Kuzey yarı kürenin açık alanda ilk yetişen kirazı Salihli kirazı. İyi fiyattan Çin ve Güney Kore’ye ihraç ediliyor.
Sultani asma yaprağı tüm Uzakdoğu’ya ihraç ediliyor.
38 milyon et, 12 milyon yumurta tavuğu Manisa’da. Buna ek olarak 1 milyon da hindi var.
Akhisar eskiden tütün yetiştirilen yerdi. Zeytincilik geç başladığı için doğru dikim yapıldı, bu sayede ağaçların verim ortalaması Türkiye’nin üzerinde.
Salihli zeytinyağı 2021’de Japonya’da JOOP 2021 yarışmasında dünya birincisi seçildi.
Selendi’de Antep fıstığı üretimi, Salihli’de jeotermal seralarda muz üretimi başladı.
***
Bereketli Topraklar Üzerinde, köyden şehre yeni bir yaşam umuduyla giden üç arkadaşın dramını anlatan bir romandı. Orhan Kemal’in gerçek hikâyelerden yola çıkarak yazdığı bu kitap, yıllar sonra, Demirköprü barajına hâkim bir tepede kurulu Hacıköseli’deki köy kahvesinin insan yokluğundan kapandığını duyduğumda aklıma gelmişti. Köylerini terk edip şehre göçen, asgari ücretle yaşama savaşı veren, sinema-tiyatro gibi büyükşehir nimetlerinden yararlanmayıp, İstanbul’da Boğaz’ı hiç görmeden yaşamak mı yoksa köyünde gıdanı topraktan, etini ağıldan alıp yaşamak mı diye düşünmüştüm. Ege’nin tarım başkenti Manisa’ya her yolculuğumda fark ettiğim bir başka gerçek daha oldu. Köyden şehre gelenler, lüks sitelerdeki, pahalı yaşama öykünüyor, o yaşam biçimini sürdürmek için tükenen insanlar da köydeki sade yaşamı özlüyor.
Köprübaşı, Salihli’den arabayla 30-40 dakika tırmanarak vardığınız bir ilçe. Köyler dâhil nüfusu 13 bin civarında. Tarım İlçe Müdürlüğü ufak bir binada. Doktorasını vermiş Fatma Hanım’ı tanımanız lazım, öğle tatili olmasına, çocuklarını okuldan alma saatine aldırmadan tüm meraklı sorulara yanıt veriyor. İlçe Müdürü Alptekin Sağıroğlu bölgede artan yatırımları, büyük firmaların toprağa nasıl döndüğünü anlatıyor heyecanla. Oradan tarım ürünleri satan bir mağazaya geçiyorum. Sahibi Belediye Başkanvekili aynı zamanda ama kimse ona “Başkanım” muhabbeti yapmıyor. Tarlasındaki kayayı temizletmek için hafriyat firmasıyla pazarlığına yardımcı olmasını isteyen bir köylüye yardım ediyor. Tarım teknolojisinde daha da gelişmemiz lazım duygusuyla ayrılıyorum yanından. Biraz ileride Ziraat Bankası var, devlet, çiftçi ve hayvancıya o kadar büyük imkânlar sağlıyor ki banka tıklım tıklım. Şube Müdürü Bülent Erdoğan ve müşteri temsilcisi Nuri Demetgül ile bir kahve içimlik sohbet ediyoruz. Çiftçi devletin sağladığı her olanağın farkında, devlet de işe yarayacak, daha fazla güneş enerjisi, daha az su kullandıracak yöntemleri, projeler onaylandıktan sonra sonuna kadar destekliyor.
