değerli hissedebileceğidir. Tüm bunlara rağmen ise olumlu tarafta kalmayı tercih etmesidir.
Bir sonraki yazıda düşüncemizin nörobiyolojisi ve otomatik düşüncelerimiz incelenecektir.
Sevgiler
Mehmet Murat ALTAN
Psk Dan. / Psikoterapist
R.Hakan Kırkoğlu
Kısmet ve Niyet
23 Kasım 2024
Dt. Pertev Kökdemir
Dubai çikolatasının parlak ambalajının altında saklı tehlike
22 Kasım 2024
Astrolog Aslıhan Doktoroğlu
18 Kasım Haftası haftası burç yorumları - Haftalık burç yorumları
18 Kasım 2024
R.Hakan Kırkoğlu
Boğa’da dolunay gerçekleşiyor
16 Kasım 2024
Astrolog Seçkin İlbuğa
16 Kasım Boğa Dolunayı: Yaşam varmak değil, her adımın farkında olmaktır
15 Kasım 2024