Ayda 10 günden az gündelikçi çalıştıranların, abonesi oldukları GSM operatörlerinden 5510’a SMS atarak yanlarında çalıştırdıkları kişiler için sigorta işlemlerini gerçekleştirmelerine yönelik düzenleme geliyor. Düzenleme yasalaşırsa, söz konusu tutar daha sonra telefon faturasından tahsil edilecek. Uygulamanın yılbaşına kadar hayata geçmesi planlanıyor.
Sigortalılık konusundaki işlemler nasıl yapılıyor ve SMS uygulaması hakkında merak edilen başlıca hususlar neler? Bugünkü yazımda, çeşitli ev işlerini yerine getirmesi için evinde işçi çalıştıranların merak ettiği konulara ışık tutmaya çalışacağım.
1- Haftada bir kez evinde gündelikçi çalıştıranlar, sigorta işlemlerini nasıl yapacak?
SGK gündelikçilerin sigortalanması konusunda 10 gün sınırı belirlemiş durumda. 10 günün altında çalışanlar için ev sahipleri yalnızca iş kazası ve meslek hastalığı sigorta koluna prim ödeyecek. Yarım gün veya saatlik çalışanlar için 7.5 saatin altındaki çalışmalar bir gün olarak değerlendirilecek ve SGK’ya buna göre bildirim yapılacak. Örneğin; haftada 3 gün 4 saat evde yaşlı bakımı hizmeti veren bir çalışan adına SGK’ya 2 gün bildirim yapılması gerekecek. Ev sahiplerinin çalışma süresine
İşin yerine getirilmesinde belirli hedeflerin tutturulma zorunluluğu ve hata yapmadan çalışma gerekliliği işyerinde stres ortamını yaratıyor, yaratılan bu stres ortamı çalışanın üstündeki en önemli baskı unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Baskı altında çalışan kişinin de hata yapmaması kaçınılmaz bir hal alıyor.
Yapılacak işin tüm detaylarını ve nasıl yapılacağını sözleşmede tek tek yazmak çoğu zaman mümkün olmaz. Birçok kişinin iş sözleşmesi yazılı dahi değildir. Bu durumlarda işin nasıl yapılacağı, o işin niteliğine, mevzuatına, genel ilkelere ve dürüstlük kuralları gereği beklenebilecek faaliyetlere göre belirlenir. Bu kurallar, işçinin işi özenle yapıp yapmadığını tespit etmemize yarar.
Kurallar net değilse
Kuralların net olmadığı durumlarda iş görme borcunun özensiz yerine getirildiğinin tespiti daha zordur. Üretilen malın hatalı olması, hizmetin kusurlu yerine getirilmesi, işverenin verdiği, araç, gereç, makine ve tesisatın özensiz kullanılarak, bunlara zarar verilmesi, yazılması gereken yazıların özensiz yazılması, kayıtların özensiz tutulması kötü ifa niteliği taşıyor.
Özensiz çalıştığı tespit edilen çalışan, işverene verdiği zarardan sorumludur. İşveren maddi kaybını işçiden
Dünya Bankası her yıl olduğu gibi bu yıl da firmalar açısından iş yapma kolaylığını gösteren “İş Yapma Kolaylığı 2017” (Doing Business) Raporu’nu açıkladı. Bu yılki raporun başlığı “Herkes için Fırsat Eşitliği”.
190 ülkenin yer aldığı İş Yapma Kolaylığı sıralamasının ilk sırasında, geçen yılın ikincisi Yeni Zelanda var. Yani, rapora göre Yeni Zelanda dünyanın en kolay iş yapılan ülkesi. Yeni Zelanda’yı, Singapur, Danimarka, Hong Kong, Güney Kore, Norveç, İngiltere, ABD ve İsveç izliyor. Sıralamanın en sonunda yer alana, yani dünyada iş yapmanın en zor olduğu ülkeler ise Somali, Eritre, Libya, Venezuela ve Güney Sudan. Türkiye, listenin 69. sırasında yer alıyor.
Göstergeler...
