Rusya- Ukrayna savaşı nedeniyle Türkiye’nin önemini ve değerini gören ABD yine “NATO müttefikliği ve stratejik ortaklığı” anımsarmış gibi bir rüzgar estirdi ancak o kadar. Yoksa genelde yaptıkları müttefiklik ruhuyla ve stratejik ortaklıkla asla örtüşmüyor. Aksine, yekten hasmane tutum içeriyor. Özellikle de terör örgütü YPG/PKK’ya olan sevdası ve bu bağlamdaki aleni ve sinsi faaliyetleri nedeniyle... Ki sinsilik anlamında son bir hafta içinde peşpeşe iki örnek de yaşadık. Biri ABD Hazine Bakanlığı’nın Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü DEAŞ’tan kurtarılan ve halen büyük bir kısmı terör örgütü PKK/YPG kontrolünde olan bölgelere yaptırım muafiyeti getirmesiydi. Buna göre, Amerikan firmaları dahil yabancılar, Suriye’nin kuzeyindeki bölgelere yatırım yapabilecek. Amaç da bölgede ekonomik aktiviteyi canlandırarak DEAŞ’ın dirilmesinin önüne geçmek... Tabii yersen çünkü bu karar ne hikmetse YPG/PKK’dan arındırılan Afrin’i ve Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıların geri dönüşleri için briket evler yaptığı İdlib’i kapsamıyor. Dolayısıyla gerçek niyetin yine DEAŞ bahanesiyle YPG/PKK’yı meşrulaştırmak olduğu açık ve net...
Diğer örnek ise tam anlamıyla “suçüstü oldu” denilecek cinsten. Şöyle ki; kapı suratına kapatılmasaydı geçen hafta bugün Türkiye’ye gelip Hatay’a, güney sınırımıza uzanmayı planlayan ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield’in verdiği abuk sabuk mesaj neydi? “Sınırı ziyaret ederek son durumu göreceğim ve bu şekilde sınır kapısının açık kalmasını daha iyi savunabileceğim. Başka kapıların açılması için de uğraşacağım. Bu (sınır kapısının açık kalması) sadece bizim çıkarımıza değil, Rusya’nın da çıkarına.” Yani hadsiz ABD’li son dakikada ziyareti ertelenmeseydi ta binlerce kilometre öteden gelip egemen bağımsız bir ülkeye ne yapacağını söyleme, akıl verme küstahlığında bulunacaktı. Hem de ne zaman? Türkiye’de sığınmacı sorunu ve geri dönüş planlarına dönük tartışmaların pik yaptığı bir dönemde. Niye? ABD bugün Fırat’ın doğusunda Münbiç dahil Suriye yüzölçümünün yaklaşık yüzde 25-30’unu PYD/YPG/PKK terör örgütüne işgal ettirmiş durumda. ABD’nin korumasında bölgeye çöreklenen terör örgütü de oradaki demografik yapıyı değiştirdi, yerel halk Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. O nedenle ABD’de sığınmacıların bu bölgeye dönmesini istemiyor çünkü dönerlerse terör örgütünün orada değiştirdiği demografik yapı tekrar aleyhine dönecek. Bu da ABD’nin kirli projesine aykırı bir durum. Dolayısıyla “Sınır kapısı kapanırsa bu, binlerce Suriyelinin aç kalacağı anlamına geliyor ve kimsenin bunu görmek isteyeceğini sanmıyorum” gibisinden vicdan odaklı sözler de zırvalayan ABD’li diplomata sorulması gerekenler de şunlar:
Siz Neden Meksika sınırınızı açmıyorsunuz? Orada da binlerce Meksikalı aç ve işsiz. Avrupa’da sayıları hızla artan duvarlar ne anlama geliyor? Yunanistan’ın geri ittikleri, botlarını patlatıp denizde ölüme terk ettikleri, sözde AB’nin sınır korumalığını yapan Frontex’in de insanlık dışı bu uygulamaları görmezden gelerek suç ortağı olduğu göçmenlerle ilgili niye sesiniz çıkmıyor? Ya da seçerek epi topu 33 bin tane Suriyeli alan ülkeniz ABD neden daha fazlasını kabul etmiyor? Veya AB ülkelerine Türkiye’nin bu yükünü paylaşalım mesela her ülke 100’er bin Suriyeli sığınmacı almalı diye baskı yapmıyor. Ukraynalı sığınmacılara kapılarını açın örneğinde olduğu gibi...
Özetle dememiz o ki; günlerdir göç ve mülteciler sorununu tartışırken ABD’li bir diplomatın bu tür hadsiz açıklamalarda bulunması hiç tesadüf değil. Ona talimat verildi o da gelip bunu söylemek istedi. Yani bunu kasıtlı yaptı. Nabız yoklama aşamasında da suçüstü oldu ve anında kapı suratına kapatıldı. Eğer ses çıkarılmasaydı ve gelebilseydi daha keskin laflar da edecekti kesinlikle. Hatta bazı mekanizmaları harekete geçirecekti. Dolayısıyla bu şahıs üzerinden verilmek istenen mesajın derinliğine bakılacak olursa ABD hala Türkiye’ye karşı hasmane heveslerinden vaçgeçmemiş o net gözüküyor. Bunun için de terör örgütünü kullanmaya çalışıyorlar. Yani ABD aynı ABD... Bu durumda da olası provokasyonlara, tahriklere karşı da dikkatli olmak gerekiyor. Belli ki bir şeyler ısıtılıyor. Kısacası herkesin uyanık olması lazım...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024