Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - 1981 yılında Antalya’nın Akseki ilçesine bağlı Taşlıca köyünde doğan Süleyman Uysal, doğayla iç içe bir çocukluk geçirdi. Torosların eteğindeki bu yemyeşil dağ köyünde, geleneksel yaşam tarzı henüz terk edilmemişti. Köy halkı, hangi bitkilerin yenilebilir olduğunu, hangi mevsimde nerelerde bulunabileceğini biliyordu. Çocuklar oyuncaklarını doğadan topladıkları malzemelerle yaparken, hayvan otlatma gibi görevler sayesinde doğayla sürekli iç içeydiler. Bilime ve doğaya olan ilgisi ortaokul ve lise yıllarında artarak Süleyman öğretmenin fen bilgisi öğretmeni olmaya karar vermesini sağladı. Öğretmenlik kariyerinin yanı sıra yaklaşık 20 yıl boyunca doğadaki bitkileri fotoğraflamaya başladı. Zamanla fotoğrafladığı bitkilerin yerel isimlerini ve bilimsel adlarını da merak ederek araştırmalarına yön verdi. Bu merakı, onun bambaşka bir yola adım atmasına ve tesadüfen karşılaştığı bir bitki türünün keşfedilmesine vesile oldu.
DOĞAYA OLAN SEVGİSİ KEŞFE GÖTÜRDÜ
Çocukluğundan gelen doğa sevgisini hiç kaybetmeyen Süleyman öğretmen, doğa yürüyüşleri sırasında farklı gördüğü bitkileri fotoğraflamaya başladı. İlk başlarda işin fotoğrafçılık yönü ön plandayken, zamanla bitkilerin yerel ve bilimsel adlarını araştırmaya başladı. Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla, bitkilerle ilgili bilgi ve fotoğraf paylaşımı yapan gruplara katıldı. Bu platformlar sayesinde, alanında uzman bilim insanlarıyla tanışma ve onlarla arazi çalışmaları yapma fırsatı buldu. İlginç bulduğu bitkilerden örnekler alarak üniversitelere göndermeye başladı.
Özellikle bahar ve yaz aylarında haftada birkaç gün doğada zaman geçiren Süleyman öğretmen, kanyonlardan dağ zirvelerine kadar farklı habitatları incelemeye çalıştı. Yürüyüşlerinde gözleri hep yerde ve bitkilerdeydi; yanında mutlaka fotoğraf makinesi ve dürbün taşıyordu. Farklı bir bitkiyle karşılaşmanın heyecanını yıllar içinde geliştirerek nadir türleri tespit etme konusunda uzmanlaştı. Fotoğrafladığı bitkileri zarar vermemek adına yerinde gözlemlemeye özen gösterdi.
BİTKİYE ADI VERİLDİ: 'POLYGONUM UYSALİİ'
2022 yılının ekim ayında Antalya’nın Akseki ilçesindeki bir yayla köyünde doğa yürüyüşü yaparken Süleyman öğretmen, mesire alanı yakınlarında dikkatini çeken bir bitkiyle karşılaştı. İlk bakışta tanıdık görünse de, bitkinin canlı renkleri ve farklı yapısı ilgisini çekti. Hemen fotoğrafladığı bitkiyi, Polygonum grubu üzerinde çalışan bir bilim ekibine gönderdi. Bu ekip, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Giresun Üniversitesi’nden akademisyenlerden oluşuyordu. İlk incelemelerde bitkinin daha önce tanımlanmamış olabileceği belirtildi.
Bilim insanları, bölgeye giderek bitkinin doğal ortamında detaylı incelemeler yaptı. Yaklaşık iki yıl süren morfolojik, mikromorfolojik, moleküler ve palinolojik çalışmalar sonucunda, bitkinin dünyada keşfedilmemiş yeni bir tür olduğu kanıtlandı. Çalışmaların ardından bu yeni bitki türü uluslararası bir dergide yayınlanarak 'Polygonum Uysalii' adıyla literatüre geçti.
DÜNYADA SADECE TÜRKİYE'DE YETİŞİYOR
Bitkinin keşfinin ardından isim verilme süreci hakkında bilgi veren RTEÜ Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Makbul, "Canlıların isimlendirilmesinde geçerli olan dil Latincedir. Bitkilere bilimsel kurallar gereğince Latince isimler verilir. Polygonum zaten bu grubun ismi olduğu için bilimsel olarak buna herhangi bir müdahale şansımız yok. Ancak soyadı diyebileceğimiz ikinci kısmına, belirli kurallar gereği isimler verebiliyoruz. ‘Uysalii' ismi de, bu bitkiyi ilk defa bizlere tespit eden, bizlerle paylaşan ve keşfinde önemli rol oynayan Süleyman Uysal hocamızın ismine atfen verildi" dedi. Böylece bitki bilimiyle doğrudan ilgisi olmamasına rağmen fen bilgisi öğretmeni olan Süleyman Uysal'a doğaya verdiği katkılardan dolayı teşekkür mahiyetinde bu isim armağan edildi. Dünyada sadece Toroslarda ve Akseki civarında yayılış gösteren Polygonum Uysalii bitkisine Türkçe olarak da 'Akseki madımağı' adı verildi.