Dünya Bankası iş yapma kolaylığını, 11 alanda uygulanan düzenlemelerdeki değişiklikleri izleyerek ölçüyor. Bu alanlar, iki açıdan ele alınıyor. Birincisi, iş yapmayı düzenleyici süreçlerin karmaşıklık düzeyi ve maliyeti; ikincisi, yasal kurumların güçlülüğü. Söz konusu alanlar; iş kurma, inşaat ruhsatı alma, elektrik bağlantısı, gayrimenkul tescili, kredi alma, azınlık yatırımcılarının korunması, vergi ödeme, sınır ötesi ticaret, sözleşme uygulama ve iflas prosedürleriyle işgücü piyasasına yönelik
Kıdem tazminatı son dönemde fon tartışmaları ile yeniden gündemde. Kıdem tazminatının fona dönüştürülmesi çalışmaları, işçi ve işveren tarafı arasında uzlaşma sağlanamadığından şu an için rafa kaldırılmış durumda. Ancak fon yakın zamanda tekrar gündeme gelecek gibi görünüyor. Peki, kıdem tazminatına nasıl hak kazanılır ve kıdem tazminatı nasıl hesaplanır? Bugünkü yazımda kıdem tazminatı hakkında bilinmesi gerekenleri detaylandıracağım.
1 Kimler kıdem tazminatına hak kazanır?
Kıdem tazminatı hakkı işçilere tanınmış bir haktır. Bu kapsamda 4/a’lılar, yani eski adıyla SSK’lılar yer almaktadır. Bir işverene bağlı olarak çalışan işçilerin kıdem tazminatı alma hakkı bulunmaktadır. Bağ Kur’luların ve memurların kıdem tazminatı alma hakları yoktur. Diğer yandan, Basın İş ve Deniz İş Kanunu’na tabi çalışan gazetecilerin ve gemi adamlarının da kıdem tazminatı alma hakkı bulunmaktadır.
2 Çalışanlar hangi hallerde kıdem tazminatı alabilir?
Geçen yıl asgari ücrette bir önceki yıla göre yüzde 30 artış oldu. Asgari ücretlileri sevindiren bu artış, işveren cephesinde kaygı ile karşılanırken, onların da maliyetlerini düşürmek için asgari ücret desteği yürürlüğe konuldu. Asgari ücret düzeyindeki artış, diğer taraftan yılın son aylarında asgari ücretlilerin bir üst vergi dilimine girmelerine yol açtığından, söz konusu kişilerin ellerine geçen parada kayıp olmaya başladı.
Vergi dilimi konusu
Bugüne kadar asgari ücret belirli bir sınırın altında kaldığı için asgari ücretli hiçbir şekilde üst vergi dilimine girmiyordu. Asgari ücretin artması, asgari ücretlilerin de yüksek vergi dilimine girmelerine sebep oldu. Ekim ayından itibaren yapılmaya başlanan ek kesinti asgari ücretin netinin 1.300 TL’nin altına düşmesine yol açtı. Yıllık geliri 12 bin 600 TL’nin üstünde olan kişiler yüzde 15’lik vergi diliminin kapsamından çıkarak, yüzde 20’lik dilime girdiler. Asgari ücretli, ekim ayıyla birlikte yüzde 20 üzerinden vergilendirilmeye başlandı. Net rakam azalınca, eksikliğin giderilmesi ve asgari ücretin net 1.300 TL’ye ulaşması için yeni bir düzenleme yapıldı.
Hükümet sözünü tuttu
Bu sene asgari ücret düzenlenirken bekâr bir kişinin
Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl yayımlanan Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu (The Global Gender Gap Report) geçtiğimiz günlerde açıklandı.
2016 yılı raporuna göre, mevcut ilerleme hızı dikkate alındığında kadın ve erkek arasındaki uçurum 2186 yılında kapanacak. Oysa, bir önceki yılın raporunda söz konusu uçurumun kapanması için öngörülen süre “50 yıl” daha kısaydı.
Dünya Ekonomik Forumu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin boyutlarını ortaya koymak amacıyla 2006 yılından bu yana her yıl Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’nu yayınlıyor.
