Bilgay Duman / bilgay.duman@gmail.com - Terörle mücadele Türkiye açısından bir beka meselesi. Terör örgütü PKK özelinde bakıldığında, Türkiye’nin ülkesel bütünlüğünü, milli birlik ve beraberliğini tehdit eden etnik ayrımcı ve bölücü bir yapı ile 40 yıldan fazla bir süredir mücadele söz konusu. Bu durum sadece Türkiye’nin bir iç güvenlik meselesi değil, aynı zamanda da dışarıdan aldığı bir tehditle bağdaşıyor. Özellikle son birkaç yıl içerisinde Türkiye iç güvenliği ve içerideki terör unsurları ile mücadelede büyük bir başarı ve ilerleme kaydetmiş olsa da dış kaynaklı ve “destekli” tehdit devam ediyor ve bu noktada yapı, konum ve taktik değiştirerek Türkiye’nin sınırlarının ötesinden Türkiye’ye saldırılar düzenliyor. Bu noktada Türkiye’nin terörle mücadelesini “iç ve dış” olarak ayırmak mümkün değil. Hele ki bu PKK özelinde düşünüldüğünde bütüncül mücadele şart ve Türkiye de bu bütüncül mücadelenin şartlarını yerine getiriyor.
Türkiye neden sınır ötesi harekat yapıyor?
Türkiye’nin sınır ötesi harekatlarının genel maksadı, bölge ülkeleri ve uluslararası güvenliğe dönük terörizmden kaynaklı tehditleri bertaraf etmek. Bu uluslararası hukukun devletlere tanıdığı meşru müdafaa hakkı üzerinden yapılıyor. Harekat yapılan bölgeler rastgele seçilen bölgeler değil. Özellikle terör örgütü PKK’ya yönelik yapılan sınır ötesi harekatlara bakıldığında;
- PKK üslerinin bulunduğu noktalar,
- Terör unsurlarının kaçış ve sığınma bölgeleri,
- Stratejik saldırılarını başlattığı yerler,
- Her darbe yediğinde saklandığı ve kendisini yeniden ürettiği ve organize ettiği alanlar,
- Sınır ötesinde terör örgütünün “güvenli alan” olarak tanımladığı bölgelerin hedef alındığı görünüyor.
Bu noktada PKK’nın varlığının bulunduğu Irak, İran, Suriye gibi ülkelerin terör gruplarının engellenmesi için gerekli tedbirleri almaması ya da alamaması, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarını gerekli ve zorunlu kılıyor. Zira İspanya’daki ETA örneğinde olduğu gibi Fransa’nın ETA’ya karşı tavır değişikliğine gitmesinin ardından İspanya’nın ETA sorununu çözebildiği unutulmamalı. Bu noktada terör örgütü PKK’nın kendisine “güvenli alan” seçtiği ve kontrol alanları kurduğu ülke yönetimlerinin terör örgütünü elimine etmede yetersiz kalması ya da isteksiz davranması, Türkiye’nin terörü kendi öz kaynaklarına dayanarak bertaraf etme durumunu beraberinde getiriyor. Bu noktada bugün itibariyle terörün ana kaynak noktaları haline gelen Suriye ve Irak’taki terör alanlarının temizlenmesi bir zorunluk. Zira terörle mücadele konseptlerinden biri terörü kaynağında kurutmaya dayanır. Terör unsurları kaynak coğrafyalar üzerinden, saklanma, eğitim, endoktrinizasyon, silahlandırma, lojistik destek ve ikmal hatlarının kurulması, varlığının ve eylemlerinin devamlılığını ve sürekliliğini sağlama gibi faaliyetlerini kendisi için oluşturduğu sınır ötesi güvenli bölgeleri kullandığı görülüyor. Nitekim PKK’nın da Türkiye’deki faaliyetlerini sürdürebilmesinin Türkiye ve Irak arasındaki dağ silsilesinin meydana getirdiği doğal geçişkenliği kullanması söz konusu. Bu noktada Türkiye’nin coğrafi yapısının getirdiği doğal dezavantajı da bertaraf etmesi gerekiyor. Bu nedenle Türkiye açısından sınır ötesi harekatlar, kaynak ülkelerin hareketsiz, yetersiz ya da isteksiz davranması nedeniyle bir gerekliliğe dönüşüyor.