KANSERE DE, YAŞLANMAYA DA, ŞEKERE DE DEVA
Süleyman öğretmenin farklı bir bitkiyle karşılaşması ve kendilerine ulaşması sonrasında bitkinin 2 yıl boyunca araştırıldığı ve sonunda bilimsel olarak kanıtlandığını ileten Prof. Dr. Serdar Makbul, Polygonum uysalii bitkisinin hayatımıza nasıl bir yenilik katacağını anlattı. Bu yenilikleri şu cümlelerle ifade etti:
"Polygonum grubu bitkiler hem dünya genelinde hem de Türkiye’de madımak ismi ile tanınır. Süleyman öğretmenin bulduğu bitkinin ise sadece ülkemizde yayılış gösteren endemik bir tür olduğu sonucuna vardık. Polygonum gurubu bitkilerin en dikkat çekici ve göze çarpan özelliği tedavi amaçlı kullanımlarıyla gıda olarak tüketilmeleridir. Özellikle ülkemizde İç ve Orta Anadolu mutfak kültüründe yoğun bir şekilde tüketilir ve gastronomik lezzetler arasında yer alır. Halk arasında kurutulmuş yapraklarının çay halinde demlenerek tüketilmesinin nezle, grip ve soğuk algınlığına iyi geldiği bilinir. Bu grup bitkiler sahip olduğu zengin antioksidan içeriğinden dolayı tıpta özellikle kanser, şeker hastalığı ve bağırsak rahatsızlığı gibi hastalıkların tedavisinde sıklıkla kullanılır. Son zamanlarda Polygonum gurubu bitkilerin kimyasal içeriğinden glütensiz besinlerin yapımında da yararlanılıyor. Ayrıca kozmetik sanayinde yaşlanma karşıtı krem yapımında da Polygonum gurubu bitkiler zengin kimyasal içeriğinden dolayı tercih ediliyor. Bu denli geniş kullanıma sahip bitki gurubu içerisinde yer alan yeni türümüzün sağlık ve kozmetik alanında ileride yapılacak olan çalışmalara önemli bir veri kaynağı oluşturacağı düşünülüyor. Çalışmalarımızın bir sonraki aşamasında yeni türümüzün içerik belirleme çalışmaları ve tıbbi etkilerinin araştırılması üzerinde yoğunlaştırılması planlanıyor."
Peki, Süleyman Uysal gibi başka kişiler de onlara başvuruyor mu? Prof. Dr. Makbul, çok sayıda kişinin kendilerine ulaştığını, bitki sistematiği alanında farklı bitki grupları üzerinde çalışmalar yapmalarının bitkilere ilgi duyan kişilerin onlara yönelmesindeki en büyük etken olduğunu söyledi.
Türkiye'nin zengin toprak yapısı göz önünde bulundurulduğunda ilerleyen günlerde bizleri başka yeni keşiflerin de bekleyip beklemediğini merak ettik. Prof. Dr. Makbul bu merakımızı şu cümlelerle giderdi:
"Batı ve Orta Doğu uygarlıklarının doğduğu 'Bereketli Hilal' içinde yer alan Türkiye, bitki çeşitliliği açısından dünyanın önemli ülkelerinden biridir. Bu çeşitlilik, Türkiye'nin üç kıta arasında doğal bir köprü olması, farklı yeryüzü şekilleri, özellikler, aynı anda farklı iklimlerin yaşanması, toprak çeşitliliği ve floristik yapısından kaynaklanır. Ülkemiz coğrafik yapısı gereği dağlık alanlar bakımından oldukça zengindir. Bu alanlar bitki çeşitliliğinin ve endemikliğin en fazla olduğu yerlerdir. Bu durumlar dikkate alındığı zaman Türkiye’den çok sayıda keşfedilmemiş yeni bitki türlerinin bulunabileceğini söylemek mümkün. Ülkemizde çalışmalarını sürdüren bitki sistematikçileri farklı gruplar üzerinde sürekli yeni keşifler yapar ve ülkemiz bitki çeşitliliğinin aydınlatılmasına katkı sağlarlar."