Türkiye “Pençe Kilit”le Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi Suriye’nin kuzeyinde de 30 kilometre derinliğindeki bir hatta sınırı kilitlemekte kararlı. Yani nihai hedef Irak ve Suriye’de 30 kilometre derinliğinde kesintisiz bir güvenli bölge. Hem güney sınırında boydan boya terörist sızmaları ve saldırılarını önlemek hem de Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerini sağlamak açısından. Bu kapsamda Suriye’ye yönelik 5. harekât sinyali de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ve son MGK bildirisinde de çok net verildi zaten. Dolayısıyla her an başlayabilir. Bu anlamda en çok konuşulanların başında ise tek tek sırayla mı olur yoksa hesap toptan mı görülür gibisinden öngörüler ve tartışmalar da var. Çünkü olası hedefler belli: Kamışlı, Aynel Arap (Kobani), Münbiç ve Tel Rıfat. Bir başka deyişle, Fırat’ın doğusunda ve batısında ABD ile Rusya’nın terör örgütü PKK/YPG’yle hemhal olduğu, teröristlere kol kanat gerdiği noktalar. O nedenle de Ukrayna bataklığına saplanan Rusya’dan pek tepki yok, hatta Lavrov, “Suriye’de olanlara Türkiye kayıtsız kalamaz” dedi ama kâğıt üstünde NATO müttefikimiz olan ABD ise anında görüntü verdi ve bildik bölge istikrarı ve DAEŞ’in tehdit tezgâhına sarıldı. Bu bağlamda da ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Price, Türkiye’nin Suriye’de yapacağı bir askeri harekâtın bölgesel istikrarı daha da zedeleyeceği zırvasıyla, şunları söyledi:
“Türkiye’nin güney sınırındaki meşru güvenlik endişelerini anlıyoruz. Ancak yeni bir harekât bölgesel istikrarı baltalar. ABD güçlerini ve koalisyonun DAEŞ’le mücadelesini riske atar. Türkiye’den, Suriye’nin kuzeydoğusundaki operasyonlarını durdurması dâhil, Ekim 2019’daki ortak mutabakata uymasını bekliyoruz. Herhangi bir gerginliği tırmandırmayı kınıyoruz. Mevcut ateşkes hatlarının sürdürülmesini destekliyoruz.”
ABD’li sözcünün niyeti açık, yekten Türkiye’yi caydırmak, diplomatik olarak engel olmak amacıyla ayar verme hesabı. Hani Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin öneminin anlaşılmasından önceleri, böyle bir operasyon dillendirildiğinde bölgedeki ABD üslerinde PKK/YPG’li teröristlerle çekilen kol kola fotoğraflar ve “Kendimizi savunuruz” gibisinden küstah tehditler geliyordu ya, onun bir açığı ya da sivil tonu. Gerekçesi de neymiş? Türkiye’nin harekâtı DAEŞ’le mücadeleyi bozar! Bırak Allah aşkına! ABD’nin DAEŞ’i bölgenin haritalarını kendine göre değiştirme, dizayn etme, bölgede PKK/YPG/PYD terör örgütüne bir alan açma amacıyla kullandığını herkes biliyor, gördü. Yoksa ABD’nin gerçekten DAEŞ’ı bitirmek gibi bir hedefi, niyeti olsaydı Türkiye’nin defalarca yaptığı “Gelin Rakka operasyonunu birlikte yapalım” teklifini dikkate alırdı. Ama ABD yapmadı, terör örgütü PKK/YPG’yle iş birliğini tercih etti. Orada yaşananlar da malum. Tek mermi atılmadan Rakka PKK/YPG/PYD’ye teslim edildi ve kentteki DAEŞ’lilerin daha sonra kullanılmak üzere kuzeye gitmelerine izin verildi. Nitekim daha sonra TSK’nın Afrin’e yaptığı harekâta karşı kullanıldılar da. Hem de daha önce düşman gibi göründükleri PKK/YPG/PYD ile aynı safta. Dolayısıyla, ABD’nin DAEŞ’le mücadele etmek, onu yok etmek gibi bir derdinin olmadığı, aksine, bu topraklarda başka kirli emellerinin icrası için onu kullandığı ortada. Nitekim Suriye’deki varlık gerekçesini DAEŞ’i yok etmek olarak açıklayan ABD, buna yönelik mücadelesini de tam anlamıyla çocuk oyunu saklambaç’a çevirmiş durumda. Bir bakıyorsun DAEŞ bitti, bitiyor havası veriyor ama sonrasında en büyük tehdit diye yeniden celalleniyor. Elma dersem çık, armut dersem çıkma durumu yani...
Sözcü’nün kendi aklınca ayar verme hesabının en komik yanı ise “Türkiye’nin 2019’ da yapılan mutabakata uymasını” talep etmesi. Zira “ABD olarak önce sen kendine bak” derler adama. Niyesi de şu:
Türkiye, 9 Ekim 2019’da Suriye’nin kuzeyinde başlattığı Barış Pınarı Harekâtı esnasında ABD ve Rusya ile ayrı ayrı mutabakatlar yaptı. Buna göre de her iki ülke Türkiye sınırından itibaren 30 kilometre derinlikteki alandan PKK/YPG’nin çekileceğine dair garanti verdi. Hem de 120 saat içerisinde, yani 5 günde bir tek YPG/PKK’lı terörist kalmayacak diye. O günden bu yana da bırak 5 günleri, 25 ay geçti, teröristler hâlâ orada.
Yani, ABD mutabakata önce sen uy...
Özetle, dememiz o ki aslında konuşulan olası harekât tam anlamıyla nerede kalmıştık hesabı. Terörün kalıcı olarak yok edilmesi için de İdlib’den Hakurk’a kadar, yani İran sınırına kadar olan alanın kontrol altına alınması bir zorunluluk. Çünkü bu Türkiye için doğrudan bir beka meselesi. Onun için de bugün, değilse yarın, eninde sonunda buralardaki teröristleri temizleyecek Türkiye. Yani bundan dönüş yok.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024