Ah İhsan Amca, ah! Keşke akrabaların da senin gibi olsalar, atacakları her adımdan önce, kafalarına yatmayan bir şey varsa, hemen avukatlarına danışsalar! İnan ki birçok uyuşmazlık, daha doğmadan biter, “ölü” doğar.
O bahsettiğin akraban var ya, hani hafta sonu kurulan araba pazarında aracını satmak için gitmiş, alıcıyla pazarlık edip, yarısı peşin, yarısı bir ay vadeli 60.000 TL’ye anlaşmış. İşte onu takdir ettim. Neden? Çünkü hemen orada kâğıt kalem çıkarıp, araba satış sözleşmesi yapıp, kendisi de imzalamış, alıcıya da imzalatmış.
Öyle ya, söz uçar, yazı kalır! Bu deyim aynı zamanda mahkemelerde usul hukukuyla ilgili bir ispat kuralıdır. Eğer konusu para olan bir uyuşmazlığın değeri 3.662,408 TL’yi aşıyorsa, senetle ispat zorunluluğu var. Yani yazılı belgeyle ispat gerekir, tanıkla ispat olmaz. Tanık, farzı mahal, mahkemenin hâkimi olsa bile sonuç, değişmez, senet lazım, senet!
Tedbirli olunmalı
Senin, araba pazarında hemen yazılı sözleşme yapan bu akrabanı takdir ettim, ama sonraki hareketi için aynı şeyi söyleyemem.
İhsan Amca, neden bir insan o kadar tedbirli olduktan sonra, tedbiri elden bırakıp, hukuken yapılmaması gereken bir şeyi yapar ki?
Tamam, güzel, pazar yerinde yazılı sözleşmeyi yapmışsın, araç bedelini de anlaştığınız gibi yarısı peşin, yarısı vadeli 60.000 TL olarak yazmışsın.
Sonra da sevinçten, akşama eve nakit parayla gitme hevesinle hemen nöbetçi notere de gitmişsin. O zaman neden noterdeki resmi satış sözleşmesine anlaştığınız fiyatı değil de 45.000 TL’nin, yani gerçek satış fiyatından 15.000 TL daha düşük bedelin yazılmasına razı oluyorsun!
Ya ödemezse...
Yok efendim, alıcı şunu dedi, bunu dedi. Vergisi çıkar dedi, yok kasko fiyatı 45.000 çıktı dedi.
Noterdeki satış esnasında aracın kasko fiyatı ne çıkarsa çıksın, bu fiyattan satış mecbur değil. Herkes, noterde çıkan kasko fiyatı dışında dilediği fiyata aracını satabilir, hukuki bir engel yok. Araba temiz, bakımlı, “dosta gidecek” türden bir araba ise, gerçek satış fiyatı her zaman kasko fiyatından fazla olur.
Ama İhsan Amca, haklısın genellikle, alıcı da satıcı da, kasko fiyatıyla ters düşmemek için, noterdeki satış sözleşmesine, aralarında yaptıkları sözleşmesindeki gerçek satış fiyatını değil, resmi kasko fiyatını yazıyor.
Üstüne üstelik bir de ne yazıyorlar? Satış bedelinin tamamının ödendiğini! Ama senin sadece 30.000 TL’yi peşin aldı, bir ay sonra 30.000 TL daha alacak.
Ya alıcı bir ay sonra kalan 30.000 TL’yi ödemezse? Ya noterdeki resmi satış sözleşmesini gösterip, bedelin tamamını peşin ödediğini iddia eder, ya da noterdeki satış rakamına göre sadece 15.000 TL borcu kaldığını söylerse?
Banka ile ispat
İşte İhsan Amca, senin bu akrabanın “dosta gidecek” kadar bakımlı, temiz arabası, hiç de “dost” olmayan birisine gitmiş demektir. Neyse ki hukuk çerçevesinde mahkemelerimiz çözüm yolları bulmaya gayret ediyorlar, senin akrabanın mağdur olmaması için çözüm bulacaklardır.
Nasıl mı? Yargıtay şöyle diyor İhsan Amca, “Noterde yapılan satış sözleşmelerinde bir bedel belirtilmekte ise de kati satış sözleşmesinde yer alan satış bedelinin (kasko bedelinin) taşıt modeline ve yaşına göre otomatik olarak belirlendiği, kati satış sözleşmesindeki beyan edilen bedelin ise bu bedele ters düşülmemesi için taraflarca bildirildiği, uygulamadan bilinen bir durumdur.”
