TSK’nın 2016’dan bu yana ivme kazanan teröristi zarar vermeden yok etmeye dönük “önleyici saldırı” doktrini ya da terörü kaynağında kurutma stratejisi adım adım başarıyla uygulanıyor. Bu bağlamda Kuzey Irak’ta 30-35 kilometre derinliğe inilerek üs bölgeleri oluşturuldu; nihai hedef de Kandil, Sincar ve Mahmur Kampı. Ya da şeytan üçgeni. Kandil terörist başlarının karargâhı, Sincar, Irak ve Suriye’deki teröristlerin bağlantı-ikmal hattı, Mahmur ise adı kamp olan terörist devşirme merkezi. Hem de BM bayrağı altında. PKK tarafından kaçırılan, kandırılan gençler, çocuklar burada eğitilerek teröriste dönüştürülüyor. Oradan da ya Sincar’a ya Kandil’e gidiyor veya Suriye’nin kuzeydoğusuna gönderiliyorlar. Oradaki BM görevlileri de buna göz yumuyor, görmezden geliyor. Dolayısıyla, MİT ve TSK koordinasyonuyla terörist başlarından PKK/HPG’nin sözde Mahmur-Kerkük-Süleymaniye sorumlusu “Ahmet Rubar” kod adlı Mehmet Erdoğan’ın susturulması sadece terör örgütü PKK’ya değil, onları koruyup kollayan BM, Avrupa ve özellikle de ABD’ye de mesaj aslında. Çünkü 1990’lı yıllardan itibaren çok sayıda sivil ve askerimizin şehit edildiği eylemlerin talimatını veren eli kanlı terörist nerede bulundu? Hacı Mirza Ali adına düzenlenmiş sahte kimlikle yaşadığı Mahmur’da. Nasıl avlandı? Çobanlık yaptığı, daha doğrusu öyle göründüğü kampta hayvanları ahıra koyup, aracına oturduktan sonra tepesindeki SİHA’yla. Yani MİT terör örgütünün iliklerine kadar sızıp öyle bir haber ağı yaratmış ki teröristin çoban hilesiyle kendisini kamufle çabası falan sökmedi. Emekli Kurmay Albay Ünal Atabay anlatıyor:
“Örgüt mensupları, özellikle lider seviyesindekiler TSK’nın takibinden, istihbarattan saklanmak amacıyla her türlü kılığa giriyorlar. Aldatma, yanıltma ve takipten kurtulmak için kendisini maskeleyerek imaj değişikliği yaparak kurtulmak istiyorlar. Mesela hayvancılıkla uğraşır, başka işle iştigal eder, etrafa o şekilde görünür ama insanların görmediği zaman diliminde örgütsel faaliyette bulunurlar. Bu terörist başı da aynı bu faaliyet içerisinde. TSK ve istihbaratımızın başarısı da onun hangi kılığa girerse girsin, hangi maske, kamuflaj altında faaliyet gösteriyor olursa olsun, bunu tespit etme imkân ve kabiliyetine sahip olması. Türk istihbaratı bu konuda son derece dikkatli de adım atıyor. Terörist vurulduktan sonra da takibi yapılıyor ve teyit ediliyor. Bu bağlamda da SİHA operasyonuyla etkisiz hale getirilen terörist önce ağır yaralı olarak Mahmur Kampı içerisinde Hogir dedikleri eski bir teröristin kod adını verdikleri bir hastane tipi bir yere, sonra da Musul’a götürülüyor, orada ölüyor. Bunların hepsinin teyidi de alınıyor.”
Yani bir yanda PKK’nın okullarda çocuklara ideolojik eğitim verdiği, askeri eğitimin de etraftaki Karaçak Dağları’nda yapıldığı terör yuvası Mahmur için “Burası mülteci kampı, burada terörist görmedim, bilmiyorum, duymadım” diye üç maymunu oynayan BM ve ABD’nin yalanları var. Diğer yanda da Türkiye’nin terörle, teröristle mücadele anlamındaki kararlılığı ile bu konudaki imkân ve kabiliyetinin gerçekliği. Çünkü istihbarat anlamında fiilen bu adamların yakınındaki, dibindeki adamlar kullanılıyor, ininden başını çıkaran ya da kendini kamufle etmeye çabalayan da avlanıyor. Terörist başlarından Mehmet Erdoğan’ın susturulması da MİT’in, PKK’nın iliklerine kadar sızdığını ve bölgede ne denli etkili olduğunu bir kez daha göstermesi anlamında önemli. Yani, daha öncekilerde olduğu gibi bu operasyon da “derin” dünyaya göre, prestiji yüksek bir istihbarat başarısı. Teröristlerin kendilerini güvende hissettikleri, “Bize asla erişemezler” diye gizemli havaya soktukları alanlara sızıyorsunuz, orada operasyon yapıyorsunuz, sonra da takibini getiriyorsunuz. Üstelik de sadece terör örgütü PKK’yı değil, bölgede cirit atan teröristlerin hamisi CIA ve MOSSAD’ı, MI6’yı da atlatarak. Kısacası, öyle gizli, seri hareket ediyorsunuz ki hiç kimsenin haberi olmuyor. Dolayısıyla hem bu operasyon hem de hız kesmeden devam eden nokta vuruşlardaki hedef tespitleri, tarifleri Türkiye’nin istihbarat olarak çok önemli bir yerde olduğunu gösteriyor. Tabii bu da terörist başları Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan başta olmak üzere hedefteki diğer teröristlere olduğu kadar, bugüne dek ve hâlâ onları koruyup kollayan ülkelere, yani PKK sevdalılarına mesaj anlamına geliyor. İçerik de açık ve net olarak şu:
Bakın, sizin desteklediğiniz bu teröristleri biz teker teker bulup temizliyoruz ve temizlemeye de devam edeceğiz. Yani ne olursa olsun biz bu konuda kesin kararlıyız.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024