Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş, kahvaltıya başlamadan önce, “Bir de, bir meslektaşımızın şiiri var burada” dedi, elinde tuttuğu Ankara Adliyesi’nin, “Başkent Bakış” dergisinin 1. sayısını karıştırırken...
“Bedenim ip ucunda sallanırken
Başka delil var mı diye
Odamdaki eşyaları karıştırma Savcı Bey
Düşünceli gözlerle
Sen bakarken tavana
Okuduğun bu notlardan
Ve sallanan bedenimden başka
Delil bırakmadım sana”
Diye başlayan ve intiharla biten bir tecavüzün, bir genç kızın cansız bedeninde dile gelmiş ruhunu anlatan, her dizesi insanın içine işleyen uzun bir şiir...
Belli ki şiirine, “Bir intihar notu” başlığını koyan Ankara Savcısı Bekir Çiflik, sadece dava evrakını değil altındaki insanı da okuyan bir savcı...
Tıpkı bizleri Ankara Adliyesi’nde konuk eden Başsavcı ve vekilleri gibi...

Örnek bir çalışma
Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı görevine atanan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş, Ankara Adliyesi’nin diğer illere de örnek oluşturacak, “Başkent Bakış” dergisinin ilk sayısını tanıtırken, 3,5 milyonluk Ankara’da, 2012’de ve 2013’ün ilk 4 ayında, aile içi şiddet gördüğü gerekçesiyle savcılığa yansıyan toplam 11.792 olay üzerinden yaptıkları çalışmanın çok önemli sonuçlar ortaya çıkardığını vurguladı.
İlk kez Ankara Başsavcılığı bünyesinde kurulan Aile İçi Şiddet Bürosu’nun başında bulunan Başsavcı Vekili Zeki Bayrak, meslektaşları Ahmet Gökay Aktaş ve Emine Avcıoğlu tarafından yürütülen çalışmanın ortaya çıkardığı bulguları bizlerle paylaştı. Başsavcı Vekili ve Sözcüsü Nuri Yiğit, Başsavcı Vekili Hüseyin Görüşen ve Basın Savcısı Kürşat Kayral da sorularımıza verdikleri yanıtlarla konuyu detaylandırdılar.

Çalışmanın önemi
Detaylı sonuçlarını haber sayfamızda göreceğiniz bu çalışmanın önemi, savcıların önlerine gelen olaylara sadece bir evrak gibi bakmamaları gerektiğini göstermesi açısından önem taşıyor.
Savcıların bilimsel bir titizlikle yaptıkları araştırma; üniversiteler, siyasetçiler, gazeteciler ve özellikle de Kadın ve Sosyal Politikalar Bakanlığı açısından yararlanılması ve genişletilmesi gereken bilgiler içeriyor.
Çalışma, aile içi şiddetin sosyolojik boyutunu nedenleriyle ortaya koyduğu gibi kadının korunmasını amaçlayan başta evden uzaklaştırma olmak üzere yargının koyduğu tedbirlerin caydırıcılık açısından çok etkili olduğunu da gözler önüne seriyor.
Savcıların kadın lehine pozitif ayırımcılık yaparak haklarında tedbir kararı aldıkları erkeklerin yüzde 97’sinin eşlerine karşı ikinci kez şiddete başvurmadıkları, bu çalışmanın ortaya koyduğu önemli sonuçlardan sadece biri...
Ankara gibi eğitim düzeyinin yüksekliğiyle övünen başkentte kadına şiddet uygulayan, “öğrenim görmüş” erkeklerin sayısının hiç de az olmadığı çarpıcı ve üzücü bir sonuç. Aile içi şiddet olaylarında “yüksek öğrenimli” saldırganların oranı yüzde 14 gibi yüksek bir düzeyiyle, maalesef “tahsil cehaleti alır....” özdeyişini doğrular nitelikte.
Tabii beklendiği gibi aile içi şiddetin asıl mağdurları kadınlar. İlk sırada yine tahmin edilebileceği gibi ev hanımları yer alıyor.
Aile içi şiddette ilk sırayı kasten yaralama suçunun alması da toplum olarak üzerinde düşünülmesi gereken bir diğer sonuç olarak duruyor.
Sonuç olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu araştırması, “erkeğin karanlık yüzü”nü ortaya çıkarıyor.