Ülkemize karşı bir ekonomik savaş ilan edildiği ortada. Hatalı hukuki kararlarda en sabıkalı ülkelerden biri, müttefikimiz ABD. Buyurun iki ibretlik örnek:
Johnny Garrett, bir rahibeye tecavüz edip öldürdüğü suçlamasıyla, 1992’de idam edildikten 12 yıl sonra yapılan DNA testinde suçlu olmadığı, suçlunun başka biri olduğu ortaya çıktı. Kime “pardon” diyeceksin?
14 yaşında idam edilen siyahi genç George Stinney, iki küçük kızın cinayetinden yargılanıp tamamı beyazlardan oluşan jüri tarafından suçlu bulunmuştu. Daha sonra suçsuzluğu anlaşıldı. “Pardon” diyeceğin bir kimse yok artık!
Ya da 1985’te iki kişiyi öldürme suçundan idama mahkûm edilen 58 yaşındaki Ray Hinton’ın cinayet işlediğine dair kesin bir kanıt bulunmadığına ve Alabama mahkemesince beraatına karar verilmesi. 30 yıl boşu boşuna hapis yatıran bir yargılama sistemi. “Pardon” desen neye yarar! ABD’de böyle yüzlerce örnek var.
Kavgada söylenmez
Böyle olmasına rağmen, Sayın Trump ve arkadaşları, yargılaması henüz bitmemiş olan rahip Brunson’ı “kesin masum” ilan ediyorlar.
Savunma hakkı var mı? Var! Yargılama şeffaf mı? Şeffaf! Bekleyin, mahkemede savunmasını yapsın. Masum olduğunu ispatlasın!
Terör, darbe, hiçbir Türk vatandaşının tahammül edemeyeceği ve etmeyeceği konular. 15 Temmuz’u bütün dünya televizyonlardan izlerken, tanklara karşı göğsünü siper edip 248 şehit veren, 2 bin 193 vatandaşı gazi olan biziz. Sayın Trump ve yardımcısı Sayın Pence, Anadolu tabiriyle, “kavgada bile söylenmeyecek” sözler sarf edip, TL’nin değer kaybına yol açıyorlar. Bizi ekonomik yaptırımlarla tehdit ediyorlar.
Biz silahlı, tanklı, toplu darbe atlatmış bir milletiz. Ekonomik savaş, isabet etmesi mümkün olmayan kurşun vızıltısı gibi gelir. Kendi gider, rüzgârı ve vızıltısı kalır.
Bu ekonomik savaşa karşı hükümetçe alınan önlemlerden anlaşıldığına göre, hattı müdafaaya değil, sathı müdafaaya geçtik. O satıh, sadece reel sektör değil, para ve finans piyasaları dâhil bütün ekonomidir, bütün vatandır!
Dövizle kira...
Dövizle kiraların yasaklanması, döviz mevduatı ile TL mevduatı vergi oranı makasının açılması, tasarruf önlemlerinin artırılması, üretimin teşvik edilmesi, kurumların ve bireylerin dövizden çıkıp TL’ye dönmesi, bilateral ticarette milli paralarla ödeme anlaşmalarının artırılması, sathı ekonomik savunma hamleleridir.
Sayın Bakan Berat Albayrak, sadece ekonomi piyasası tecrübesi ve ekonomi doktorası olan bir akademisyen değil, Enerji Bakanlığı da yaptı. Enerji konusunu en iyi bilen uzmanlardan biri. Enerjide kaynak çeşitliliğinin artırılması ve dışa bağımlılıktan kurtulma amaçlı programlar başlattı.
Cari açığımızın en büyük kalemi enerji ithali. Ekonomik savaşta sathı müdafaamızın en önemli savunma hattı, enerjidir.
Milli elektrikli araba projesinin hızlandırılması daha da önem kazanmıştır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının daha hızlı ve verimli olacak şekilde ekonomiye kazandırılması, ekonomik savunma hattımızı daha güçlü hale getirecektir.
Sahte fatura suçu
Sahte fatura kesme suçu, topluma karşı işlenmiş ağır bir suçtur. Sahte fatura kesmekle devlete ödenmesi gereken vergi ödenmez. Vergi ödenmeyince de, öğretmen atamaları yapılamaz, yol yapılamaz, köprü yapılamaz, sokak aydınlatması cılız olur, ülke savunmasının ihtiyacı olan kaynaklarda zafiyet olur.
Nedir, ne değildir?
Peki, bir fatura ne zaman sahte olur? Burada hukuk mantığı gerekiyor. Aynı mantığı boş çek yapraklarının kaybedilmesi halinde çekin iptali için açılan davalarda veya sahte kambiyo senetlerinde de görüyoruz.
Yargıtay, “Bir faturanın sahte olabilmesi için, o belgenin önce gerçekten fatura olması gerekir” diyor. Ortada “fatura” olarak kabul edilemeyecek bir belge yoksa, “sahte fatura” da yoktur.
Bir belgenin ne zaman fatura olarak kabul edileceğini, Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 230’uncu maddesi söylüyor. Eğer VUK’un 230’uncu maddesindeki zorunlu unsurlar yoksa, ortada zaten fatura olmadığı için, sahte fatura düzenleme suçu da olmaz diyor. Hukuken mantıklı mı? Mantıklı!
Ama bu sizi şaşırtmasın, hukukun bazen kendi mantığı değer yargılarıyla çatışıyor gibi görünse de aslında öyle değildir.
VUK 230’uncu madde diyor ki: Bir faturadan söz etmek istiyorsak, faturada mutlaka malın veya işin ne olduğu, miktarı, fiyatı ve tutarının yazılması gerekir. Satılan malın teslim tarihinin ve irsaliye numarasının olması, taşınıyorsa sevk irsaliyesinin faturanın yanında bulunması da şart.
İşte Yargıtay diyor ki fatura zorunlu bilgileri içeriyorsa ancak bir faturadır. Fakat bu bilgiler gerçek değilse, içeriği itibarıyla gerçeğe aykırıysa ancak sahte faturadır ve suç olur.
Örneğin, gerçekte 10 ton buğday sayılmasına rağmen 5 ton yazılmışsa, fiyat 3 bin TL olmasına rağmen 2 bin TL yazılmışsa, fatura sahtedir.
Hiç hizmet verilmemesine rağmen hizmet verilmiş gibi fatura düzenlenirse (şirketler bunu hesaplarında açıklayamadıkları para fazlasını çıkarmak için yaparlar) sahte fatura düzenleme suçu oluşur.
Danışmanlık ücreti
Bir Türk limitet şirketin müdürünün yurt dışındaki kendi offshore şirketinden 15 milyon dolarlık danışmanlık faturası kesmesi, sahte fatura suçunu oluşturmaz. Ama danışmanlık faturasını Türk vergi dairesine karşı kullanması anlamına gelir ki bu durum sahte fatura kullanma suçuna tipik bir örnektir.
Müdürün, her ne kadar muhasebe kayıtlarında gözükmese de, ben müdürü olduğum şirkete borç vermiştim, o borcu 15 milyon dolar tutarında danışmalık faturasıyla geri aldım savunması ise daha da vahimdir. Kim kendi kendisine 15 milyon dolar tutarında danışmanlık verebilir? Neler oluyor şu hayatta! dedirtecek bir olay.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024