Ah o yan bahçeye sarkan dal yok mu?
Bahçeli evlerde oturanların sık yaşadıkları sorunlardan birisi de komşu bahçede veya arazide büyüyen ağaçların dallarının kendi bahçe veya arazilerine taşmasıdır. Bu sebeple komşular arasında kavgalara, küslüklere neden olacak anlaşmazlıklar çıkar. O sebeple hukuki haklarımızı bilip ona göre davranmak bizi suç işlemekten korur. Başkasının mülküne taşarak zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibinin istemi üzerine uygun bir süre içinde kaldırılmaması halinde, zarar gören mülk sahibinin taşan dal ve kökleri kesme ve kendi mülkiyetine geçirme hakkı vardır. Ancak bunun için mutlaka, komşu arazinin sahibine, bahçemize veya arazimize taşan kökleri ve dalları kesmesi için uygun bir süre vermememiz şarttır. Önceden istemde bulunmadan ve süre vermeden komşumuzun bahçesinden taşan dal ve kökleri kesmemiz ve kullanmamız halinde suç işlemiş oluruz. Yargıtay da böyle bir durumda, zorunluluk hali yoksa, örneğin taşan ağaç dalları silaj makinasının açılmasını engellemiyorsa, ağaç dallarının kesilmesini suç olarak kabul etmektedir.
Eşlerden birisi bebek istemezse
Her anne babanın çocuk sahibi olma hakkı vardır. Aile kurulması evlenme ile olur ve çocukların katılımı ile tamamlanır. Örnek bir davadaki olayda, kadın ve erkek doğal yollardan çocuk sahibi olamamakta. Doktorlar tüp bebek tedavisi ile çocuk sahibi olabileceklerini söyler. Ancak kadın tüp bebek tedavisine yanaşmaz. Koca da eşini sokakta bırakıp evine döner, hatta eşini bir daha arayıp sormaz. Ardından kadın boşanma davası açar. Karar; kadın da erkek de boşanmada eşit kusurludur. Kadının tüp bebek tedavisiyle çocuk sahibi olmayı reddetmemesi gerekirken, erkek de buna tavır koyarak karısını sokakta öylece bırakıp bir daha arayıp sormamazlık edemez.
İşte e - posta atarken dikkat
Artık masa başı işi olanların bilgisayarı ve internet bağlantısı olması nerdeyse şart oldu. Ancak bilgisayar ve internet bağlantısı, işveren tarafından verilen işi daha iyi ve gereği gibi yapmak için kullanılmak zorunda. Özellikle mesai saatlerinde, yani işveren tarafından ücretlendirilen süre içerisinde. Çalışanların şirket bilgisayarını mesai saatleri içinde kişisel mail yazışmalarında kullanmaları, örneğin sendikalarıyla ile ilgili bir haberi işyerinde çalışan bir çok arkadaşının e-posta hesabına göndermesi, şirketin iç işleyişi ile ilgili düzenlenen kurala aykırıdır. Mesai saatleri içinde kişisel ihtiyaçlarında işyeri bilgisayarını kullanmak ile işçi, iş yerinde olumsuzluklara neden olmuş olur. İşyeri bilgisayarını mesai saatleri içinde kişisel ihtiyaçlar ve ilişkiler için kullanma, Yargıtay’a göre iş sözleşmesinin feshi için geçerli bir neden oluşturur.
Adli Tebessüm
Bir ceza davası, sanık duruşmada suçunu kabul eder. Şikayetçi bununla yetinmemiş, duruşmaya tanıkları getirmiştir. Hakim tanıkları da dinlemiştir. Artık başka delil kalmamıştır. Cumhuriyet Savcısı da sanığın cezalandırılmasını talep eder. Hakim duruşmayı bitirir ve kararını açıklar; sanığın suçu sabit görülmüş ve cezalandırılmasına karar verilmiştir. Dava tek bir duruşmada şikayetçinin isteği doğrultusunda bitmiş, sanığa ceza verilmiştir. Hakim şikayetçiye dönüp, “dava bitti, sanığa şu kadar ceza verdik” der.
Şikayetçi şaşkınlık içinde hakime döner ve “Nasıl yani, dava bitti mi” diye hayretler içinde sorar.
Hakim de “Evet bitti, sanığa dilekçende talep ettiğin gibi ceza verdik” der.
Şikayetçi bunun üzerine devamla “Ama nasıl olur, bir tek duruşmada dava biter mi” diyerek hayal kırıklığı içinde, “Ben bu adamı mahkemelerde sürüm sürüm süründürecektim halbuki” diyerek, duruşma salonundan ayrılır.
İşte böyle, sanığın ceza alması yetmez, vatandaşa göre asıl ceza “mahkemelerde sürüm sürüm sürünme”dir.
YALAN BEYAN SUÇ SAYILIR MI?
Neden neredeyse tüm belgelerin suretlerinin noterce tasdik edilmesi istendiğini hiç düşündünüz mü? Çünkü bizde yanlış beyanda bulunma hakkı tanınmaktadır. Davalarda bile bile hakime yalan söyleyen tarafın bu yalanı hakim tarafından yaptırımsız bırakılmaktadır. Sebebi sorulduğunda ise, cevap; “onlar yalan söyleyebilirler, bizim görevimiz gerçeği, doğruyu araştırmaktır” şeklinde oluyor.
Kanıtlama gücü...
Yargıtay’a göre de, yalan beyanda bulunmak her zaman suç olmaz. Resmi bir belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için, kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve belgenin de beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Yalan beyanın tek başına kanıtlama gücü yoktur. Yalan beyana rağmen görevli, beyan edilen hususların doğruluğunu araştırıp da belgeyi doğru bilgilere göre düzenlemişse, belgeye dayanak oluşturan bilgi yalan beyan olmayıp görevlinin araştırması sonucu ulaştığı doğru bilgi olduğundan, görevli memur yalanla kandırılmamış ve belge düzenlememiş demektir. Kabahatler kanununa göre para cezası verilir.
Polis sizi durdurursa!
Örneğin, görevli polis tarafından şüphelenilerek durdurulan araç içerisindeki kişinin kimliği sorulduğunda polislere kimliğinin yanında olmadığını, önce gerçek ismini değil, sahte bir isim bildirmesi, polislerce emniyete götürülüp kimlik tespiti için şubeye sevk edildiğinde ise asıl kimliğini ve ismini beyan etmesi, suç değil, kabahat olarak değerlendirilmekte ve 50 Türk Lirası idari para cezası verilmektedir.
Ancak hemen belirteyim ki, kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişi kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır.
İlk söz son söz olsun
Sevdikleriniz ve sizi sevenlerle mutlu bir bayram geçirmeniz dileğiyle...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024