Anayasa aileyi, evlilik birliğini korumayı amaçlar. Medeni Kanun da bu amaca uygun şekilde ‘aile konutu’ kavramını düzenler. Konut eşlerden birinin üzerine olsa da diğer eşin rızası olmadığı sürece o konutla ilgili herhangi bir tasarrufta bulunamaz
İhsan Amca’nın Almanya’da yaşayan gurbetçi tanıdıkları var. Her sene ailece Türkiye’ye gelip yaz tatillerini memleketleri Kayseri’de, Melikgazi ilçesinin Hisarcık köyündeki evlerinde geçirirler. Memleket hasreti, onca yolu ailece arabayla geçerler, dinlene dinlene arabayı sürerek Hisarcık köyüne kadar gelirler. Eş dost, akraba ziyaretleri de en çok özledikleridir. İhsan Amca’yı da her sene ziyaret ederler.
Ama gelin görün ki İhsan Amca’nın tanıdıkları bu gurbetçi karı-koca mahkemelik olmuş. Hemen yanlış anlaşılmasın. Boşanma davası gibi bir dava değil. Dava aile konutuyla ilgili.
Gurbetçi koca adına tapulu olan bir arsa üzerinde bir ev yaptırmışlardır. Her sene geldiklerinde bu evde kalırlar. Ta ki bu evi gurbetçi kocanın kiraya vermesine kadar. İşte o zaman karısı buna razı olmaz. O her sene geldiğinde tatilini bu evde kalmak geçirmek istemektedir. Kocası da artık gezmek, denize gidip otellerde kalmak istemektedir. Bunun için de yılda sadece 1 ay oturdukları evi kiraya vermek, alacakları kirayla da deniz tatili masraflarını karşılamayı düşünmüştür.
Ama bütün kadınların ortak özelliği olduğu gibi, İhsan Amca’nın tanıdığı bu gurbetçi ailedeki kadın da doğup büyüdüğü topraklara kocasından daha bağımlıdır. Onu tatilde dinlendiren, denizde yüzme, plajda yatma, her şey dâhil otelin açık büfesinden envaiçeşit yemeklerden tatmak değildir. O, aile ve akraba ilişkilerinin, topraklarına duygusal bağlarının tazelenmesiyle dinlenmektedir.
Eş rızası şart
Neyse efendim, lafı fazla uzatmayalım, Türkiye’deki evlerinin kendisinden habersiz kiraya çok içerleyen kadın, kocasını ikna edemeyince, hemen bir avukata gider. Avukat durumu dinledikten sonra, bu gurbetçi ailenin Türkiye’ye geldiklerinde kaldıkları bu tek konutun “aile konutu” olduğunu, aile konutunun tapusunun sadece bir eşe ait olsa da, diğer eşin rızası olmadan başkasına kiraya veremeyeceğini, ipotek, rehin, vb. gösteremeyeceğini, başkasına satamayacağını söyler.
Hemen tapuya giderler. Tapuda, gurbetçi kocaya ait olan bu taşınmaz konut değil, arsa olarak görünmektedir.
Avukat hemen kadına vekâleten mahkemeye başvurarak, tapuda arsa olarak görünen konutun, tapuya aile konutu olarak şerh edilmesini talep etmiştir.
Medeni Kanun’da
İhsan Amca, bu durumu öğrenince benden de fikrimi sordu?
İhsan Amca, gerçekten ilginç bir konu bu! Böyle ilginç konular da hep seni bulur zaten! Neden mi ilgin? Ee, ortada önce tapuda konut olmayan bir arsa nasıl olacak da tapuya “aile konutu” olarak tescil edilecek, öyle değil mi?