Söz konusu rapor, küresel cinsiyet eşitsizliklerini kıyaslayabilmek açısından gerçekten de kapsamlı bir çerçeve sunuyor. Ayrıca, raporda önceki yıllara ilişkin veriler de yer aldığından araştırma kapsamındaki ülkelerde kadın erkek eşitliği açısından herhangi bir ilerleme gerçekleşip gerçekleşmediğini de görebilme imkânı sunuyor.
Rapora esas teşkil eden küresel cinsiyet uçurumu endeksiyle dört temel kategoride kadınlar ve erkekler arasındaki farklılıklar inceleniyor:
1. Ekonomik katılım ve fırsat eşitliği
2. Eğitim düzeyi
3. Sağlık ve yaşam
Çalışanların neredeyse tamamı için ücretleri tek geçim kaynağı niteliğinde. İnsanlar hayatlarını planlayabilmek için elde edecekleri gelirleri önceden bilmeye ve ödenme zamanı geldiğinde gecikmeksizin bu geliri elde etmeye ihtiyaç duyarlar. Ücretin en önemli gelir kaynağı olması, kişilerin hayat planlarındaki önemi, ücretin zamanında ödenmesinin gerekliliği ücretin yasalarda özel olarak korunması sonucunu doğurmuştur. Bugünkü yazımızda son dönemde yürürlüğe giren koruyucu düzenlemelerle birlikte ücretin korunmasına ilişkin sorulara cevap vermeye çalışacağız.
1 Ücret en geç ne zaman ödenir? Ödeme günlerinde sarkma olabilir mi?
Ücret ödemelerinde farklı dönemler belirlenebilir. Kanuna göre ücret en erken haftada bir, en geç ise ayda bir ödenebilir. Dolayısıyla, işveren çalışanın ücretinin iki ayda bir ödeneceğine ilişkin bir düzenleme yapamaz. Ücretin ayda bir ödeneceğine karar verilmesi halinde, işveren ödeme yapacağı ayda, önceki ayda ödeme yaptığı günden daha ileri bir günde ödeme yapamaz. Örneğin, bir önceki ay ücretler ayın 8’inde yatırılmışsa, bir sonraki ay en geç 8’inde ücretin ödenmesi gerekir.
2 Ücrete faiz talep edilebilir mi?
Gününde ödenmeyen ücrete faiz talep edilebilir.
Geçtiğimiz pazar günü, Türkiye’den Almanya’ya işçi göçünün 55. yılıydı. 30 Ekim 1961 tarihinde, Almanya’nın Bonn kentinde Türkiye ile Almanya arasında “İşgücü Alımı Anlaşması” imzalanmıştı. Anlaşma sonrasında, ilk olarak 2 bin 500 Türkün göç ettiği Almanya’da, bugün üçüncü nesle ulaşan yaklaşık 3 milyon Türk bulunuyor. Zamanla Almanya’daki en büyük göçmen grubu oluşturan Türkler uzun süre uyum tartışmalarının da odağında yer aldı.
Göçün hikâyesi
İkinci Dünya Savası sonrasında ekonomisini yeniden toparlamak isteyen Almanya büyük bir isgücüne ihtiyaç duydu. Söz konusu işgücü açığını karşılamak için Almanya’yla Türkiye arasında 30 Ekim 1961 yılında ‘’Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türk Firmaları İşçilerinin İstisna Akdi Çerçevesinde İstihdamına İlişkin Anlaşma’’ imzalandı.
Bu anlasmaya dayanarak 450 kişilik ilk işçi grubu Haydarpasa tren istasyonundan Almanya’nın Düsseldorf kentine hareket etti. Türkiye’den ilk etapta 6 bin 500 işçi talep eden Almanya’ya ilerleyen yıllarda yüz binlerce Türk işçi ve aileleri göç etti.
İşgücü Anlaşması kapsamında çalışmak için Almanya’ya giden Türk işçiler başlangıçta birkaç sene Almanya’da kalıp, o süre