PKK’ya yönelik algı yanılması
PKK için de sınır ötesindeki varlığını koruması yaşamsal bir mesele. Ancak burada kaynak ülkelerin bir yanılma içerisinde olduğu görülüyor. Nitekim Irak, Suriye ve hatta İran gibi PKK’nın hareket ve kaynak alanı ülkelere bakıldığında, PKK’yı Türkiye ile sınırlı bir örgüt gibi tanımlama yanılgısı içerisinde olduklarını söylemek mümkün. Halbuki PKK, Türkiye orijinli bir yapı olmakla birlikte hedefi sadece Türkiye ile sınırlı değil. Bu noktada özellikle Suriye ve Irak dikkate alındığında PKK’nın gücü ve faaliyetleri anlamında, söz konusu ülkelerde oluşturduğu risk ve tehdit Türkiye’ye nazaran daha büyük. Örneğin, Suriye’de siyasal ve silahlı örgütlenme anlamında geçmişte zayıf olan ve hatta varlığı bulunmayan PKK, bugün Suriye’de savaşın taşıyıcı unsurlarından, başat aktörlerinden biri konumunda. Bu noktada PKK sadece Türkiye’de değil, Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyalarda taban bulma, kurtarılmış bölgeler oluşturma ve hatta hakimiyet alanı ihdas etme hedefinin yanında bunu hukuksal ve anayasal boyuta taşıma çabası içerisinde. En nihayetinde bu yapıyı da bir devlete dönüştürmek istiyor. Bu noktada Kürtlerin yaşadığı Türkiye, Irak, Suriye ve hatta İran’ın ülkesel bütünlüğü ve siyasi birliğine bir tehdit oluşturuyor. Nitekim PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD, 2003 yılında PKK’nın yaptığı kongrede Suriye’deki PKK hedeflerini takip etmek için kurulan bir yapı. Burada anlaşılması gereken en önemli nokta PKK’nın ortak bir mesele, risk ve tehdit olduğu.
Pençe Kilit ve Suriye
Bu aşamada Türkiye, terörle bütüncül mücadele konsepti çerçevesinde, terörün kaynağını yerinde kurutma stratejisi içerisinde. Bu stratejide alan kontrolü yerine alan hakimiyetine geçilmiş durumda. Diğer bir ifade ile terör unsurlarının bulunduğu yerlerin temizlenmesi sonrasında söz konusu bölgelerden çekilmek yerine alana hakim olarak, terör unsurlarının yeniden organize ve üslenmesinin önüne geçerek alan daraltıyor. Nitekim 2019’dan bu yana Irak’ın kuzeyinde yürütülen Pençe Harekatları serisinin temel amacı, PKK’nın üslendiği Irak’ın kuzeyindeki başta Kandil olmak üzere Haftanin, Hakurk, Zap, Avaşin, Basyan, Gara, Sinat, Metina gibi bölgeler arasında PKK’nın irtibat ve geçişini engellemek. Bu noktada Pençe Harekatlarının stratejik bir hedef içerisinde en batıda Haftanin en doğuda Hakurk olmak üzere Kandil dışındaki PKK’nın üslendiği bölgelerdeki dışarıdan içeriye doğru bir silsile halinde düzenlediği görüldü. Pençe Kilit harekatı da Metina-Zap-Basyan bölgesini hedef almış durumda. Buradan hareketle Türkiye’nin stratejik bir plan dahilinde alan daralttığı görülüyor. Ancak PKK’nın elimine edilmesi için Irak’ın kuzeyindeki operasyonların yeterli olmadığı aşikar. Kuzeyden baskılanan terör unsurlarının başta Suriye olmak üzere diğer alanlarda etkinliğini arttırmaya çalıştığı görünüyor. Bu noktada son dönemde Türkiye’nin Suriye’de terör örgütü PKK’nın etkinlik alanı olan ve buralardan Türkiye sınırlarını tehdit ettiği Tel Rıfat ve Membiç operasyonları gündeme gelmiş durumda. Zira Türkiye, terör tehdidini ulusal güvenliği açısından bertaraf etmek için Irak’ın kuzeyinde kazandığı avantajı Suriye’ye de aktarma hamlesi içerisinde. Bu bir tercihten çok zorunluluk haline gelmiş durumda. Irak’ta nefesi zayıflayan PKK’nın Suriye’de alanının daralması, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından son derece önemli.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024