Sonra da, gurbetçi ailelerin sadece yaz tatillerini geçirdikleri “yazlık” konutları, “aile konutu” olarak tescil edilebilir mi? Çünkü gurbetçi koca, Almanya’da ikamet ettiklerini ve yaşadıklarını, aile konutlarının Almanya’da olduğunu, Kayseri’deki konutunun da “yazlık” olduğunu iddia etmektedir. Bu iddiasını da İhsan Amca’ya bizzat söylemiş. İhsan Amca hukukçu olmadığı için bir şey diyememiş. Başkası olsaydı, avukattan daha çok hukuk bilirdi ve başlardı anlatmaya. Neyse ki İhsan Amca kendisini biliyor.
Birliğin devamı
İhsan Amca hukuken durum şöyle: Aile konutu aslında Türk Medeni Kanunu madde 194’te tanımlanmış. Eğer bir konut aile konutu ise, yukarıda da yazdığım gibi, eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek veya aile konutu üzerindeki hakları, ipotek, rehin, oturma hakkı gibi haklarla sınırlayamayacaktır. O yüzden bir konutun aile konutu olup olmadığı çok önemlidir.
Neden kanun koyucu “aile konutu” gibi bir hukuki müessese kabul etmiş diye sorarsan, Anayasamızın ailenin korunmasını amaçladığı, evlilik birliğinin eşler açısından iyi gitmediği, eşlerin birbirleriyle kavgalı olduğu zamanlarda evin tapusuna sahip olan eşin, diğer eşi cezalandırmak amacıyla yaşadıkları konutu satmak olduğuyla ilgili kötü tecrübeler, bu düzenlemeyi gerektirmiştir, İhsan Amca. Ailenin korunması, birliğin devamı için aile konutu çok önemlidir. Bu yüzden evin tapusu üstüne olmayan eş de, aile konutu olan ev üzerinde söz sahibidir.
Aile konutu o kadar korunmakta ki evin tapusu üstüne olan eş öldüğünde bile, aile konutunun diğer mirasçılardan önce hayatta kalan eşe bırakılması esası vardır.
Sayı sınırı yok
Aile konutunun sürekli olması koşulu bulunmadığı halde, ikametgâhta, yeni adıyla “yerleşim yeri”nde “süreklilik” esası kabul edilmiştir. İşte bu yüzden aile konutu başka yerde, yerleşim yeri başka yerde olabilir. Örnek mi, eşlerden biri tayin olduğu ile gidip ikametgâhını oraya aldırsa, diğer eş, sağlık, iş, çocukların eğitimi gibi çeşitli sebeplerle aile konutunu ikametgâh olarak kullanmaya devam etse, tayin olan eşin aile konutu yine eskisidir. Yani İhsan Amca, ikametgâhı, yerleşim yeri değişen eş açısından, eski oturdukları aile konutu yine aile konutu olarak kalmaya devam eder. Medeni Kanun aile konutunun sayısını da sınırlandırmamıştır. İşte bu yüzden İhsan Amca, senin gurbetçi ahbaplarından konutun sahibi olan kocanın, “Biz Almanya’da oturuyoruz, aile konutumuz orada, Türkiye’deki sadece yazlık konut” savunması geçersizdir. Aile tarafından yurt içinde veya yurt dışında birden fazla konutun aile konutu olarak özgülenmesine yasal bir engel yoktur, İhsan Amca.
Kaçak da olsa!
Bir arsanın “aile konutu” olarak tapuya şerhi ise şöyle olur: Tapuda her ne kadar arsa olarak tescilli olsa da, fiilen üzerinde konut olarak kullanılacak bir yapı vardır ve bu arsa artık bir arsa olarak değil, konut olarak kullanılmaktadır. Arazi üzerine yapılan yapılar o arazinin bütünleyici parçası, mütemmim cüzü olurlar ve arazinin kullanım amacını tamamen değiştirebilirler. Arazinin üzerindeki konutun kaçak olup olmadığı önemli değildir. Ancak İhsan Amca, tapuda tarla, arsa olarak görünen bir taşınmaza “aile konutu” şerhi düşülmekle o arazi üzerindeki kaçak yapılmış konut, imar mevzuatına uygun yasal hale gelmez. Yine kaçak yapıdır.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024