Bülent Akarcalı
İstanbul’da ödediğimiz taksi ücretinin ortalama yarısı plaka sahibine gider. Şu anda aylık kira on bin TL civarındadır.
Bu on bin TL/ay olan rantı devre dışı bırakırsanız taksi ücretleri yüzde 50 düşer.
Plaka sahibi, 120 bin TL kazanca karşın, yılda 3 bin TL vergi öder! Aynı miktar emlak kira geliri olsa en az yüzde 20 yani 24 bin TL öderiz. Buna ayrıca yıllık emlak vergisini de eklemek gerekir.
Yani başınızı sokacağımız, aile olarak yaşayacağınız bir daire için, bir taksi plakası sahibine kıyasla en az on defa daha fazla vergi veririz. Kutsal olan, sanki aile yuvası değil, taksinin plakası ve sahibidir!
Rant emek karşılığı elde edilmiş hak değildir.
Bu da gösteriyor ki; halka hizmetin koşulsuz bir zorunluluk olduğu çağımızda, bu şart ve ortamda taksi plaka sahibi olmak, taksi plakasının bir bedelle satılması artık bir hak olmaktan çıkmıştır.
Geçmişten kalan taksi plakasından rant sağlama düzeni, günümüz için, başka mesleklerde görülmeyen tam bir sosyal ve ekonomik kamburdur.
İstanbul halkı, plaka sahibine adeta yılda 2.2 milyar TL ödemekte ama karşılığında doğru dürüst hiçbir hizmet almamaktadır. (*)
Bu para ekonomiye herhangi bir katkı sonucu elde edilmemiştir. Ne bir yatırım olmuştur ne de bir üretim. Doğrudan doğruya ranttır.
Plaka fiyatı 2 milyon TL’dir. Maliyeti ise sıfırıdır.
Oysa 2 milyon TL’ye bir daire satın aldığınızda, o dairenin yapımıyla ekonomiye büyük katkı sağlarsınız, kullanılan yani üretilmiş malzemeleri satın almış, çalışanlara para ödemiş olursunuz.
Plaka sahipleri kimler?
Plaka sahiplerinin kimler olduğu pek belli değildir. Üzerinde plaka var görünenler çoğu zaman esas sahibi olarak görünmezler. Bir kişi üzerinde çok sayıda plaka bulunabilir. 18 bin plaka, 18 bin değişik sahip anlamınıza gelmez.
İsimlerin Büyükşehir Belediyesi’nde, İçişleri Bakanlığı’nda olması gerekir. Herkesin kimlik numaraları olduğuna göre, bilgisayar ortamında isimler dökülse, şeffaflık getirilse fena mı olur? Emlak sahibi olunca bilmesi, öğrenmesi kolay. Ama
taksi plaka sahibini
öğrenmek zor!!
İstanbul’da sayıları 40 bine yaklaşan taksi sürücülerinin yüzde 5’i dahi plaka sahibi değildir.
Son zamanlarda adı “ağalığa” çıkan mevcut plaka ağalığı düzeninde sürücüler ayda 10 bin TL plaka kirası yanında, sosyal güvenlik primi, akaryakıt, araç bakım masraflarını ödeyip, 3-4 bin TL kazanabilmek için köle gibi çalışmak zorundadırlar.
Sürücüler köleleşirken, vatandaş sistemin esiri olmaktadır.
Fiyasko
Uluslararası turizmde en iddialı kentimiz İstanbul tam bir taksi fiyaskosu yaşamaktadır. Koca şehirde lisan bilen sürücü yok denecek kadar azdır. Araçların içi hijyenik değildir. Şu salgın ortamında kaç taksinin içi günde bir defa olsun ilaçla silinmektedir?
10 milyar euro’ya (110 milyar TL) mal olan yeni İstanbul Havalimanı’nda dahi bu duruma dikkat edilmemiştir. İçleri her gün temizlenen terminal binasına girdiğinizde, virüse karşı sosyal mesafeye uyma-maske takma uyarılarını alırsınız, Ama havalimanının ne işleticisi şirket, ne de görevli mülki amirler Havalimanı Taksi Kooperatifi’ne bağlı olarak çalışan taksilerin verdiği hizmetin kalitesiyle ne de yaşadığımız salgın döneminde içlerinin düzenli ilaçla-kolonya ile temizlenmesiyle ilgilenmez.
Her gün on binlerce yabancının, THY’de rahat bir yolculuktan sonra o muhteşem havalimanından çıkınca, Avrupa’nın ortalama bir şehrinde bulacağınız kalite ve temizlikte hizmet veren doğru dürüst taksi bulamazsınız.
Çözüm
Tüm bu sakıncaları ortadan kaldırabilecek sistem; taksi plakalarının, belediyece tespit edilecek ucuz tarife karşılılığı, belirli mesleki nitelik ve özelliklere sahip sürücülere, ciddi bir sözleşme ve denetim karşılığı bedelsiz kura ile tahsis edilmesidir.
Daha konforlu gerekçesiyle sarı taksilere nazaran daha yüksek tarifeyle çalışan mavi taksiler olabiliyorsa, daha ucuza çalışanı da olmalıdır.
Fırıncılar olmasına rağmen nasıl Halk Ekmek varsa, nasıl fahiş fiyatlara karşı Tanzim Satışları yapılıyorsa, bedelsiz plaka dolayısıyla ucuz taksi de vatandaşın hakkıdır.
Şehir içi taşıma en öncelikli kamu hizmetidir. Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği otobüslerinin, metronun, vapurların vs. plaka bedelleri mi var?
Vatandaşın cebinden plaka zenginleri ve rantçıları yaratma son bulmalıdır.
Önerdiğim çözüm, yani bedelsiz plaka ucuz taksi, kısa zamanda mevcut “ağaların” elinde olan plaka kiralarının ve satış bedellerinin düşmesini yani plaka piyasasının normalleşmesini sağlayacaktır.
Tabii ki tepkiler olacaktır. “Plakalara para yatırdık bu haksızlıktır” diyecek olanlara; değer kazanıyor diye ellerinde ki Türk liralarını dolara ve altına yatıranlar var diye hükümet TL’nin değerlemesinden, yani dolar ve altın fiyatlarının düşmesinden mi vazgeçecek cevabını verebiliriz.
Kamunun görevi azınlığın değil çoğunluğun refahını korumaktır. 15 milyonluk dünya kenti, Avrupa Kültür Başkenti olmuş İstanbul’umuzun bir avuç rant sahibine teslim edilemeyeceğini artık herkes anlayıp kabullenmelidir.
Plakadan kira kalkınca, taksiye binmek iyice ucuzlaşacak, binen sayısı artacak, trafiğe daha az özel araç çıkacak, otopark ihtiyacı azalacak, gidilecek yerde otopark, vale ödemesi olmayacak, direksiyon başında kimse sinirlenmeyecek, telefonun rahat rahat kullanabilecek, mevcut plakaların satış fiyatları ve aylık kiraları düşecek.
Hatta ve hatta insanın kendi aracı için harcayacağı akaryakıt bedeli, otopark-vale ücretleri neredeyse taksi parasının karşılayacaktır.
Sonuçta vatandaş da sürücüler de mutlu olacaktır.
(*) 18.000 taksi X 120.000 TL = 2.160.000.000 TL