CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, merakla beklenen konuşmasını dün partisinin grup toplantısında yaptı. CHP lideri, eleştirilerinin yanı sıra bir “demokratikleşme paketi” önerisinde de bulundu. Konuşması, ağırlıklı olarak 16 maddede topladığı öneriler ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a olan güvensizliğine dayanıyordu.
Temkinli tavır
Kılıçdaroğlu, Abdullah Öcalan’ın, Diyarbakır’da okunan mektubuna değinmedi. Öcalan’ın, iki stratejik güç olarak tanımladığı Türklerin ve Kürtlerin yeni Türkiye, yeni Ortadoğu oluşturmalarına ilişkin ifadelerine; Misak-ı Milli’den söz ederek kurulmasını önerdiği yeni Türkiye’nin sınırlarına ilişkin imasına; Türklerin ve Kürtlerin İslam bayrağı altındaki bin yıllık birliği ve kardeşliği üzerinde durmadı.
CHP liderinin, işin esasından çok Öcalan’la görüşme yönteminin hukuki olmadığı, sürecin hukuk dışında yürümemesi gerektiği gibi usule yönelik eleştirisi ön plandaydı. Öcalan’la temas kurulmasına değil doğrudan devletin temas kurmasına karşı çıktı. Akil Adamlar Komisyonu’na değil bu komisyonun iktidar güdümünde ve Meclis’ten kopuk oluşturulma düşüncesine itiraz etti. Bu haliyle Kılıçdaroğlu, sürecin esasıyla ilgili olarak, “temkinli” bir tavır sergiledi diyebiliriz.
Eleştirilerinin ikinci ağırlık noktası Başbakan Erdoğan’a neden güvenmediği üzerine kuruluydu. Başbakan Erdoğan’ın aynı konuda kısa aralıklarla yaptığı birbirine ters konuşmalarını, grup salonundaki ekranlara yansıtarak, milletvekillerine ve kamuoyuna dinletti.
Buradan hareketle, süreçle ilgili olarak, “bana güvenin, ben söz veriyorum” diyen Başbakan’a güvenmediği mesajını verdi.
Kılıçdaroğlu’nun çizdiği çerçeveye bakarak, CHP’nin, sürecin başında ifade ettiği engel olmama, ancak süreci yakından izleyerek hukuka aykırı noktalarını eleştirme ve kayıt düşme pozisyonunda duracağı söylenebilir.
Bu tablo, Kılıçdaroğlu’nun güvensizlik nedeniyle CHP’yi sürece aktif olarak dahil etmeyeceğini, buna karşılık, hukuk içinde yürünmesini gözeterek PKK’ya silah bıraktırmayla sonuçlanacaksa, engel de çıkarmayacak bir politika izleyeceğini gösteriyor.
“Görülmüştür” damgası var
CHP lideri Kılıçdaroğlu, dünkü konuşmasında değinmedi ama CHP’de, Öcalan’ın mektubunun hükümetle ortak yazıldığı düşüncesi hakim...
Örneğin CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mektubunun, “görülmüştür” damgası taşıdığını düşünüyor.
Koç, bu konuda şöyle diyor:
“Tıpkı asker ve mahkum mektuplarının gönderilmeden önce komutan veya cezaevi yönetimi tarafından okunarak, sakıncalı bulunan yerlerin karalanmasından ve üzerine ‘görülmüştür’ veya ‘okunmuştur’ damgası vurulduktan sonra gönderilmesi gibi Öcalan’ın mektubu da Başbakan tarafından görüldü. Belki bazı yerleri yeniden yazıldı veya yazdırıldı izlenimi çıkıyor. Nitekim, mektuptaki İslam bayrağı altında birlik, Irak ve Suriye politikasını şirin gösterecek Misak-ı Milli sınırlarına atıf yapılması, Çanakkale’de birlikte savaşmak gibi ifadeler, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun son dönemde çok sık dillendirdikleri ve üzerine dış politika kurdukları söylemle aynı. Bu durumda bu mektup, Öcalan’ın mektubu muydu yoksa ortak bir mektup muydu, sorusu akla geliyor.”
“Yanıt alamadık”
Koç, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun, “Masanın bir tarafındakinin ne dediğini ne istediğini biliyoruz ama öbür tarafındaki Başbakan’ın görüşlerini, ne söylediğini bilmiyoruz” sorusuna henüz yanıt alamadıklarını da vurguluyor.
Koç, ne öğrenmek istediklerini de şöyle ifade ediyor: “Öcalan’la MİT arasında neler konuşuldu? Öcalan’ın görüşleri kamuoyuna yansıdı. Ne istediği ne söylediği belli. Ama Başbakan Erdoğan’ın ne söylediği, ne tür taahhütlerde bulunduğu, masanın karşısındakine ne verdiği belli değil. Biz, bunu öğrenmek istiyoruz.” CHP, bugün Merkez Yürütme Kurulu’nu toplayacak. Toplantıda, Öcalan’ın mektubunun gündeme getirilmesi yüksek olasılık.