Dr. Demet Erciyes

Dr. Demet Erciyes

demeterciyes@yahoo.com

Tüm Yazıları

Geçen hafta leptinin beynimizde doyma merkezini uyararak tok kalmamızı sağladığından ve tıpkı insülin direnci gibi leptine karşı da bir direnç gelişebildiğinden bahsetmiştim. Gelin leptin hormonunun tok kalmamızı sağlayarak kilo kontrolünü sağlamanın dışında hangi etkileri olduğuna ve leptinimizi korumak için neler yapabileceğimize bir göz atalım.

Leptinin kan konsantrasyonunun vücuttaki yağ miktarı ile orantılı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle de serum düzeyleri kadınlarda (yağ dokusunun fazla olması nedeniyle) erkeklere oranla daha yüksektir, ayrıca testesteron leptin seviyesini baskılamaktadır.

Haberin Devamı

Tok kalmak ve leptin

 

Direnci

Leptin direnci de tıpkı insülin direncine benzer şekilde gelişerek etkisiz kalan leptinin kandaki düzeyinde artışla seyreder. Leptin direnci olan kişiler insülin direnci olanlar gibi obeziteye yatkındır. Birçok kronik hastalığın temelini oluşturan yangı dediğimiz kronik enflamasyona da yol açar. Hücre düzeyinde oksidasyon yani paslanmanın rol oynadığı bu süreç vücutta da birçok metabolik bozuklukların oluşmasına sebep olur. Hücre yaşlanmasının da bir parçası olan oksidasyon mu leptin direncine yol açıyor yoksa leptin direnci mi bu yangıyı tetikliyor biraz yumurta tavuk hikayesine benzer. Ancak leptin direnci olan kişilerde Alzheimer, demans gibi nörodejeneratif hastalıkların görülme sıklığı fazladır. Osteoartrit gibi kronik enflamatuar hastalıklar da sık olarak görülür. Bu hastalıklar sıklıkla obez olan leptin dirençli kimselerde fazla kilonun yüklenmesiyle artan eklemlerin harabiyeti ile karşımıza çıkar. Bu hastalıklara bir de yine risk faktörlerinden biri obezite olan kalp damarlar hastalıklarını da ekleyebiliriz. Kalp damarlarını tıkayan plakları oluşturan aterosklerotik süreç de bir enflamatuvar hastalık gibi ilerler.

Neden işini göremez?

Leptin doğal olarak vücudumuzda üretilen bir hormon demiştik. Ancak bazı durumlarda leptin salınmasında bozukluk olabiliyor. Bazen de leptine karşı direnç daha doğrusu bir duyarsızlık gelişiyor. Tüm bu bozuklukları tetikleyen en önemli faktör yanlış beslenme. Sağlıksız diye nitelendirdiğimiz gıdaların tüketiminin yanı sıra gelişigüzel bir şekilde yanlış uygulanan yeme alışkanlıkları ya da moda olmuş fakat o kişiye sağlık yönünden hiç de uygun olmayan diyetlerin uygulanması leptin hormonunun salınımını bozabiliyor. Örneğin tek yönlü diyetler, kısa sürede çok kilo vermeye hedefli şok diyetler leptin üretimini bozuyor. İşte bu sebeple kilo vermek için belli bir süre neredeyse aç kalan ve bu sayede kilo veren kişiler normal yemeye başladıklarında verdikleri kiloları hatta daha fazlasını geri alıyor. Hareketsizlik, stres ve uykusuzluk da leptin salınmasını bozar.

Haberin Devamı

Bu nedenle leptinimizin doğru çalışması için sağlıklı yiyecekleri, acıktıkça ve makul miktarda yemeye dikkat etmeli, şok diyetlerden kaçınmalı, stresi yönetmeyi öğrenmeli, fiziksel harekete örneğin yürüyüşlere vakit ayırmalı, iyi bir uykuya önem vermeliyiz.