Zülfü Livaneli ile Ahmet Hakan arasında bir Deniz Baykal tartışması var.
Bilgisi eksik tartışmalardan doğru sonuçlar çıkmaz, o yüzden bilmekte fayda olanları yazayım:
Uzun yıllar önce Ankara’da Anadolu Kulübü’nde bir akşam yemeğinde Ahmet Türk’ten dinlediğim bir anı var.
DEP’li vekillerin SHP’den ihracından hemen önce Ahmet Türk, SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’nün kapısını çalmış.
“Partiden sadece beni ihraç edin, diğer vekiller kalsın, bu sayede bir kopma yaşanmasın” demiş.
Erdal İnönü de, “Benim için uygun ama Disiplin Kurulu’nda Baykal yanlıları ağırlıkta, siz Deniz Bey ile bir konuşun” demiş.
Ahmet Türk de tavsiyeye uymuş ama kurultayda Doğu ve Güneydoğu delegelerinden oy alamayan Baykal bu isteği geri çevirmiş.
Ahmet Türk’ten bu anıyı dinlediğim gece masada eski Cizre Belediye Başkanı Tahir Vesek, bir milletvekili, iki gazeteci de vardı.
Bu ülkenin özneye bakarak yaşayanlar ülkesi olduğuna dair harika bir örnek yaşadık bu hafta.
First Lady Emine Erdoğan, israfı önlemeye yönelik açıklamalar yaptı, porsiyonların da küçültülmesi önerisinde bulundu.
Birleşmiş Milletler 2021 Gıda İsrafı Raporu’na göre, Türkiye’de kişi başı 93 kilogram gıdayı çöpe atıyoruz.
Bu sadece bizim sorunumuz değil. Tüm dünya bu dertle uğraşıyor, eğitim programları hazırlıyor.
Bu öyle kontrolsüz bir israf ki, Fransa, restoranların artan gıdaları çöpe atmasını yasakladı.
Emine Erdoğan, doğru bir öneride bulundu ama Cumhurbaşkanı’nın eşi olduğu için bir sürü yerden itirazlar yükseldi.
Demek ki Emine Erdoğan iki kere iki dört dese, doğru değil diye ayağa kalkacaklar olacak.
Arşivleri taradım, Cumhuriyet gazetesi 2013’ten beri gıda israfına karşı haberler yapıyor.
Çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında haklı olarak ayağa kalkıyor, tepki gösteriyoruz.
Buna karşın, çocukların duygusal istismarı söz konusu olduğunda hiç farkına varmıyoruz.
Elmalı Davası’na dair yazımda “Karısından boşandığı zaman evladından da boşandığını sanan sözde babalar” cümlesini kurmuştum.
Türkiye’nin dört yanından, boşanmış çocuklu babalardan mesaj yağıyor üç gündür.
Fikrim değişmedi, karısından boşanırken evladından da boşandığını düşünen sözde babalar var ve bunlar madalyonun bir yüzü.
Madalyonun diğer yüzünde, bazen nafaka, bazen boşanmanın duygusal intikamı için evladını silah olarak kullanan sözde anneler var.
Dün gelen mesajlardan birinde yazanları paylaşayım sizinle:
Antalya’nın Elmalı ilçesinde yaşanan ve tüm Türkiye’nin tepkisine yol açan iğrenç olayda bu iki talihsiz çocuk neden hâlâ devlet koruması altına alınmadı?
Elmalı Davası’na dair en endişe duyduğum bilgiyle başlayayım: Çocukların yaşadıklarını anlatmak için çizdikleri söylenen ve hepimizin kullanıp, paylaştığı resimler Çocuk İzleme Merkezi’nde çizilen resimler değil. Bu demek oluyor ki çocuklara bu konuya dair resimler çizdiriyor biri. Davaya dikkat çekmek için dahi olsa bu yöntem asla kabul edilemez.
Adalet Bakanlığı konuya dair devreye girdi, HSK da soruşturma açtı ama tek sorunlu alan, sanıkları serbest bırakan mahkemede değil. Babaannenin ilk suç duyurusundan sonra yaklaşık 2.5 ay boşa geçen bir zaman var. Babaanne 20 Mayıs 2020’de konuyu bir sivil toplum kuruluşuna götürüyor, onlar da Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’yla temasa geçiyorlar. Federasyon da Aile Bakanlığı’nı bilgilendiriyor, ardından yasal süreç başlıyor. Balıkesir Adliyesi ile Finike
Varan 1:
Elektrik kablosuyla dövülen, özel bölgelerine defalarca dokunulan iki çocuk... Kız çocuk yedi, erkek çocuk on yaşında.
