Sosyal medyanın gündemde olduğu son yıllarda paylaşılan fotoğraflarda herkes çok mutlu, neşe içinde ve coşkulu. Sinemaya tartışarak giden bir çift patlamış mısırla fotoğraf çekiyor, “eşimle sinema keyfi” notuyla paylaşıyor. Arkadaşları ne mutlu, sinemaya gitmişler, biz evden çıkamıyoruz yorumu yapıyor fotoğrafı görünce. Halbuki paylaşımı yapan çok mutsuz.
Biz bugün selfie çekmiyoruz, hissetmediklerimizi yansıtan fotoğrafları istemiyoruz, paylaşım yapmıyoruz. İçimize bakmak istiyoruz. Emile Zola “benim fikrimce bir şeyi fotoğraflayana kadar onu gerçekten gördüğünüzü iddia edemezsiniz” diyor. Ünlü bir psikolog okulunu bitirdikten sonra hocalarından seans alıyor. Bir seans sonrası hocası çok iyi bir seans olduğunu, gözlerini kapamasını, kendisine güvenmesini, koluna girerek yürümesini söylüyor. Koridorun sonunda bir yere giriyorlar. Hoca bir ayna tutuyor. Bak kendine diyor. Seans alan psikolog şaşırıyor, sanki ilk defa yüzüne bakıyor gibidir. Hoca dikkatlice bak yüzüne diyor. Sonunda aynada gözlerinin içine bakmasını zorluyor ve psikolog gözlerinin içinde önce çoraklık, sonra annesini görüyor. Hepimizin hayatını şekillendiren ödipal, yani anne baba ve çocuk üçgeninde yaşanılanlar, kendisinin de yaşamını şekillendirmiş, annenin rolünü gözlerinin taa içinde görmüştü.
Biz de iç dünyamızı görmezden gelmek yerine hemen aynaya bakalım, uzun uzun…
Gözlerimizin içinin, yüreğimizin fotoğrafını çekiyoruz gibi düşünün, anda olun. Sadece bakın… Derine inin, biraz daha derine… İşte tam o an çektiğiniz fotoğraf size gerçekleri gösterecek. Göz bebeklerinizde beliren hayale bakın, kim O?
Fotoğrafta kıskançlıklarınızı, öfkenizi, korkularınızı, hırslarınızı, kalbinizin rengini karartan duyguları, aslında kim olduğunuzu göreceksiniz. Kalbinizin temizliği o kadar önemli ki, Hakan Mengüç’ün “kalbin temizse hikayen mutlu biter” sözü kulağımdan hiç gitmez. Belki de yaptıklarınız özünüzü yansıtmıyor. Bir başarısızlık anında her zaman başarılı olmaya yönlendirilen bir kişi kendine hâkim olamayabilir, hırsından ağlayabilir, bağırır, çağırır, elindekileri fırlatabilir ve karşısındakileri suçlayabilir. Halbuki
o an özüyle değil, bilinçaltı kodlarıyla davranıyordur ve şu an sen kimsin dediğinizde annem diyebilir. Başarısızlık korkusu kendisinin değil, annesinin korkusudur. Kendimiz olalım diyoruz hep. Fotoğrafını çekmek bir yöntem kendin olmak için. Buna kendini keşfetmek de diyebiliriz.
Keşif yolculuğunda karşılaştığınız tuzaklar olacaktır. Durun orada, yine bir fotoğraf karesinde kendinizi görün. Öfkeli halinizin ne kadar siz olmaktan uzak olduğunu görün. O öfkenin sizin yumuşacık kalbinizi bir anda ne hale getirdiğini görün. Hemen temizleyin kalbinizi. Belki de insan olmanın tadının ne kadar farklı olduğunu hissedeceksiniz o an. Farkında olmak için kendinize bakmak gerek. Her şeyin sizde
olduğunu bilin. Siz değişirseniz her şey değişecek, kediniz bile değişecek.