Berrin Pehlivan

Berrin Pehlivan

Berrinpehlivan@gmail.com

Tüm Yazıları

Dünyada en fazla ölüme sebep olan hastalıklardan biri kanserdir; 2020’de dünya çapında 10 milyon insanın kanserden öldüğü kaydedildi. Yani her altı ölümden biri kansere bağlı. Yıllık kanser vaka sayısının 2030’a kadar 23.6 milyona çıkması bekleniyor. Her yıl yaklaşık 400 bin çocuk kanser geliştiriyor. Rakamlar çok ciddi… Peki çaresiz miyiz? Hiç mi şansımız yok? Kendimizden öte; herhangi bir sevdiğimizin her an yakalanma riski olan bu hastalığı ne kadar biliyoruz? Yok etme ve engelleme yöntemlerini bilmemize, baş edebilmek uğruna her saniye çaba gösteren meslektaşlarıma, teknolojiye, bilime rağmen hâlâ bu hastalığa yeniliyor olmamızın sebebi; kanserle, onun yaşam habitatı bedenimizle, ona yol veren alışkanlıklarımızla ve adını duyar duymaz takındığımız sorgusuz çaresizlikle çok ilgili.

Haberin Devamı

Tanı aldığımızda ne yapmalı?

Kanser eşit değildir ölüm! Aynı, şeker ya da kalp hastalığı tanısı aldığımızdaki gibi aklımıza gelen sadece öleceğimiz fikri olmamalıdır. En iyi tedaviyi nerede alabilirim ve bu süreçte nasıl organize olabilirim olmalıdır. Günümüzde birçok kanser türünü tedavi edebiliyoruz ya da en azından kronik bir hastalık haline getirip insanların ömrünü uzatabiliyoruz. Eğer erken evrede yakalamışsak birçok hastamızı iyileştirebiliyoruz. Bu bir hastalıktır ve bir tedavi süreci gerektirir. Bu sebeple, kanser tanısı konmuş veya şüphesi olan hastalarımıza ilk önerim; tedavinin uzun bir süreç olabileceğini bilmeleri ve kendilerini rahat ve güvende hissedebilecekleri ortamı mücadele ve yaşam alanı olarak seçmeleridir. İşini iyi bilen, iyi yapan, donanımlı, destek alabilecekleri uzman bir ekibi, yol arkadaşı olarak belirlemeleridir.

Uygulanan tedavilerin yararı kadar önemli ve yararlı bir durum var ki o da hastalarımızın ve yakınlarının da bu uygulanacak tedavilere karşı geliştirmeleri gereken inanç ve motivasyonlarıdır. Bu konuda her desteği alabilirsiniz. Sadece bunların sizi cerrahi, radyoterapi ve/veya kemoterapi gibi standart tedavilerden alıkoymayacağından ve/veya zarar vermeyeceğinden emin olmamız gerekir. Tamamlayıcı tedavileri de doktorlarınızla konuşmaktan, tartışmaktan çekinmeyin. Bu ve benzeri konularda sizinle iletişimi reddeden doktorlardan uzak durabilirsiniz. Sizi motive edecek her duygu ve deneyime yakın durmak sizin, sadece sizin tercihinizdir. Tedavilerin ve olası yan etkilerin yönetiminde, sizin de farkındalığınız ve karar vericilerden biri olmanız tedavinin başarısı açısından son derece önemlidir. Lütfen, “Siz daha iyi bilirsiniz Dr. Hanım/Bey” diyenlerden olmayın.

Haberin Devamı

4 ŞUBAT DÜNYA KANSER GÜNÜ

Rakamlardan uzak durun

“Tedavinin başarı yüzdesi nedir?” ya da “Ne kadar yaşarım?” gibi bize klasik Türk filmlerinden kalan ortamı dramatize etmekten başka hiçbir işe yaramayan sorulardan uzak durun. Rakamları öğrenmek zihninizi kodlamanıza ve negatif yönde etkilenmenizine sebep olur. İyileşme umudu olmayan hiçbir hastalık yoktur. Tanıyı kendine yakıştıramayan ve kabul etmeyen hastalar, biz doktorların en çok zorlandığı hasta grubudur. Kanser bir hastalık olarak değil; bir felaket türü, ceza, bedel veya kadersizlik olarak algılanmamalıdır. Takdir edilmesi gereken, bu hastalığın başınıza hiç gelmeyip sağlıklı bir şekilde yaşamak değil; kanser veya başka bir hastalık başınıza geldiğinde ona verdiğiniz reaksiyon, iyileşme adına gösterdiğiniz sabır ve efordur. “Niye bu benim başıma geldi?” ya da “Bunu hak edecek ne yaptım?” gibi içsel sorgulamalardan, suçlamalardan uzak durun. Kanserin oluşması çok komplike bir süreçtir. Önemli olan hastalığı atlatma sürecinde göstereceğiniz başarıdır. Sadece buna odaklanın.

Haberin Devamı

Kanser, doğru soruları nispeten daha az sorduğumuz bir bilinmez. Maalesef yanlış ve hedefe götürmeyen soruları fazlasıyla biliyor ve soruyoruz. Gönlümüze göre çıkmayan cevaplarda toplumsal bir çaresizliğe düşüyor ve bu çaresizliğimizi de eylemsizliğe devşiriyoruz. Doğru soruları sorma, cevaplarını duyma ve doğru cevapları hayatımıza entegre etme iradesine kavuştuğumuzda inanın ki yaşam, içinde aktığımız değil, içimizde akan bir nehre dönüşecektir.