Cinsel saldırının faillerinden biri, çocukların “dayı”ları dedikleri utanmaz.
Diğerleri üvey baba, babanın arkadaşları...
Arkadaş diyoruz ama yedi yaşındaki kız çocuğu ifadesinde o “arkadaşların” da anneleriyle ilişkisinin olduğunu anlatıyor.
Olayı öğrenip bu sanıklardan şikâyetçi olan, çocukların babaannesi.
Asıl vahşetten dolayı kimsenin üzerinde durmadığı acı yanı yazayım, belli ki babaları yeterince ilgilenmiyor çocuklarla.
Aziz Yıldırım’ın Başkan olduğu dönemde Fenerbahçe, Pendikspor’a yenildi ve kupadan elendi.
Ali Koç’un Başkan olduğu dönemde Fenerbahçe, Ümraniyespor’a yenildi ve kupadan elendi.
Sportif açıdan durum benzer olsa da, sonrası çok farklı.
Pendikspor’a elendikten sonra Fenerbahçe Kaptanı, Fenerbahçe tesislerinde, içeriye kimler tarafından alındığı bilinmeyen adamlar tarafından tartaklandı.
Ümraniyespor maçından sonra, Fenerbahçe takımı, tesislerden eve dağıldı, kimsenin parmağındaki şeytan tırnağı bile kopmadı.
Aradaki fark Fenerbahçe’de yaşanan değişimin hem sebebi hem de sonucudur.
Bodrum lahmacunu ucuzmuş aslında...
Her yaz Bodrum’daki lüks mekânların lahmacun fiyatını konuşuyoruz.
Geçen hafta 164 öğrenci ve 16 çalışanda koronavirüs Delta varyantı görüldü.
Bu rakamlar 18 yaş üstü nüfusunun tamamını aşılayan, 6 Haziran’dan beri de 12-15 yaş aralığını aşılayan İsrail’den.
Dünya genelinde büyükler aşılandıkça çocuklardaki vaka artış sayılarına dikkat edilmeye başlandı.
“Çocuklara bulaşmıyor, bulaşsa da çocuklar hafif atlatıyor” denilen koronavirüs Brezilya’da en az bin çocuğun ölümüne neden oldu.
Çocuklara koronavirüs aşısı yapılmalı mı, yapılmamalı mı konusunda bilim dünyasının da kafası karışık.
Referans dergi Lancet’in mayıs sayısında yayımlanan bir araştırmada, her bir milyon çocukta sadece iki ölüm vakası görüldüğü yazıldı.
Buna karşılık, ABD’de 12-15 yaş arası aşılanan çocuk sayısı bir milyonun üzerinde.
Kanada bir süredir çocukları aşılıyor, Avrupa İlaç Ajansı da 12-15 yaş grubuna aşı yapılmasını onayladı.
İnsanlara darbe çağrışımlarını hatırlatan cümleleri kullanmayı sevmiyorum ama durumu anlatacak başka bir cümle de yok.
Mersin, Tarsus’ta geçen hafta bir kavga çıktı. 16 yaşında bir çocuk öldürüldü, 7 kişi yakalandı; ikisi 15, üçü 16, ikisi de 17 yaşında.
Önceki gece İzmir, Buca’da köpeklerini yaşlı bir adamın üzerine salanları ikaz eden polis memuru bıçaklandı.
Bu olayın faili de sadece 15 yaşında.
Şiddetin yaş ortalaması giderek aşağıya iniyor, şiddetin dozu da giderek artıyor.
Bu sadece polis ya da jandarmanın çözebileceği bir problem değil artık.
Çok erken yaşta cinayet işleyen, polis bıçaklayan bu çocukların eğitim ve aile durumlarına da mutlaka bakılması gerek.
Sadece iki olaya bakarak endişeye kapılmaya gerek yok diyenlere tavsiyem, Youtube’a girip kavga diye yazmaları.