***
Eski bir yanardağın püskürttüğü kayalaşmış lavların arasından Salihli’ye doğru iniyorum. Curuf çıkarmak yerine bir başka siyaha, zeytine, dönmüş, dik yamaçları bile kaplayan zeytin bahçelerinden aşağıya doğru giderken az sonra buluşacağım Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk’ün özgeçmişini okuyorum. Önce Ziraat Meslek Lisesi, sonra Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü ve ardından Fen Bilimleri Enstitüsü Toprak Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisans. Burada açmam gereken bir parantez var. Ziraat Meslek Liseleri eskiden Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlıydı, sonra Milli Eğitim’e bağlandı. Milli Eğitim’de akıllı tahta ve kitap var ama arazi, tohum, hayvan Tarım Bakanlığı’nda. Halının üzerinde yüzme öğretmek aslında yaptığımız şey. Oysa sektörün ihtiyacı tüm tarım makinelerini kullanabilen, aşı yapmayı, hayvan doğumunu, ilaç hazırlamayı bilen yetişmiş teknikerler. Biz durmadan Ziraat Mühendisi pompalıyoruz sisteme. İki bakanlık arasında bir protokol yapmak mümkün olabilir mi bilmiyorum. İstanbul’a dönünce Kent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necmettin Atsü’ye bahsettim durumdan, “Hocam, Tarım Bakanlığı’na başvurun, belki ortak bir sertifika programı açarsınız” dedim. Hoca, memleket sevdalısıdır, “İhtiyaç buysa tüm şartları zorlarız” diye yanıtladı beni.
***
Memleket sevdası tanımlamasını bilerek kullandım. Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk ile sohbetimiz sırasında aldığım sayfalar dolusu notta altını kalın kalın çizdiğim üç yer var. Birincisi, Manisa’dan Güneydoğu’ya dönen ihracat ürünü kurutulmuş domates yetiştirilmesi. Bu durum Manisa’ya gelen mevsimlik işçi sayısını azaltmış ama Müdür Bey, ülke için mutlu, terör bitince toprağı da güneşi de ülkenin her yerinde kullanabilmenin mutluluğuyla anlatıyor. Yurt dışında arazi kiralama işinde, önce Demirköprü baraj gölünün sulama sezonuna yüzde 6 seviyesinde girdiğini, kuraklığın arttığını ve çok su isteyen tarım ürünlerinin suyu bol yerlerde yetiştirilmesinin doğru olduğunu söylüyor. Ev sahibimiz Salihli İlçe Tarım ve Orman Müdürü Ali Demir’in yanına gelen, İtalya’da üniversite okuyan Derin’e tavsiyesi “Zeytinyağınızı mutlaka ülkemize ait bir markayla pazarlayın” oluyor. İtalya demişken, tarım makinelerinde gelişmiş bir ülke İtalya. Metin Öztürk Müdür, zeytin hasadında traktöre takılan, 40-45 bin euro’dan satılan bir mekanizmanın Manisa’da iki yerli firma tarafından üretilmeye başladığını anlatıyor. Üreticilerle sohbet notlarımdan sorular soruyorum, kurdukları komiteler vasıtasıyla o kadar çok toplantı yapmışlar ki hiç şaşırmıyor. Manisa’nın sahip olduğu 13 jeotermal kaynakla başlayan, teknolojik seralardan tutun da iyi çoban bulmanın zorluğuna kadar konuşuyoruz. Hayvancılık yapan bir adamın oğlu Manisa’da bir beyaz eşya fabrikasında asgari ücretle çalışmaya başlamış. “Neden?” diye soruyorum, “Hayvancılığın sosyal statüsü düşük, kız vermiyorlar” yanıtını alıyorum. Tarıma milli güvenlik meselesi olarak bakıyor Müdür Bey, “Gıda güvenliği olmadan milli güvenlik sağlanamaz” diyor. Tek yıllık bitkilerin ovada, çok yıllık bitkilerin yamaçlarda yetiştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. “Ama çiftçi para getiren neyse ertesi yıl onu ekiyor” diyorum, “Bizde sonsuz özgürlük var, Hollanda’da kooperatifler çiftçiye üretmesi için üç ürün sunarlar, biz teşviklerle üretim planlaması yapmaya çalışıyoruz” diyor. Salihli İlçe Müdürü Ali Bey, kuru yaş üzüm üretiminin arttığını, bunun yüzde 90’ınını ihraç ettiklerini ama dünyadaki pazarın büyümediğini anlatmıştı daha önceki buluşmamızda.
