“Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaş istemiyoruz ama bu olursa Türkiye bizim için daha önemli”
“Türklerin Kıbrıs’ın 3’te birine sahip olmasına karşı çıkmak için bir Amerikan nedeni yok”
Tırnak içerisindeki bu cümleler Beyaz Saray’ın ünlü Oval Ofis’inin duvarlarında yankılanmıştı. Takvimler 13 Ağustos 1974’ü, saat sabah 09:00’u gösteriyordu.
Başkan Ford, Dışişleri Bakanı Kissinger ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı General Scowcroft’un katıldığı bu toplantıya dair gizlilik yıllar sonra kaldırıldı.
Bu toplantının yapıldığı saatlerde İsviçre’nin Cenevre şehrinde Türk delagosyunu, İngiltere, Yunanistan ve Rum Kesimi’nin oyalama taktiğinden bıkan Başbakan Ecevit’in “Konferanstan çekilin” talimatını nasıl hayata geçireceğini konuşuyordu. Dar bir alanda binlerce Türk askerinin bekliyor olması, bir hava saldırısında onlarca şehit verilmesi anlamına geleceği için Ecevit çözüm istiyor, İngiltere Dışişleri Bakanı Callagahan, Yunanistan Dışişleri Bakanı Mavros da topu taca atmaya çalışıyorlardı. Davetli olakarak 2. Cenevre Konfreransı’na Türk Toplumu adına katılan Denktaş ve Rum Toplumu adına Klerides’se, toplantı aralarında, eski okul arkadaşı olmanın getirdiği samimiyet ve Akdenizli olmanın avantajıyla şakalaşıyorlardı.
Türkiye o gece yarısı Cenevre Konferansı’ndan çekildi, Barış Harekatı’nın 2. safhası başladı ve kısa sürede bugünkü KKTC sınırlarına ulaşıldı. Rumlar kaçarken bile mümkün olduğunca Kıbrıslı Türk öldürmenin derdindeydiler. BBC’nin Mağusa düşmeden hemen önce Kıbrıslı Türklerin sığındığı Kaleiçi’ne onlarca havan atışı yapıldığını dair röportajı da arşivlerde duruyor sonuçta.
Bu tarihi belgenin devamı niteliğinde bir başka toplantı daha var. Aynı ekip yine Oval Ofis’te 24 Ağustos sabahı 9:20’de toplanıyor, 10:04’e kadar yine Kıbrıs konuşuyorlar.
Yunanistan Başbakanı Karamanlis’in Yunan soluna göz kırpmak adına takındığı anti-Amerikancı tavır ve Sovyetler Birliği’ni sürece dahil etme çabalarına ABD tepki gösteriyor ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısının önüne geçilmesinin formülleri konuşuluyor.
Bu belgelerden hem bizim hem Yunanistan’ın hem de ABD’nin çıkarması gereken dersler var.
ABD’ye düşen pay, Türk-Yunan ilişkilerini her zaman kendi menfaatleri üzerinden değerlendirdiklerinin biz farkındayız dilerim bir gün Yunanistan da farkına varır.
Yunanistan’a düşen pay çok açık, iki ülke arasındaki sorunları 3. ülkeler üzerinden çözmeye çalışmanın ne Atina ne de Ankara’ya faydası yok.
Bize düşen pay biraz daha ağır: Oval Ofis deyince Clinton-Lewinsky cinselliğini, Kıbrıs deyince kumar turlarını hatırlamaktan, fazlasına ihtiyacımız var..
İş bitmedi, tam saha baskıya devam
Türkiye’nin merakla beklediği F-16’larda önceki gün ilk olumlu haber geldi ama daha iş bitmedi.
Senato’daki ABD, 2023 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasa’sındaki kabul edilemez şartlar kaltı ama daha Temsilciler Meclisi’ndeki tasarı duruyor. 8 Kasım seçimlerinden sonra parlamentonun iki kanadı tasarıyı müzakere edip son halini verecekler.
Türkiye düşmanı Senatör Menendez, Yunan medyasına satışı veto edeceğini açıkladı bile.
Bu şartlar altında Dışişleri ve Milli Savunma bakanlıklarıyla, TBMM Dış İlişkiler Komisyonu, Washington’da tam saha baskıya devam etmeli. Belli ki bu iş Başkan Biden, Menendez’i Beyaz Saray’a davet edip konuşuncaya ya da Pentagon, Menendez’e bir brifing verinceye kadar bitmeyecek.
ABD pragmatizmi, Yunanistan’a F-35 satışına onay veren tasarıyla Türkiye’ye F-16 satışına onay veren tasarıyı birlikte ele almak gibi çözümler bulacaktır mutlaka.
O güne kadar tam saha baskıya devam...
