(Önceki yazıdan devam) Bu esnada beynin bilgi işleme sisteminde o gün ki haliyle öylece donup kalmış olan olay değişime uğramakta, adeta yeniden işlenmektedir. Danışanın yaptığı her tur, bu işlemi daha kolay hale getirmekte, karşısında görselleştirdiği travmatik anısını temsil eden resim değişime uğramaktadır. Bu değişim çoğu zaman resmin görüntüsünün tamamen kaybolmasına kadar gitmektedir.
10 turluk birinci set sonunda heyecanla; “şimdi o resimde neler var ve bu son durum seni ne kadar rahatsız ediyor?” diye sordum. Cevabı karşısında gerçekten çok şaşırdığımı ifade etmeliyim; “6. turdan sonra resim önce flulaştı daha sonra da, son 1-2 turda o resmi karşımda göremedim”. “Peki, bu son haliyle resim seni ne kadar rahatsız ediyor?” dediğimde ise; “resim yok ki, rahatsız etsin!” dedi.
Entelektüel kapasitesi ve samimiyetine her ne kadar güvensem de bir miktar şaşkınlık içinde gerçekten resim yok mu diye sormak ve sıkıntı düzeyini tekrardan almak ihtiyacı hissettim. Ancak cevaplar aynıydı. Bu durumda seansın başında pek de inanmadığı seans sonu hedefine olan inancını tekrar sordum. “Oldu bu iş doktorum…” diyerek karşılık verdi. “Peki, kaç düzeyinde inanıyorsun?” dediğimde, “%80” dedi.
Bu cevaptan sonra uygulama protokolünün geri kalan aşamalarını yapmaya devam ettim. En son otohipnozunu yani; benzer durumlarla karşılaşıp, kaygı ve korku yaşadığında, kendi kendine yapabileceği hipnoz sonrası telkinlerden oluşan bir uygulamayı öğreterek seansı sonlandırdım.
Her seansta olduğu gibi geri bildirim aldım. Oldukça rahatladığını, sanki önündeki bir perdenin kalktığını ve daha önce nasıl bilet alacağını düşünürken şimdi, her an gidebilecek cesarette olduğunu ifade etti. (Bu yazıyı kaleme almadan önceki son aramamda, Güney Afrika’dan henüz döndüğünü söyledi. Uçan adam sorunsuz bir şekilde tekrar uçmaya devam ediyordu.)
İlk uygulamayı takiben danışanımı uğurladıktan sonra, yönteme yönelik notlarımdan oluşan onlarca kağıt parçasını poşetlerinden çıkartarak tekrar bir gözden geçirdim. Evet, uzunca bir süredir kafamı meşgul eden yöntemi ilk kez uygulamıştım. Beklediğimden de hızlı sonuçlanan ve elimizde somut sonuçların olduğu yeni bir uygulama hayata geçiriliyordu. Duygulanmadım dersem yalan olur. Heyecanım bir kat daha artmıştı. Birçok uykusuz geçen gecelerin ve dalgınlığa kadar uzanan günlerin sonrasında böyle bir sonuçla karşılaşmam benim için önemliydi. Her ne kadar iki önemli yöntemin zaten kendi içlerinde bu tarz problemlere yönelik olumlu anlamda etkili sonuçlarının varlığı eskiden beri biliniyorsa da, beraberce kullanımında nasıl bir sonuç alınacağı belli değildi.
Bu ilk vakam daha sonra yeni vakaları beraberinde getirdi. Uygulamanın eğitimlerini vermeye başladım. HYT’yi uygulamaya başlayan kursiyerlerimizden de çok olumlu geri bildirimler almaya devam ediyorum. Hem hızlı sonuç alınması, hem de danışanın bir skala üzerinden somut bir şekilde kendisindeki iyileşmenin düzeyini tayin edebilmesi önemli gibi görünüyor.
Her bir vakamı halen ortalama 2 ayda bir arayarak gelinen son durum hakkında bilgiler alıyorum. Geri bildirimler, seanslarda elde edilen olumlu sonuçların devam ettiği yönündedir.
Halen devam eden kitap çalışmalarım, uygulamalarım ve eğitimlerle geliştirmeye çalıştığım bu yönteme, içinde kullanılan tekniklerden esinlenerek; Hipnotik Yeniden işleme Terapisi (Tekniği), HYT adını verdim. HYT böylece doğmuş oldu, inanıyorum ki, danışanlarımız ve uygulayıcı terapistlerin katkıları ve geri bildirimleriyle gelişmeye devam edecek. ( * HYT. Dr. Haluk ALAN. Baskıda.)