Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ankara’da son yapılan bazı açıklamalar Türkiye ile Mısır arasındaki gergin ilişkilerde yeni bir hareketliliğin, hatta normalleşme olasılığının işaretini verdi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Savunma Bakanı Akar’ın bu açıklamalarına göre, Doğu Akdeniz’de tartışmalı hale gelen “deniz yetki alanının sınırları” sonucunda, Mısır Türkiye’nin pozisyonunu kabul etmiş görünüyor. Mısır belirlediği bir parselde sismik araştırma planlarında Türkiye’nin daha önce Birleşmiş Milletler’e de bildirdiği sınırları dikkate almış bulunuyor. Bu konuda Türkiye ile Mısır arasında sessizce bazı görüşmelerin yapıldığı da anlaşılıyor. Nitekim Ankara’da yapılan açıklamalarda, iki devlet arasında “deniz yetki alanı sınırları” ile ilgili bir “mutabakat zaptı”nın imzalanabileceği de belirtiliyor.

Haberin Devamı

Geçen yaz Mısır’la bölgedeki deniz yetki alanını da içeren bir anlaşma imzalayan Yunanistan, Ankara’dan gelen bu haberler karşısında büyük bir endişe ve telaş gösterdi. Yunan Başbakan Miçotakis, Mısır lideri Sisi’yi telefonla aradı. Yunan Dışişleri Bakanı Dendias da dün Kahire’ye gidip Mısırlı mevkidaşı Şukri ile görüştü.

Şimdi Atina olası bir Türkiye-Mısır mutabakatını önlemek için bütün gücünü kullanıyor. Zira böyle bir mutabakat, Türkiye’yi bu yetki alanının dışında tutmaya çalışan Atina için büyük bir fiyasko olacaktır.

Kuşkusuz, Mısır’ın bu konuda alacağı tutumun netleşmesi çok önemli. Bunun bir boyutu, Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi hassas ve tartışmalı sorunla ilgili. Diğer boyutu da, bu olayın Türkiye-Mısır ilişkilerinde yeni bir başlangıç oluşturmasındaki rolüyle ilgili. İki ülke arasında “mutabakat zaptı”nın gerçekleşmesi ilişkilerin normalleşmesini kolaylaştıracaktır.

‘Real-politik’ gereği

Aslında Ankara ile Kahire arasındaki gerginlik, Doğu Akdeniz ile ilgili krizden çok daha önce ortaya çıkmıştı.

İki ülke arasında diplomatik ilişkileri de kopma noktasına getiren olay, 2013’te Mursi rejiminin Mareşal Sisi tarafından devrilmesiyle ilintilidir. O tarihte Erdoğan hükümeti ile Mursi yönetimi arasında büyük bir yakınlık kurulmuştu.

Haberin Devamı

Ankara, Mursi’nin bir askeri darbeyle devrilmesine çok sert tepki gösterdi, Sisi rejimine karşı aktif bir cephe aldı, hatta Mursi yandaşlarına desteğini sürdürdü. Bu da sonuçta iki ülkenin çeşitli sorunlar karşısında zıt pozisyonlar almasına yol açtı.

Aslında Ankara, bu olayda da, askeri darbe karşısındaki ilkesel ve ahlaki tutumunu göstermeye çalıştı. Ne var ki darbeden sonra, uluslararası camia, Kahire’deki yeni realiteye ayak uydurmaya ve yeni rejimle de ilişkilerini sürdürmeye özen gösterdi. Darbeden sonra Kahire’ye ilk resmi ziyareti yapan Putin oldu, Sisi de ilk dış gezilerini Avrupa’ya, hatta Vatikan’a yaptı.

Doğru veya yanlış, hoşa gitsin veya gitmesin, uluslararası ilişkilerde çıkar faktörü, “real-politik”, yani gerçekçi, pragmatik politika uygulamalarını gerekli kılıyor.

Türkiye de genelde birçok ülkeyle ilişkilerini bu bazda yürütüyor. Ankara’nın birçok Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkesiyle ilişkilerinde, ulusal çıkar ve karşılıklı kazanç faktörü çoğu kez ağır basmıştır. Türkiye’nin ABD’den Rusya’ya ve Çin’e kadar ilişkilerinde sıkıntı yaratan uyuşmazlıklar vardır. Ama Ankara buna rağmen, diplomatik ilişkilerini, diyaloğunu ve birçok alanda iş birliğini sürdürmektedir.

Haberin Devamı

“Real-politik”in icabı budur.

Mısır’la da öyle olması zamanı gelmiştir.

Tabii ki Türkiye belirli durumlarda kendi “ilkesel ve ahlaki duruşu”nu koruyacak, gerektiğinde görüşünü ifade edecektir. Ama bunu (diğer ülkeler için yapıldığı gibi) normal ilişkilerini kesmeden veya kesik ise diplomatik bağları yeniden kurarak çok daha etkili bir şekilde başarabilir.

Ankara’da son yapılan açıklamalar, şimdi böyle bir olasılık yaratıyor. Tabii Kahire’den de bunu mümkün kılacak bir karşılık gelmesi şartıyla...