Prof. Dr. Mahmut Özer

Prof. Dr. Mahmut Özer

mahmutozer2002@yahoo.com

Tüm Yazıları

‘Nüfus Artış Hızımız Alarm Veriyor’ başlıklı önceki yazımda ülkemiz için önemli bir fırsat penceresi olan genç nüfusun artık giderek fırsat penceresi olmaktan çıktığına, nüfus artış hızımızın 2023 yılında tarihin en düşük seviyesinde (binde 1,1) gerçekleştiğine ve dolayısıyla nüfusumuzun giderek yaşlandığına dikkat çekmiştim. Dahası, bir ülkenin nüfusunu artırması veya koruması için, kadın başına ortalama 2.1 çocuk doğum oranına (yenileme oranı) ulaşması gerekirken bu oranın 2023 yılında ülkemizde 1,51’a düşmesinin nüfusumuzun önlem alınmadığında artık yenilenemeyeceği ve yaşlı nüfus oranının giderek artacağı uyarısında bulunmuştum.

Haberin Devamı

Elbette sorun sadece ülkemizin sorunu değil. Hemen hemen gelişmiş ülkelerin tümü benzer sorunlardan mustarip. Örneğin son zamanlarda çoğu gelişmiş ülke, düşük nüfus artış hızı ve nüfusun yaşlanmasını toplumun işlevini sürdürememesine yol açmak üzere olduğu uyarısıyla ‘acil bir risk’ olarak değerlendirmekte ve çözüm yolları aramaktadır. Bunu en derinden hisseden ülkelerin başında Japonya gelmektedir. Hızla düşen doğurganlık hızı nedeniyle 2040 yılına kadar Japonya’nın iş gücünden 12 milyon kişinin kaybolabileceği öngörüldüğü için Japonya, düşük nüfus artış hızı ve nüfusun yaşlanması nedeniyle toplumun işlevini sürdürememesi tehlikesiyle yüz yüzedir (https://www.weforum.org/stories/2020/02/europe-ageing-population-migration-birthrate/).

Doğum oranları düştükçe nüfusun yaş profili değişmekte, ortanca yaş yükselirken (örneğin ortanca yaş Avrupa’da 42, Kuzey Amerika’da 35, Türkiye’de 34, Afrika’da 18) iş gücüne yeni katılanların sayısı azalmaktadır. Uzun vadede nüfus da azalmakta, ülkeler emekli nüfusuna oranla daha küçük bir işgücüne sahip olmakta ve ekonomik büyüme düşmektedir. Dünya Bankası verileri de bu tip ülkelerdeki nüfus yapısının ülkelerin ekonomilerini giderek zayıflattığına işaret etmektedir. Gelinen noktada bazı ülkeler, doğum oranlarını artırmak için teşviklere ilaveten siyasi olarak oldukça maliyetli olmasına rağmen emeklilik yaşını yükseltme veya isteğe bağlı olarak emeklilikten sonra da çalışabilme imkânını araştırmakta ve göç politikalarını gözden geçirmektedir (Jonty Bloom, 2024, https://www.bbc.com/news/articles/c72p2vgd21no).

Haberin Devamı

Erken Cumhuriyet Döneminde Nüfus Politikaları

Erken Cumhuriyet döneminde de nüfusumuzun durumu savaşlar, salgınlar, göçler nedeniyle şu andakinden çok daha kötü durumda olduğu için nüfus artıracak ve aileyi tahkim edecek politikalara öncelik verildi. Bu döneme ait vereceğim bilgiler ve örnekler yeni yayımlanmış ‘Erken Cumhuriyet Döneminde Nüfus Siyaseti ve Aile’ başlıklı makaleden (Celalettin Vatandaş ve Saniye Vatandaş, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi, 257-282, 2024) alınmıştır. Dönemin siyasilerinin ve aydınlarının açıklamalarında ve basında nüfus ‘devletin hakiki sermayesi’, ‘milli sermaye’ olarak değerlendirilmiştir. Atatürk 1922 yılından itibaren Meclis’in açılış konuşmalarında nüfus sorununa sürekli vurguda bulunmuştur:

‘hakikaten memleketin nüfusu şayanı teessüs bir derecededir…Şimdi biz bunu telafi etmek istiyoruz. Telafi etmek için şüphe yok ki herkesçe malum olduğu gibi sıhhi ve içtimai tedbirler almak lazım gelir.’

Haberin Devamı

Nüfusu artırmak için hızla özel düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda 18 Mart 1926 tarihli ve 788 sayılı ‘Memurin Kanunu’nun 88. Maddesi ile memurların çocuklarına mali istisnalar getirilirken, 12 Haziran 1937 tarihli ve 3253 sayılı ‘Çok çocuklu Hâkimlere Yardım Paraları ile İkramiye Hakkında Kanun’ ile çok çocuklu memurlara mali destek sağlanmıştır. Benzer şekilde 1929 tarihli ve 1525 sayılı ‘Şose ve Köprüler Hakkındaki Kanun’ ile 18-60 yaş aralığındaki erkeklere getirilen yol mükellefiyetinden 5 ve üzeri çocuğu bulunan erkekler muaf tutulmuştur. 6 Mayıs 1930 tarihli ve 1593 sayılı ‘Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda bu bağlamda çok sayıda düzenlemeye yer verilmiş, ayrıca 6 ve üzeri çocuğu olan kadınlara nakdi mükâfat verilmesi sağlanmıştır. Doğum hizmeti ücretsiz sağlanırken doğumu engelleyici veya çocuğu düşürmeye yönelik yardımcı maddelerin ithali yasaklanmıştır. Yine, 27 Nisan 1938 tarihli ‘Tevzii Arazi Talimatnamesi’ ile çok çocuklu ailelere daha fazla arazi verilmesi sağlanmıştır.

