Yirmili aylardan başlayarak bir süre hayatınızda yer alabilecek çocuklardaki inat davranışına haydi yakından bakalım. İkinci yıla doğru dil gelişimi ilerledi ve yürümeyle beraber çocuğunuz artık daha özgür hareket ediyor. Şimdi hayatında daha çok söz sahibi olma ve kendi yapabildiklerini görme zamanı. :) Bu dönemde "Hayır, ben yapacağım."lar başlıyor.
Gelişimsel olarak bu davranışları görmek gayet doğal. Püf noktası şu ki, çocuğun gelişimi ne kadar bilinçli ve iyi desteklenirse inat davranışıyla da o kadar az karşılaşılır. Çocuğun gelişim çabası engellendiğinde ise bastırılmışlık ve kızgınlık gibi duyguları artar. Dolayısıyla inat, tutturma gibi davranışları da çoğalır.
Peki gelişimini nasıl destekleyelim?
Örneğin bir şeyi kendi yapmak istediğinde "O sana ağır, dur, taşıyamazsın / yapamazsın" gibi sözlerle hemen elinden almaya çalışmayın. Siz de yanında olun ve müdahale etmeden çocuğunuzun o ana konsantre olmasını izleyin. "Harika, muhteşem, aferin,..." gibi sözler de dikkatini böler. Bir şey söylemeden sadece hazırda bekleyin o kadar. Konsantre olduğunda siz orada yokmuşsunuz gibi sessizleşin. Böylece enerjisini yapıcı kullanmanın huzurunu, dikkatini verip bir şey başarmanın iç motivasyonunu yaşar. Doyuma ulaşır.
Ebeveyn olarak çocuğunuzla ilişkinizin olumlu ve güvenli olmasını sağlayın. İhtiyaç duyduğunda size ulaşabiliyor mu, sizden istediği şefkati ve desteği alabiliyor mu, dikkat edin.
Bunlar sağlandıktan sonra iki yaş civarındaki miniğiniz bir gün bambaşka davranmaya başladıysa:
"Mandalina istiyorum." veriyorsunuz.
"Ben elma istiyordum." Elma veriyorsunuz,
"Hayır ben mandalina istiyorum!" .... Bir şekilde çözdünüz, bu kez:
"Kabuklarını sen soy!", soydunuz,
"Hayır ben soyacaktım!" vb. çeşitli versiyonları. Buraya kadar makul olan istekleri yapabilirsiniz. Bu noktadan sonra
"Soymayacaktın kabuklarını" diye ağlamaya başlayabilir örneğin. Ya da
"Ben kabuklu istiyordum, kabuklarını geri tak!"
Çözümsüz bir noktaya gidiyorsa, sakin, sevecen, kabul eden bir tonda:
"Yemek istersen bunları yiyebilirsin. *Ağlamak istersen ağlayabilirsin de. (*Bu sözü sadece ağlıyorsa söyleyin. Ağlamıyorsa söyleyip aklına getirmeyin). Ben o arada bir kahve içeceğim./ Kitap okuyacağım./ Mutfakta yemek yapacağım.... Ağlaman bitince gelebilirsin." deyin.
Konuşmanızda yükses ses, bağırma, suçlama, hakaret olmasın. Olumlu, kabul eden, sevecen tonda olmalı.
Bu şekilde sakin, sevecen ve kararlı davranırsanız bir süre ağlar, sonra yanınıza gelir sokulur yine. Yanınıza gelince göz hizasına eğilin, gözlerine bakın, sevgiyle sarılın. Size bir şey söylüyor mu, yoksa sadece sarılmak mı istiyor, sessizce biraz gözlemleyin. Ondan aldığınız işaretlere göre yeni bir şey sunabilirsiniz. "Beraber boyama yapalım mı?" gibi.
Mandalina konusuna (ilk inatlaşılan konu neyse o) geri dönmeyin. "Gördün mü ağlamak bi işe yaramadı! Ağlama! Böyle yaparsan kucağıma almam!" gibi tehditvari, cezalandırıcı sözler söylemeyin. Unutmayın bu davranışlar idare edilişine göre artar, devam eder, ya da kısa zamanda biter.
İşte çözüldü. :)
Bu süreçte ebeveynin sakinliği ve kararlılığı, çocuğun ise kendini güvende hissetmesi çok önemli. Ruhsal ihtiyaçları doyurulmamış, gelişimi iyi desteklenmemiş, engellenmiş bir çocuk bunların gerginliğini elbet davranışlarına yansıtır.
Çocukla sağlıklı bir iletişim için gerekenler:
-Sakin, hoşgörülü, bilinçli bir yetişkin. Hemen sinirlenip bağırmamak, ne yapacağını bilmek, karşımızdakinin bir "çocuk" olduğunu hep hatırlamak. Yani önce kendi iç huzurunuzu sağlamak, sonra da önceden bilgilenerek çocuğunuzun gelişiminin farkında olmak sizi rahat ettirir.
-Keyifle gelişen bir çocuk. Çocuğun duygularının, gelişiminin bastırılmamış olması gerekir. Olumsuzluklar yaşanmış ve zamanında çözülmemişse bunlar da duygusal problemler olarak o ana yansır ve inat gibi davranışları arttırabilir. Bunun yanında uykusuzluk, aşırı yorgunluk gibi durumlar da ufak gerginliklere neden olabilir. Böyle durumları ayırt etmek önemli.
İnat davranışı iki yaş civarında bir güç gösterisi olarak çıkmışsa yukarıdaki gibi basitçe çözülebilir ve geçer. Fakat çocuğun o zamana kadarki olumsuz duygusal birikimlerinin ya da çevresiyle/ebeveyniyle geliştirdiği olumsuz iletişim şeklinin bir parçası haline gelmişse üzerinde çalışılmalı. Çünkü burada başka etkiler var. Sorunun kaynağı bulunup durum çözüldüğünde yine keyifli zamanlar geçirmeye devam edersiniz.
Sevgilerimle,
Ayşegül Karahan Ertuğrul
Facebook /@aysegulkarahanBilincliAileler
Instagram /