Toplumsal ilişkilerin nerede yoğunlaştığı, insan davranış ve alışkanlıklarının nasıl evrildiği, en iyi, anlaşmazlıkların ve uyuşmazlıkların resmiyet kazandığı davaların türünden anlaşılır. İnsanlarımız en çok hangi konuda davalık oluyorlar? Hangi sosyal ilişkiler uyuşmazlıkların kaynağı! Hatta ekonominin ne durumda olduğunu dahi açılan dava türlerinden rahatlıkla anlayabilir, bir fikir edinebiliriz.
Bu günkü yazımda özel hukuktan kaynaklanan hukuk davalarını ele alacağım. Ceza hukukuyla, toplumuzdaki suç türleri ve suçlular bir sonraki yazımın konusu olacak. Öncelikle şunu söyleyelim: Türkiye’de 2016 yılında tam 2.213.353 dava açılmış. Bu davalarda 2 milyon 993 bin 390 tane davacı, 3 milyon 449 bin 479 tane de davalı var.
2016’da nüfusumuz 79 milyon 814 bin 871 olduğuna göre -yabancı uyrukluların bu rakamlar içerisinde ne oranda yer aldığı bilinmemekle birlikte- nerdeyse yirmi kişide birisinin davalık olduğu görülüyor. Tabii ki, rakamlarda ayrıştırma yapılmamıştır, bazı kişilerin 20-30 tane davası olabilir. Bazıları adliyenin gediklisidir, hatta belli bir dava sayısından sonra artık kendini avukatından ve hakimden “hukuku daha iyi öğrenmiş” sanır ve avukatını azledip, davalarını kendisi takip etmeye başlar. Ne tür davalar daha çok?
En fazla işçi ve işveren arasında dava açılıyor, bir yılda tam 167 bin 238 adet.İcra müdürlüklerinde ise tam 26 milyon 946 bin 552 takip dosyası var. Neredeyse her üç kişiden birisi icralık. ‘Nereye gidiyoruz’ dedirten rakamlar.
113 bin boşanma davası
Karı-koca, anne-baba ile çocuklar ve genellikle büyük anne-baba ile torunlar arasındaki uyuşmazlıkların daha çok dava konusu olduğu ailevi ilişkilerde çok başarılı ve huzurlu olmadığımız anlaşılıyor.
Güçlü olduğundan çok öğündüğümüz, Anayasa’da dahi toplumumuzun çekirdeği olarak tarif edilen aile bağlarımız nasıl? Aile birliğini ayakta tutabiliyor muyuz? Anlaşmalı boşanma davaları 94 bin 662, eşlerin birbiriyle kavgalı olarak açtıkları çekişmeli boşanma davaları ise 113 bin 892 adet. Sevindirici olan istatistiki rakam, zina sebebiyle açılan boşanma davası sayısının sadece 1080 olmasıdır. Bu şunu gösteriyor, aldatılan 1080 tane eş, boşanmak istemesine rağmen, aldatan eşler karşılıklı anlaşarak boşanmak istememiş, boşanmayı kabullenmek istememişler. Ancak 1939 tane babalık davasının açıldığını, 1955 tane babalığın reddi davası açıldığını dikkate alırsak, nesep ilişkilerinin en azından dava yoluyla düzeltilme çabasının bulunduğu dikkati çekiyor.
Nişanın bozulması nedeniyle 92 tane hediyelerin geri verilmesi için dava açılırken, 26 tane de manevi tazminat davası açılmış. Nişanlanmayla ilgili dava sayılarının azlığı göz önüne alındığında, nişanlanma adet ve geleneğinin, süresinin gittikçe eski anlam ve önemini yitirdiği anlaşılıyor. Sosyal medya literatüründe artık nişanlanma “ilişkisi başladı”, “ilişkisi var” terimleriyle ifade ediliyor ki, bunların hukuken “nişanlanma”nın yerini alıp almayacağı tartışmalı.
“Veraset ilamı” da denilen mirasçılık belgesi istemi davası, 348 bin 633 tane. Oysa hukuki bir engel yoksa mirasçılık belgesini noterler de düzenleyebiliyor. Vatandaşın büyük bir çoğunluğunun ya bundan haberi yok, ya da sanki mirasçılık belgesinin mahkeme tarafından düzenlenmesi halinde “miras payının daha fazla” olacağına inanıyor. Şaka, şaka!
Vesayet davaları 146 bin 798, velayet davaları ise 31 bin 308’dir. Davaların ayrıntılı bilgisine sahip olmadığımız için, vesayet davalarının bu kadar yüksek olmasının neden kaynaklandığı tam anlaşılamıyor.
543 iflas erteleme davası...
Bir ülke vatandaşlarının borcu gerçekten “namus” olarak görüp görmediği, o ülkenin ekonomik koşullarında ağırlaşma olduğunda tam anlaşılamaz. Borç ödeme ahlakı ne kadar yüksek olursa olsun, ekonomi kötüye gidiyorsa, borçlar ödenmez hale gelir ve başlar davalar açılmaya.
İstatistiki veriler incelendiğinde, en çok davanın alacak davası olduğu görülüyor. Alacak davaları çok çeşitli. Örneğin 2016 yılında kumar ve bahis borcundan doğan alacak için dahi bir dava, piyango alacağından dolayı iki tane dava açılmış. Ama en çok dava açılan alacak davaları arasında okutma ve öğretim giderleri alacağı, ticari satım alacağı, telefon, elektrik, gaz gibi aboneliklerden, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacak davaları karşımıza çıkıyor. Bu da göstermektedir ki, ticari satım ve hizmet sözleşmelerinden sonra, vakıf üniversitelerine veya özel okullara kayıt yaptırıp, ücretlerini ödeyemeyen, elektrik, telefon abonelik ücretlerini ödeyemeyenler en fazla mahkemelik oluyorlar.
543 tane iflasın ertelenmesi davası açılmış ki bu davaların 15 Temmuz darbe teşebbüsünden önce açılmış olması gerek. OHAL süresince iflas ertelemesi yasak olduğundan bu şirketler henüz kurtarılıp ekonomiye kazandırılamadı. 495 tane de iflasın açılması davası var.
Şirket ortakları arasında da uyuşmazlık ve davalar hiç de az değil. İşler kötüye gittikçe bu davaların sayısının artacağında şüphe yok.
Davaların konusu, bir ülkedeki uyuşmazlıkların hangi alanlarda yoğunlaştığını, hangi konularda anlaşmazlıkların en fazla olduğunu gösterir. Hukukçular ile sosyologlar birlikte çalışarak huzurlu bir toplum için kafa yormalılar.
İlk söz son söz olsun!
Bana dava konularını söyle, nasıl bir toplum olduğunu söyleyeyim!
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024