Elbette bu yazıda bu dönemde yapılan tüm düzenlemeleri ele almak mümkün değildir. Vurgulamak istediğimiz nüfus artışının sağlanması için tüm imkânların seferber edildiğidir. Diğer taraftan çok çocuğu teşvik etmek için dönemin basını konunun önemine sıklıkla yer vermiş, hatta çok çocuklu aileler örnek aile olarak gazetelerde tanıtılmış, ödüller verilmiştir. Atılan kapsamlı adımlar meyvelerini de vermiştir. Nüfus sürekli artmış, yüz yılın en büyük nüfus artış hızı binde 28,5 ile 1960 yılında gerçekleşmiştir (şu anda binde 1,1). Ancak, 1960 sonrasındaki dönem şehirlere göçlerin arttığı, kentleşme ve sanayileşmenin yoğunlaştığı dönemler olduğu için yeni oluşan dinamiklere karşı bu teşvikler yetersiz kalarak nüfus artış hızı tekrar düşmeye başlamıştır.

Yeni Adımlar Atılmalı

Ülkemizde nüfus artışını desteklemek için uzun zamandan beri çok sayıda politika halen uygulanmaktadır. Örneğin 633 sayılı KHK’nın Ek 4 üncü maddesi doğrultusunda ilk çocuktan itibaren ailelere belirli bir miktarda doğum yardımı ve düşük gelirli ailelerin çocuklarının ailesinin yanında desteklenmesi için ailelere çocuğun yaşına ve eğitim seviyesine göre destek ödemesi yapılmaktadır. Benzer şekilde sosyal güvencesi olmayan ve 3294 sayılı Kanun kapsamında ihtiyaç sahibi olan ailelere, çocukların örgün eğitime devam etmeleri şartıyla, ‘Şartlı Eğitim Yardımı’  ve 0-6 yaş arası çocuklarını sağlık kontrolüne göndermeleri şartıyla düzenli nakdi yardım yapılmaktadır. Devlet memurları için aile ve doğum yardımları yapılmakta, ayrıca kamu görevlisi olan kadın personel için doğum öncesi sekiz,  doğum sonrası sekiz olmak üzere toplam 16 hafta ücretli, 2 yıla kadar ücretsiz izin verilmektedir. Benzer şekilde iş Kanunu’na tabi olarak görev yapan personele ise 16 hafta ücretli,  6 aya kadar ücretsiz izin verilmektedir. 2023 yılında yürürlüğe giren düzenleme ile 18-29 yaş aralığında olan gençlere evlenmeleri durumunda faizsiz kredi imkânı sunulmaktadır.

Bu teşviklere rağmen yeni önlemlerin alınması gerektiği açıktır. Diğer ülkelere bakıldığında riskin boyutuna göre teşviklerin arttığı görülmektedir. Örneğin Fransa ve İskandinav ülkelerinde çocuk sayısına bağlı olarak esnek çalışma koşulları ve yarı zamanlı çalışma imkânları teşvik edilmektedir. Finlandiyalı babalar annelerle aynı süre boyunca ücretli ebeveyn izni kullanabilmektedir. Çoğu ülkede genç yaşta evliliği teşvik etmek için konut yardımları ve düşük faizli krediler sunulmaktadır. Macaristan’ın son zamanlarda bu kapsamda politikalarını çeşitlendirdiği görülmektedir. Örneğin, genç ailelere sunulan bir kredi, üçüncü çocuk sahibi olmaları durumunda geri ödemesiz hale getirilmekte, ayrıca, dört veya daha fazla çocuk sahibi olan kadınlar kalıcı olarak gelir vergisinden muaf tutulmaktadır (https://www.weforum.org/stories/2020/02/europe-ageing-population-migration-birthrate/).

Ülkemizin nüfus artış hızındaki bu sert düşüş elbette bir kader değildir. Etkin sosyoekonomik politikalar oluşturulduğunda ve kararlı bir şekilde uygulandığında bu eğilimi tersine çevirmek ve nüfus yenilenmesini sağlamak mümkündür. Dahası, Cumhurbaşkanımızın sıklıkla dile getirdiği 3 çocuk vurgusu bu politikaların geliştirilmesinde de önemli bir dayanak sağlayacaktır. Elbette maddi teşvikleri çeşitlendirmenin ötesinde, aile dostu kapsamlı politikalar geliştirmeye odaklanmamız ve aile yapımızı tahkim edecek politikalar geliştirmemiz gerekmektedir.