Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nun organizasyonunda bir araya geldik. Ağırlıklı sohbet konumuz Suriye’ydi. Suriye’de 13 sene devam eden krizin Türkiye’nin siyaseti, birliği, beraberliği, bekası açısından çok hayati bir konu olduğunu söyleyen Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu süreçte vicdani ve insani tutumunun belirleyici olduğunu kaydetti. Altun, “Siyasi bir pragmatizmle yaklaşmadı. Bu sürecin siyasi riskleri varsa bunları da göze aldı. Popülizmin bu kadar yükseldiği, ırkçılığın yeniden Batı dünyasını esaret altına almaya başladığı, yabancı düşmanlığının yükselişe geçtiği bir dönemde Cumhurbaşkanı’mız çok temel bir anlayışla, yüce gönüllülükle, misafirperverlik anlayışıyla, Türk milletinin misafirperverlik anlayışına da güvenerek sığınmacıları, Suriyeli kardeşlerimizi, zulümden kaçan bu insanları burada misafir etti” ifadesini kullandı.
Bu süreçte dışarıdaki yabancı karşıtlığı, ırkçılık dalgasının Türkiye içinde de yayılmaya çalışıldığını belirten Altun, tek amacı sığınmacıları Türkiye’den göndermek olan siyasi yapıların türediğini hatırlattı. Münferit olaylar sayılmadığı takdirde yapılanların toplumda karşılık bulmadığını vurgulayan İletişim Başkanı, “Milletimizin bu noktada gösterdiği alicenaplık tarihe altın harflerle yazılması gereken bir alicenaplıktır” dedi.
Altun’un Suriye dosyasında altını kuvvetle çizdiği diğer cümleler ise Suriyelilerin geri dönüşlerine ilişkindi. Birilerinin mazlum insanları sorunun kaynağı gibi gösterdiğini oysa onların sorunun mağduru olduğunu belirten Altun, “Gün sonunda ülkelerinde huzur bulduklarında, barış tesis edildiğinde, elbette bu insanlar geri dönmeyi arzu edecekler” dedi. Suriye’de başlayan yeni dönemin umutları da beraberinde getirdiğini kaydeden İletişim Başkanı, Türkiye’nin Suriye politikasının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından son millete sesleniş konuşmasında özetlendiğini belirterek şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanı’mız çok açık, net şekilde şunu vurguladı; Suriye’de kapsayıcı bir yaklaşımla üniter yapısının korunduğu, etnik, dini, mezhebi bütün unsurların barış içerisinde bir arada yaşayacağı bir toplumsal yapının tesis edildiği ortam olmalı. Bunun için elimizden gelen bütün gayreti sarf edeceğiz. Oluşan, oluşma ihtimali olan boşluklardan terör örgütlerinin yararlanmaması için elbette elimizdeki bütün imkanları kullanmaya devam edeceğiz.”
Türkiye’nin, ilgili kurumları aracılığıyla süreç başladığı andan itibaren Suriye halkının zarar görmemesi, sivillerin sıkıntı yaşamaması için çok yoğun çaba sarf ettiğini ifade eden Altun, bu çaba sonucunda daha önce bu bölgede çok sert vekalet savaşları yürüten aktörlerin sürece dahil olmadığını ve krizin derinleşmediğini vurguladı. Altun, “Bunun sonucunda da yeni statüko oluştu. Sürecin olumlu ilerlemesi için biz elimizden geleni yapmaya gayret edeceğiz” dedi.
Altun, son safhası yedi saat süren Etiyopya-Somali müzakerelerinin sonucunda imzalanan Ankara bildirisine de değindi ve “Cumhurbaşkanı’mız dışında iki ülkeyi bu masa etrafında buluşturacak ve bu yaşanan ihtilafı çözecek başka bir dünya lideri yok. Bölge jeopolitiğinden doğan, mutlak surette de küresel alana farklı yansımaları olacak bir çatışmaydı” dedi. Türkiye’nin diplomatik kolaylaştırıcılık rolünü oynamaya devam edeceğini söyleyen Altun, “Bütün bunlar, büyük ve güçlü Türkiye’nin dünya siyasetine nasıl etki ettiğinin, sadece Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Karadeniz jeopolitiğini değil, Afrika jeopolitiğini de etkileyen önemli bir küresel oyuncu olduğunu gözler önüne sermektedir” ifadesini kullandı.