Bu nedenle İhsan Amca, noterdeki satış sözleşmesindeki bedelin muvazaalı olduğu, asıl bedelin geçerli olmadığı kabul edilir. Tabii ki asıl yazılı satış sözleşmesindeki imzanın da alıcı ve satıcı tarafından da inkâr edilmemesi, kabul edilmesi gerekir.
İhsan Amca, ister ev, ister araba satışı olsun, aynı husus geçerlidir. Ama dikkat edilmesi gereken nokta, ödemelerin de ispatlanmasıdır. Bu nedenle, elden peşin ödeme yerine, banka aracılığıyla, EFT, havale yaparak gerçekleştirilecek ödemeler, ispat için en sağlam yoldur.
Aman hukuki tedbiri elden bırakmayalım.
Kapalı fatura kesmeyin
Ticaretle uğraşanlar mutlaka duymuştur. Ticari hayatta genel kabul gören bir ticari örf ve âdet kuralı vardır; açık fatura-kapalı fatura. Açık fatura-kapalı fatura ne Ticaret Kanunu’nda ne de Vergi usul Kanunu’nda ne de başka bir yerde düzenlenmiş. Yani yasal düzenlemesi yok. Ama Türkiye’de neredeyse bütün ticaret odaları, açık fatura-kapalı fatura kuralı ticari örf ve âdet kuralı olarak uygulandığını tespit etmiş.
Açık fatura-kapalı fatura kuralı yabancılara karşı dahi geçerlidir, eğer uygulanacak hukuk Türk hukuku ise. Bu yüzden ithalatçıların da mutlaka bilmesi gereken bir kuraldır bu.
Kaşeli, imzalı
Faturanın altı kaşelenip imzalanmışsa, fatura kapatılmıştır, akide edilmiştir. Kural, fatura bedelini tahsil eden, faturayı kapalı keser.
Ama fatura kapatılmamış, açık kesilmişse, faturanın altı değil de üstü altı kaşelenip imzalanmamışsa, fatura bedelinin henüz ödenmediği anlamına geliyor. Gördünüz mü, açık fatura-kapalı fatura kesilmesi birbirinden tamamen zıt anlama geliyor. Faturayı kesen açık fatura düzenlemişse, halen fatura bedelinden dolayı alacaklıyım, kapalı fatura düzenlemişse, fatura bedelini daha almadım demek istiyor.
Tabii ki, açık fatura-kapalı faturanın ödenip ödenmediğine ilişkin ticari örf kuralı mahkeme kararlarına göre bir karinedir. Aksini ispatlamak mümkündür.
Fatura açık kesilmiş olmasına rağmen, bedelinin ödendiği, örneğin banka dekontlarıyla ispatlanabilir. O zaman endişe etmeyin, karşı taraf açık fatura gönderse bile, sizden ikinci kere bedeli isteyemez.
Ama bedelini tahsil etmediğini halde, açık fatura yerine kapalı fatura kesmişseniz, Yargıtay diyor ki “Fatura bedelini tahsil etmediğini sen ispatlayacaksın.” Yani kapalı faturayı alan ödediğini değil, kapalı faturayı kesen, faturayı tahsil etmediğini ispatlayacak.
İşi zorlaştırmayın
Mesela, Azerbaycanlı bir ithalatçı, 22.07.2004 tarihinde bir satış sözleşmesi yaparak, toplamda 11.600 USD tutarında Türkiye’den ihracat malı satın almayı kararlaştırır. Ancak sonradan iki parti mal daha gönderilir. Türkiye’deki ihracatçı, her üç parti mal için üç ayrı fatura keser. Bu faturalardan ikisini kapalı fatura, birisini ise açık fatura olarak keser. Mahkeme, ihracat mallarının Azerbaycan’daki ithalatçı tarafından teslim alındığının, gümrükten çekildiğinin ispatlanması koşuluyla, kapalı faturaların bedelinin ödenmiş olduğunun, açık faturanın bedelinin ise ödenmediğinin karine olarak kabul edilmesine karar verir. Bu karar Yargıtay tarafından da onanır.
Yargıtay bununla şu hususa işaret ediyor, bir tacir kapalı fatura keserek, “Ben fatura bedelini aldım” demektedir. Ama buna rağmen fatura bedelini almadığını iddia ediyorsa, bunu ispatlamalıdır.
Tavsiyem; işleri kendinize zorlaştırmayın, fatura bedelini tahsil etmemişseniz, aman, kapalı fatura kesmeyin, açık fatura kesin. Kapalı fatura düzenleyecek bol kazançlı, bereketli günler dilerim.