Asgari ücret, yalnızca çalışanların gelirlerini etkilemez. Aynı zamanda sosyal adaletin sağlanması, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği ve toplumsal refahın artırılması açısından kritik bir araçtır. Bu nedenle, asgari ücret belirleme süreçlerinde yapılan değerlendirmeler, yalnızca bir ekonomik politika tercihi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Özellikle son yıllarda artan küresel ekonomik belirsizlikler, enflasyon dalgalanmaları ve ücret eşitsizlikleri, ücret politikalarının dikkatle ele alınmasını zorunlu hale getirdi. Bu bağlamda, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından geçtiğimiz hafta yayımlanan Küresel Ücret Raporu 2024-25 önemli bir rehber niteliği taşıyor. Ücretlerdeki küresel eğilimlerin değerlendirildiği raporda, küresel düzeyde ortalama nominal ücretlerin enflasyondan daha hızlı büyümeye geri döndüğü ortaya koyulmuş.
ILO’nun bu kapsamlı raporuna göre, küresel düzeyde nominal ücretlerin yeniden enflasyonun üzerinde bir büyüme göstermesi söz konusu. Rapor, ayrıca 2000 yılından bu yana dünya genelindeki ülkelerin yaklaşık üçte ikisinde ücret eşitsizliğinin azaldığını ortaya koyuyor. Bu olumlu eğilime rağmen, dünya genelinde önemli ücret farklılıkları devam ediyor. Bugünkü yazımda, raporda yer alan önemli tespitleri aktarmaya çalışacağım.
Enflasyonda kademeli düşüş
Küresel Ücret Raporuna göre, enflasyondaki kademeli düşüş 2023 yılında başladı ve 2024 yılında daha belirgin hale geleceği tahmin ediliyor. Bu düşüş dünya genelinde farklı hızlarda gerçekleşmiş. Bu bakımdan, yüksek gelirli ülkelerde fiyat artışı belirgin bir şekilde yavaşlarken, birçok gelişmekte olan ülkede enflasyon -azalmış olsa da- sert bir gerçeklik olmaya devam ediyor.
Rapora göre, 2023 yılında küresel reel ücretler yüzde 1,8 oranında artmış durumda. Bu oranın 2024’te yüzde 2,7’ye ulaşması öngörülüyor ki bu da son 15 yılın en yüksek artışını işaret ediyor. Bu olumlu gelişmeler, enflasyon oranlarının nominal ücret artışını geçtiği 2022 yılındaki yüzde −0,9’luk küresel ücret büyümesiyle karşılaştırıldığında önemli bir toparlanmayı gözler önüne seriyor. Ancak gelişmiş ve gelişmekte olan G20 ekonomileri arasında reel ücret artışında belirgin fark devam ediyor. Gelişmiş G20 ekonomileri reel ücretlerde iki yıl üst üste düşüş kaydederken (2022’de yüzde -2,8 ve 2023’te yüzde -0,5), gelişmekte olan G20 ekonomilerinde reel ücret artışı her iki yıl için de pozitif kalmış (2022’de yüzde 1,8 ve 2023’te yüzde 6,0).
Bölgesel ücret artışları
ILO verilerine göre, bölgesel ücret artışı modelleri de önemli ölçüde farklılık gösteriyor. Bu anlamda, Asya ve Pasifik, Orta ve Batı Asya ile Doğu Avrupa’daki ücretli çalışanlar, dünyanın diğer bölgelerine kıyasla daha hızlı reel ücret artışı yaşadılar. Ortalama reel ücretlerin büyük ölçüde sabit kaldığı Afrika ve Arap devletleri dışında, 2024 yılında tüm bölgelerde ortalama reel ücretler artmış. Söz konusu artışlar Orta ve Batı Asya’da yüzde 17,9’dan Kuzey Amerika’da yüzde 0,3’e kadar değişiyor.
Rapor, ortalama olarak, yüksek gelirli ülkelerdeki işgücü verimliliğinin 1999-2024 döneminde reel ücretlerden daha hızlı arttığını da ortaya koyuyor (Toplamda yüzde 29’a karşılık yüzde 15). İki seri arasındaki farkın büyük kısmı 1999 ve 2006 yılları arasında oluşmuş, sonrasında ise 2008-09 mali krizi ve Kovid-19 krizi sırasındaki geçici sapmalar dışında paralel olarak gerçekleşmiş.
Ücret eşitsizliği, en yüksek düşük gelirli ülkelerde görülüyor; bu ülkelerdeki ücretli çalışanların yaklaşık yüzde 22’si düşük ücretli olarak tanımlanıyor. Ayrıca, kadınlar ve kayıt dışı ekonomide çalışan ücretliler, en düşük ücretliler arasında olma olasılığı daha yüksek olan gruplar arasında yer alıyor.
Ücret eşitsizliği tüm ülkelerde ve bölgelerde geçerli bir sorun. Ancak küresel olarak her üç çalışandan biri, ücretli çalışan değil. Çoğu düşük ve orta gelirli ülkede, çalışanların çoğunluğu geçimlerini kayıt dışı ekonomide kazanan kendi hesabına çalışan bireylerdir. Bu nedenle, rapor, düşük ve orta gelirli ülkeler bağlamında kendi hesabına çalışanları da analizine dahil ediyor. Bunun sonucunda, bu bölgelerde iş gücü gelir eşitsizliği, yalnızca ücretli çalışanların ücretlerine dayalı olarak ölçülen eşitsizlikle karşılaştırıldığında önemli ölçüde artıyor.