ABD’nin büyük marketleriyle iş yapan bir arkadaşıma bahsetmiştim durumdan, “Elimden geleni yaparım” demişti. İl Müdürü Metin Bey’e konuşmayı özetliyorum, numarasını size vereyim diyorum, “Vali Bey de çok destekler, ihracatçı birliklerini de davet edip bir zoom toplantısı yapalım” diyor. Konuşma uzun, her not önemli, zaman zaman yazacağım ama saatler sonra ayrılıyorum yanlarından, içimde adını koyamadığım bir sevinç var. Müdür Bey, makam koltuğuna değil de karşıma oturduğunda başlayan bir umut kırıntısından sevince dönüşün hikâyesi aslında bu okuduğunuz bölüm.
***
Salihli’den yola çıkıyorum, Bin Tepeler, sonra kurumuş Göl Marmara. Yol karanlık, üreticiden toplama yapan süt tankerleri geçiyor yanımdan. Tüm bu yolculuklarda yanımda olan, geçmişte yüzlerce dönüm arazi, yüzlerce büyükbaş hayvan yetiştirmiş Kemal’e dönüyorum, “Yol E-5 oldu” diye. “Sütleri aldılar, şimdi Balıkesir’e götürüyorlar” diyor, bir zamanlar İzmir yakınlarındaki çiftliğinden sütlerin de Balıkesir’e gittiğini anlatıyor. Susuyorum, mazotun fiyatı şimdilik çiğ süt fiyatının kat ve kat üzerinde. Her gün yüzlerce kilometre süt taşımak bir yanda, diğer yanda kooperatifler eliyle yakın yatırımlar yapmak. Metin Müdür’ün Hollanda örneği ve üretim planlamasındaki kooperatif örneği geliyor aklıma. Yolumuz uzun, Türkiye’nin Hollanda’sı Manisa’dan İstanbul’a olan yol değil ama uzun dediğim. Tarım ülkesi olarak zengin, cari açık yerine cari fazla veren bir ülke olma yolculuğumuz uzun sürecek belli ki. Tünelin ucundaki ışığa ulaşmak için, önce köyden kente göçü geri çevirmemiz, toprağın önemini anlatmak gerekecek bir kez daha. Kim bilir belki de “Bereketli Topraklar Üzerinde” romanını İstanbul’dan dağıtarak başlamamız gerek işe...
Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk ile sohbet ederken.
An’lar...
Pendik, 1970’ler: Güzelyalı ile Pendik arasında Taşkıran ve Pavle adaları vardı eskiden, artık yoklar. Fotoğrafta gördüğünüz deniz üzeri restoran artık denizden çok ama çok uzakta. Sandallarla pazara gelirdi yakın yerlerdeki insanlar. Sahil artık o sahil değil, suları kirli, tersane ve ro-ro gemileriyle çevrilmiş halde.
Şişhane, 1965: Bitişik nizam mimarisizliğinin ortalığı beton yığınına çevirmesinden önceki zamanlar. Haliç sularına doğru yeşil de görülüyormuş bir zamanlar.
Topkapı, 1980’ler: Taksilerin renklerine dikkat edin. Biri kahverengi, diğeri de o dönem çok gördüğümüz açık sütlü kahve renginde. Gazete bayiine asılmış dergileri okuyanlar var, bir de arabalar daha modern ama dergi okuyanların sayısı daha az bugünlerde.
Haftanın fotoğrafı
Rusya’nın Ukrayna’nın direnişine cevabı ülkedeki elektrik üretim tesislerinin yüzde 20’sini vurmak oldu. Bu da Ukrayna genelinde elektrik kesintilerine yol açtı. Borodyanka kentinde, 20 Ekim Perşembe akşamı çekildi bu kare. Yaşadığımız küresel karanlığın bir kentte gerçeğe yansıyan hali aslında bu kare.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024