Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com / Rusya-Ukrayna savaşı ikinci ayına yaklaşırken, farklı boyutlarıyla tartışılan bir konu haline geldi. Geçtiğimiz günlerde İngiltere’nin köklü gazetelerinden "The Guardian"da çıkan bir yazı dikkatleri Irak’a çekti. "Rusya, İran'ın Irak'tan Kaçırdığı Silahları Ukrayna'ya Karşı Kullanıyor” başlıklı yazıda, İran’ın, Irak’tan Şii milis grupların elindeki silah ve mühimmatı alarak Şelemçe Sınır Kapısı üzerinden kendi topraklarına, ardından da deniz yoluyla Rusya’ya geçirdiği iddia edildi. Hatta bir Şii milisin açıklamasına yer verilerek, “ABD karşıtı her şeyin kendilerini mutlu ettiğini söylediği” öne sürüldü.
Nitekim geçtiğimiz haftalarda Irak’ın başkenti Bağdat’ın en işlek noktalarından biri olan Cadiriye’de, İran’a yakın Şii milis gruplarca konulduğu iddia edilen, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in fotoğrafının yer aldığı “Başkanın arkadaşları” imzasıyla Rusya’ya destek afişi asılmış, daha sonra Irak güvenlik güçleri söz konusu afişi indirmişti. Rusya’nın Basra Başkonsolosluğu da, Ukrayna’da Rusya’nın yanında savaşmak isteyen gönüllülerin başvurularını almaya devam ettiklerine ilişkin bir açıklama yayınlamıştı. Nitekim Irak ve Suriye’de yer alan İran’a yakın Şii milis grupların üyelerinin, Ukrayna’da Rusya lehine savaştığına yönelik haberler uluslararası basında da yer aldı. Bu durum, Ukrayna’da şehir savaşında zorlandığı görülen Rusya’nın “militan devşirme” hamlesi olabilir mi sorularını akıllara getirdi. Zira Çeçenistan lideri Ramazan Kadirov’a bağlı Çeçen savaşçıların, Rusya’nın yanında savaşmak için Ukrayna’ya gittiği unutulmamalı.
Kim bu milis gruplar?
Şii milislerin Irak’taki örgütlü yapılarının, 1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak savaşı dönemine dayandığını söylemek yanlış olmaz. 1982’de İran’da kurulan Bedir Örgütü’nün, bugün Irak’taki en büyük Şii milis grup olduğu görülüyor.
2003 sonrası ABD’nin işgali sürecinde Mukteda es-Sadr’ın öncülüğündeki Mehdi Ordusu ile birlikte sadece savaşta değil aynı zamanda siyasette de etkili olan Bedir Örgütü, Irak’taki en büyük teşkilatlardan biri haline geldi. Özellikle 2014’te terör örgütü DAEŞ’in, Irak topraklarının neredeyse üçte birini ele geçirmesinin ardından, ülkedeki en büyük Şii din mercii Ayetullah Ali es-Sistani’nin fetvasıyla, DAEŞ’le savaşmak üzere gönüllü birlikler ortaya çıktı, büyük bölümü de farklı milis yapıları içerisinde örgütlendi.
Bu yapılar daha sonra “Haşdi Şaabi-Millet Yığınları” çatısı altında bir araya geldi ve 2016’da Irak Parlamentosu'nca çıkarılan yasayla Irak hükümetine bağlı resmi güvenlik gücü haline getirildi. Ancak Haşdi Şaabi içerisindeki Şii milis gruplar, kendi örgütsel yapılarını da devam ettirdi.
Haşdi Şaabi’nin DAEŞ’le mücadeledeki öncü rolü ve başarısı, onu, sadece bir güvenlik yapılanması olmaktan çıkarıp, siyasi ve idari etkisiyle birlikte adeta “paralel bir devlet” yapılanmasına dönüştürdü. Ancak İran'ın bu yapı üzerinde son derece etkili bir güç haline gelmesinin yanında, Haşdi Şaabi içerisindeki bazı grupların sahadaki olumsuz ve şiddete varan uygulamaları, ülkede tartışılır oldu. Böylece Haşdi Şaabi içerisindeki gruplar arasında ayrışmalar başladı.
2019’da Irak’ta yaşanan protesto gösterilerinde, özellikle İran yanlısı Şii milis grupların protestoculara karşı sert tutumu, Haşdi Şaabi içerisindeki çatlakları derinleştirdi.
Öte yandan Irak hükümeti de, Haşdi Şaabi içerisindeki farklı milis grupları kontrol altında tutabilmek ve İran etkisini sınırlayabilmek için özellikle Tahran yanlısı milisler üzerindeki baskıyı artırdı. İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şaabi Komisyonu Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis’in öldürülmesi sonrası Tahran'ın Irak'ta ABD’ye karşı “cevap verme” çabasına girişmesi, Irak'ta ABD-İran gerginliğinin tezahür etmesine neden oldu... Bugün itibariyle de bu savaşın sürdüğünü söylemek yanlış olmaz.
Kamplaşmanın yansıması
Bu çerçevede, İran ile İran’a yakın Şii milis grupların, ABD karşıtı bir cepheye "doğal üye” olarak destek vermesi beklenebilir. Ayrıca Suriye’de Beşar Esad rejiminin yanında savaşan, İran’a yakın Iraklı Şii milis grupların, bu ülkede Rusya ile işbirliği içerisinde olduğu da göz ardı edilmemeli. Bu aktörler, Rusya-Ukrayna savaşında ABD karşıtlığına ek olarak, İran ve Rusya ile iyi ilişkileri nedeniyle taraf olabilecek bir potansiyele sahip. Ancak şimdiye kadar herhangi bir Iraklı milis grubunun, doğrudan Rusya’nın yanında savaştığına dair bir kanıt sunmak mümkün değil. Zira ABD tarafından söz konusu milis gruplara yönelik büyük bir baskı da söz konusu.
Ocak 2020’de Irak’ta İran’a en yakın Şii milis gruplardan biri olarak bilinen Asaib Ehlil Hak, ABD tarafından “Yabancı Terör Örgütleri” listesine alınmış, örgütün lideri Kays el-Hazali ve kardeşi, terörist listesine eklenmişti. Hazali’nin 31 Mart'ta Rusya’nın Bağdat Büyükelçisi ile görüşmüş olması dikkat çekici. Rus Büyükelçi'nin de, daha önce Moskova’da Dışişleri’nde Kriz Merkezi Daire Başkanlığı, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Daire Başkanlığı'nın yanı sıra Irak ve Suriye’de de görev almış olması, Rusya lehine savaşan milis gruplarla ilgili deneyimli olması açısından önemli.
Bu noktada söz konusu grupların Ukrayna’da "grup olarak yer alması" ya da "kendi grup isimleriyle" hareket etmesi pek olası görünmüyor. Ancak söz konusu gruplara bağlı milislerin, özellikle 2014-2017 arasında DAEŞ’e karşı şehir savaşında edindikleri deneyim hayli önemli ve Rusya tarafından kullanılabilir bir unsur. Aynı zamanda Rusya, dışarıdan getirdiği milisleri kendi askeri kayıplarını azaltmak için de kullanabilir. Ermenistan’ın, terör örgütü PKK/YPG mensuplarını Dağlık Karabağ’da Azerbaycan’a karşı savaştırdığı düşünüldüğünde, İran’a yakın Şii milis grupların da Rusya’nın yanında Ukrayna’da savaşması hiç de uzak bir ihtimal olarak görülmemeli.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024