Görüşme notları
Katılımcılar: Başkan Ford, Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr.Henry Kissinger, Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Tümgeneral Brent Scowcroft
Zaman: 13 Ağustos 1974 Salı 09.00
Yer: Oval Ofis
(General Scowcroft geç geldi)
Kissenger: Cenevre’deki problem şu: Türkler, görüşmeler ne kadar sürüncemede bırakılırsa, tek taraflı askeri hareketlerin o kadar zora gireceği görüşünde. Yunanlar ise oyalıyorlar, 36 saatliğine evlerine dönüp, görüşmelere daha sonra devam etmek istiyorlar. Türkler şimdiye kadar 36 saatlik bir uzatma verilmesine karşı çıktı çünkü bu tek taraflı hareketleri zora sokuyor.
Başkan: Türklerin harekete geçmesi durumunda ne yapacağız?
Kissinger: Güvenlik Konseyi’nde onların aleyhine oy vermemiz gerekir. Yunanları savaşa gitme konusunda engellemek için elimiz kolumuz bağlı olur. Türkler şu anda aşırı milliyetçi durumdalar. Birkaç yıldır Türklerin taktiği şu: Almak istediğini al ve daha sonra mülkiyet konusunu müzakere et. Fakat Türkler Kıbrıs’ta kontrolden çıkarsa Yunanlar telaşa kapılır. İkisi arasında bir savaşı kesinlikle istemeyiz, ama iş oraya gelirse Türkiye bizim için daha önemli, ve bir Kaddafi üretebilecek bir siyasi yapıları var.
(Scowcroft Macomber’i aramak için gitti ve 10 dakika sonra geri geldi)
Kissenger: Kıbrıs konusunu kontrolden çıktığından beri kurtarmaya çalışıyoruz. İngilizler işleri mahvetti. Eğer Türkler istediklerini almak için harekete geçerse, Güvenlik Konseyi’nde kınanırlar ve Sovyetler Birliği bunu kafalarına çalar. Bazı meslektaşlarım Türkiye’ye yardımları durdurmaya çalışıyor: Bu bir felaket olur. Türklerin Kıbrıs’ın üçte birini almaması için bir Amerikan gerekçesi yok. Bugün New York Times’tan kurtulmak için bir açıklama yapacağız, ama onları zorlamayalım.
Türklerin haşhaş meselesinden bahsetmek istiyorum. Başkan Nixon Ecevit’e bir mektup yazdı ancak Kıbrıs meselesi yüzünden teslim edemedik. Sizin imzanızla aynı mektubu gönderebiliriz, ya da ben gönderebilirim. Bence bu haşhaş mevzusu tam zarar. Türklerle bir tartışmaya girmek istiyor musunuz? Yoksa ben mi yapayım? Belki de ben yapmalıyım.
Başkan: İşin diğer tarafı şu, senin zaten Ecevit’le ilişkilerin iyi, dolayısıyla benden gelen hasar daha az olur
Kissinger: Biraz bekleyelim. Eğer Kıbrıs meselesinden düzgün çekilde çıkarsak, pozisyonumuz daha güçlü olur. Zaten Türkler şu anda onunla ilgilenemezler.
Başkan: Evet. Bekleyelim biraz.
Yolun bizi, soyun bizi...
Ulusal Süt Konseyi bugünden geçerşi olmak üzere çiğ süt fiyatlarına yüzde 13.3 oranında zam yaptı.
Bugün zamlı fiyattan alına bir litre süt, en iyi ihtimalle 6 ay bir hafta sonra soframıza peynir olarak gelecek.
Fakat marketler stoktaki peynirlere daha zam yürürlüğe girmeden bir gün önce zam yaptılar.
Üç büyük zincir marketten 2’sinde peynir zamlandı. Rekabet Kurumu bu toplu zam işine bakar herhalde.
Serbest pazar ekonomisini bilmiyor değilim.
Avrupa Birliği’nin doğalgaz harici kaynaklarla elektrik üreten firmaların, doğalgaz nedeniyle artan elektrik fiyatlarından elde ettikleri fahiş karı geri almanın yollarını tartıştığı bir dünyada yaşıyoruz.
Marketlerin kar aç gözlülüğünün vatandaşın cüzdanındaki deliği büyütmesine izin vermemek lazım.
Sporcusundan para alan Federasyon
Türkiye Vücut Geliştirme Fitness ve Bilek Güreşi Federasyonu oldukça ilginç bir karar aldı geçtimiz hafta.
Özel yarışmalara katılacak olan sporculara, Federasyon’un hesabına 100 Euro yatırması şartı getirildi.
Birincisi dövizle derdi olan, vatandaşın TL kullanmasını isteyen bir ülkeyiz ama Federasyon sporcularından Euro olarak para istiyor.
İkincisi, bu hayat pahalılığında uçak-otel tüm masrafını kendi karşılayan sporculardan böyle bir paranın hangi gerekçeyle istendiği belli değil. Federasyonlar sporculara destek mi olur köstek mi?
Federasyon’un resmi internet sitesinde Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerinin adları yok, sayfa çalışmıyor.
Son derece başarılı bir dönem geçiren, sokakta sempati toplamayı başarmış bir isim olan Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu acaba bu karardan haberdar mı?
Federasyon sporcularından neden para istediği ve bu paranın neden Euro olarak istendiğine dair acaba Sayın Bakan’a bilgi verdi mi?
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024