Mevsim Geçişlerinde Beslenme
Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte bütün düzenimiz değişirken; beslenme düzenimiz de bu durumdan oldukça etkileniyor. Özellikle kendimizi yorgun, halsiz hissedebiliriz ve kış mevsimine yaklaştıkça kilo verme dönemi çoğu kişi için son bulabiliyor. Ancak unutulmamalıdır ki; sağlıklı beslenme hayatımızın bir anında değil her zaman olmalıdır. Dönemsel kilo değişimleri vücudumuzun hormonal dengesini de bozar ve kronik birçok hastalık için bizi açık adres haline getirir.
Hasta olmamak için ne yapmalıyım?
1) Su içmeyi ihmal etmeyin.
Sıcaklıkların düşmesiyle birlikte çevremizde ya da kendimizde gördüğümüz en büyük değişim içilen suyun azalması oluyor. Yaz aylarında terleme ile su kaybı arttığı için daha fazla su içmemiz gerekse de kış aylarında da bu ihtiyacımız sıfırlanmıyor. Vücutta metabolik olayların çalışması, vücudumuzun temizlenmesi ve sindirim olaylarının devam etmesi için yeterli miktarda su içmeliyiz. Susama hissi olmaması vücusumuzun su ihtiyacı olmadığı anlamına gelmez. Bu yüzden su içmeyi unutuyorsak farklı alternatifler geliştirmeli belki de kendimize hatırlatıcılar yapmalı ve en az 8 bardak su içmeliyiz.
2) Yeterli C vitamini almak için meyve ve sebze tüketimine dikkat edin.
Özellikle hastalıklardan koruyucu etkisi olduğunu bildiğimiz C vitamini kaynakları kendimizi hızlı toparlamamız, daha dinç hissetmemiz için de diyetimizde yerini almalıdır. Mevsiminde tüketilecek portakal, mandalina, kivi, nar, maydanoz, yeşil biber en iyi C vitamini kaynaklarındandır. Ayrıca demir minerali kaynakları ile birlikte alındığında biyoyararlılığı da kat kat artmaktadır.
Besinlerin vitamin ve mineral değerlerini kaybetmemesi için pişirme yöntemlerine de dikkat edilmelidir. Izgara, haşlama ya da fırında pişirme yöntemleri kullanılmalı; kavurma, yüksek ısıl işlemlerden uzak durulmalıdır.
3) Bitki çayları kurtarıcı olabilir.
Bağışıklık sistemini güçlendirici bitkilerden yapabileceğimiz karışımlar hem lezzetli hem de takviye edici olacaktır. Grip ve nezle deyince aklımıza gelen ıhlamur, kış çayı, adaçayı; rahatlatıcı etkiye sahip papatya, lavanta çayı bu dönemlerde tercih edilebiir. Günde 2-3 fincan ile sınırlandırılmalı ve gebelerde bazı çaylar erken doğum ya da düşük riskine sebep olduğu için bu çayların tüketimine dikkat edilmelidir.
4) Yeterli ve dengeli beslenmeye ara vermeyin.
Bu dönemlerde canımız çok fazla yemek istemese de elimizden geldiğince ihtiyaçlarımızı karşılayacak düzeyde beslenmeye özen göstermeliyiz. Kalori açısından açıklık yaşarken; vitamin ve mineral yetersizlikleri de yaşayabileceğimizi ve bu da olduğumuz durumdan daha kötüye gitmemize neden olabilecektir düşüncesini aklımızdan çıkarmamalıyız.
5) Fiziksel aktivite ve uyku düzeni unutulmaması gereken bir diğer nokta.
Hareket etmenin, fiziksel aktiviteyi arttırmanın seratonin hormonunu arttırdığı ve böylece kendimizi daha mutlu hissettiğimiz yapılan çalışmalarla kanıtlandı. Günlerin kısalması rutin hareket süremizi de olumsuz yönde etkilerken hayatımıza sürekli yapabileceğimiz basit hareketler eklememiz bizi daha iyi hissettirecektir.
Aynı zamanda uyku süresi ve kalitesi de doğru beslenmeyi desteklemenin yanında günü daha iyi değerlendirmemizi sağlayacaktır.
Herkese şifa olması dileğimle :)