Anne değilim. Belki olurum bir gün kim bilir.
Dolayısıyla bu yazıyı bir anne olarak değil bir anne adayı, bir annenin arkadaşı ve bir anne evladı olarak yazıyorum.
Anne dediğimiz varlığı yüceltmenin veya idealleş annelere yapılan en büyük haksızlıklardan biri olduğu kanısındayım. Neden mi?
Bahsi geçen kişinin "anne"den önce bir "insan" olduğunu unutuyoruz da ondan.
Anneleri bitmek tükenmek bilmeyen bir şefkat, sevgi, güven, özveri, sabır ve daha pek çok şeyin kaynağı olarak görüyoruz.
Anneliği bir kadının hayatında ulaşabileceği tek ve en yüksek mertebe gibi düşünüyor, anne olmayan/olamayan kadınları eksik kabul ediyoruz. Üstelik anne olmaları da bize yetmiyor.
Fiziksel veya ruhsal sağlık sorunları ile normal doğum yerine sezaryen doğumu tercih etmiş annelere "Dayanıksız", "Kolaya kaçan" yorumu yapabiliyoruz.
Endişeleri için gereksiz damgası vuruyor ve evhamlı etiketi yapıştırıyoruz.
Çocuk bakımıyla ilgili serzenişlerinde anlayışsız davranabiliyoruz.
Gecenin ortasında minik bir sivrisinek bizi uykumuzdan uyandırdığında ertesi gün bunun şikayetini yapabiliyorken sabaha kadar defalarca ağlamalarla uyanan, toplasanız belki 2 saatlik uykuyla işe gelen bir annenin halinden anlayamıyoruz.
Annelerden beklentilerimizin ucu bucağı yok.
Annelikle ilgili hatalı görüşlerden biri de sevgi kavramımız.
Annelerin sevgisi evladı ne yaparsa yapsın tükenmez diye bir durum yok, olmamalıdır. Bir anne çocuklarının iyi olmasına kendini adar. Doğuştan gelen bağ sayesinde de belirli bir noktaya kadar çocuğunu sever ve onun iyiliğini ister. Ancak her ikisinin de bir insan olduğunu ve bir noktadan sonra çocuğun anne kucağından çıkıp kendi yolunu çizdiğini düşünürsek annenin de bu yola itiraz etme hakkı vardır.
Koşulsuz sevgi bir kişi ne yaparsa yapsın onu sevmektir. Anne ise çocuklarını eğiten ve bunun karşılığını görmek isteyen bir konumdadır. Dolayısıyla annenin sevgisi koşulsuz sevgiden koşulluya dönüşür. Yetiştirdiği varlığın hareketlerine karşı çıkmak, onu desteklememek, kararları sebebiyle tepki göstermek de bu nedenle normaldir.
Anne demek çocuğunun her yaptığını onaylamak ve arkasında durmak değildir/olmamalıdır.
Çocuğun yaptığı hatalardan da anneyi ve yetiştirme tarzını sorumlu tutmak yanlıştır.
Dolayısıyla dışarıdan gördüğümüz kadarıyla hiçbir annenin anneliğini yargılamamak gerekir.
Peki, anneliği neden yüceltmemeliyiz?
Çünkü anne dediğimiz varlık bir insan.
Önce insan, sonra kadın ve en sonunda anne.
Hata yapmak, yanlış kararlar almak, tutarsız olmak her insan için ne kadar doğalsa anneler için de öyle.
Annelliği yüceltmek bu yüzden yanlış. Anneliği yüceltmek annelerin üzerine yüklenmiş ekstra yükten fazlası değil.
Annenizi mutlu etmek için verilebilecek en büyük hediye de kendisi olmasına izin vermek.
İzin verin "anne"den önce "kendisi" olsun.
İzin verin hayattaki tek vasfı "anne olmak" olmasın.
Çok daha fazlası olduğunu kabul edin ve bunu hissettirin.
Hata yaptığında "Bana bunu nasıl yaparsın, sen nasıl bir annesin?" demek yerine "Bunu neden yaptı acaba?" sorusunu tercih edin.
Anlamaya çalışın. Ben çalışıyorum. Başarıyorum da sanırım.
Annelerinizle yaşadığınız çatışmaları bana yazın iletişimde kalalım.
Gizem Aydoğan