Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Pandemiyle birlikte gördük ki, hayatın dengesi ve yaşama içgüdüsü, kendisine zarar veren bedeni artık tolere edemiyor! Kendine, bedenine (içki, sigara, düzensiz hayat,
özensizlik, kirlilik, kimyasallar ve deforme edip kirlettiği çevre ile) zarar veren insan, yaşamın kendisine de kötülük ediyor ve doğamız bizi böylesi bozulmalara rağmen ‘ayakta tutmayı’ başaramıyor. Bazen o karakterimiz gibi savunduğumuz alışkanlıklar, tabiata ve doğamıza karşı bir meydan okumaya dönüşüyor. İçinde bulunduğu bedenle hayatı çok seven zihnimiz, yine içinde bulunduğu bedeni yaşatmayı sanırım umursamıyor. Vazgeçemediği alışkanlıkları galip geliyor.
Madem alışkanlıklara karşı böylesine bir zaaf var, o zaman ‘sağlıklı hale getirelim’. Çünkü sağlık dışında diğerlerini de biz yarattık.
İnanması zor ama ülkemizde sağlıklı bir yaşamla ilgili gerekliliklerle; sigarayı bırakmakla, düzenli yürümekle, çiğ sebze, salata, faydalı tohumlar tüketmekle, spor yapmakla vs. ince de olsa alay edebilen, bunları elit alışkanlıklar gibi gören bir kitle var.

Haberin Devamı

Muntazam işliyor

Bu son derece normal durumu, ihtiraslı bir uzun yaşama tutkusu gibi algılayıp, “Yahu bu dünyaya kazık mı dikeceğiz?” veya “Vade gelince hepimiz aynı yere...” gibi kinayeli sözlerle karşılayabiliyorlar. Böylesi bir anlayış veya yorum beni hayrete düşürüyor! Oysa, nadiren bir hastalıkla doğmuyorsa, insan bedeni muntazam işleyen mekanizmalarla dünyaya geliyor ve biz, kendimize bahşedilen bu yetenekli, kusursuz bedeninin işleyişini yaptığımız ya da yapmadıklarımızla bozuyoruz.
Şimdilerde ise o beklenmeyen gün geldi çattı! Koronavirüsün hayatımıza girmesiyle birlikte, hayatta kalma ile sağlıklı olma, sağlıklı bir bedene sahip olma arasındaki ilişki yadsınamaz biçimde ortaya çıktı. Koronadan şiddetli etkilenen kitleye baktığımızda, ileri yaşta veya kalp hastalığı olanlar, yüksek tansiyon ya da diyabet sorunu yaşayanlar biçiminde uzayan listeye eklenen başka tipolojiler görüyoruz; sigara içenler, yoğun alkol tüketenler ve egzersiz yapmayanlar gibi...
Korona pozitif tanılı 8 bin hastanın incelendiği bir analizde yüzde 16.3’ü yüksek tansiyon, yüzde 12.1’i kalp hastası, yüzde 7.9’si ise diyabetik. Sigara içenlerin oranı ise, yüzde 7.7... Kanserli hastalar, KOAH ve kronik böbrek hastaları diğer risk grubu olarak kaydediliyor. Tahmin ettiğiniz gibi bütün bu tablo konuyu o sevimsiz, konuşmayı sevmediğiniz meseleye getiriyor: Sigara...

Haberin Devamı

Akciğerdeki etkisi

Sigara dumanındaki maddeler, solunum yollarında iltihabi reaksiyona sebep oluyor. Bu iltihabi reaksiyonun devam etmesi halinde bronşlarda hasar başlıyor. Akciğerlerimizde silya adı verilen küçük tüycükler bulunur ve bunlar gelen zararlı, yabancı partiküllerin atılımını sağlar. Bir anlamda vücudumuza zararlı maddelerin girmesini engelleyen tüyden bir bariyer görevi görürler. Sigara önce bu silyaların yapısını bozar ve akciğerler, gelen virüs de dahil birçok yabancı maddeyi savuşturamaz. Ama bunlar henüz başlangıç. Sigara içilmeye devam edilmesi durumunda ise, daha fazla balgam ve buna bağlı öksürük, KOAH dediğimiz kronik obstrüktif akciğer hastalığı oluşur. Yani önce hareketle artan nefes darlığı, sonra ise yerinizde otururken bile devam edecek olan solunum zorluğu. Varsayalım bunlar oluşmadı ama vücudunuza girmek isteyen virüslere karşı bariyer görevi gören silyalarımızın göreceği zarar kesin... Gündemde korona-sigara iletişimi dolaşırken Fransa’da yayınlanan bir çalışma içenleri umutlandırdı; bu araştırmada sigara kullananların salgından daha az etkilendiği iddia ediliyordu. Ancak bu etkinin muhtemel mekanizması nikotin üzerinden. Dünkü yazımda da açıkladığım gibi sigaranın bizde yaratacağı yıkım zaten nikotin dışındaki diğer kimyasal maddelerden kaynaklanıyor. Nikotin havayollarımızı genişletecek diye sigaranın ve içeriğindeki binlerce diğer kimyasalın verdiği onca zararı görmezden gelemeyiz. Akciğerlerde oluşturduğu bu dönüşümden daha tehlikelisi ise; günümüz insanının, ölümcül alışkanlıklarını ve yaşamsal handikaplarını değiştirmeden, hayatı gönüllerince sürdürebileceklerini sanan bir topluluğa dönüşmesi. Lütfen bu düşünceden kurtulalım ve en kısa zamanda sigarayı bırakalım.
Karşılığında hayal bile edemeyeceğiniz bir ağız tadı, nefes keyfi ve enerjinin sözünü vererek rica ediyorum. Lütfen bırakıp, önce biz yaşama sarılalım. Aksi takdirde asla önce yaşam sarılmayacak; bunu korona pandemisiyle bir kez daha deneyimlemiş olduk.
Sağlıklı ve bugünlerde evde kalın...