Bu oyunun peşinden yıllarca koştum. Hep sevmeye çalıştım. Kahhh keyif aldık, kahh üzüldük. Ekmek paramız dedik, işimizi eksiksiz yapmaya çalıştık, çalışıyoruz.
Şöyle zaman tüneline girip, gençlik yıllarıma dönmek istiyorum. Mesleğe 17 yaşında THA’da (Türk Haberler Ajansı) adım attım. Üç büyük kulüp arasında mekik dokuduk, oradan oraya savrulduk savrulmasına da, bundan keyif alıyorduk.
O dönemlerde, öyle taraftarlar ayrı tribünlerde değil yan yana oturur, tuttukları renkleri hakaretvari kelimelerden uzak desteklerdi. Maçların bitiminde yeniden bir araya gelir, doksan dakikayı analiz ederlerdi. Dememiz o ki inanılmaz bir dostluk, sevgi vardı. Ne kavga, ne gürültü çıkardı.
Tarihi İnönü Stadı’nda çekilmiş bir kare vardı, siyah-beyaz... Beşiktaş’ın Akaretler’deki yönetim binasında duvarda asılıydı, o fotoğraf... Beşiktaş-Fenerbahçe maçı, yani derbiydi... İki takım taraftarları, yan yana, karışık, üstelik takım elbise, hepsi de kravatlı. O kareyi hiç unutamam, hangi TV’ye çıksam, o kareyi örnek gösterir, bugünkü futbolseverlere mesaj vermeye çalıştım, doğru da yaptım. Maçların skoru hiç önemli değildi, önemli olan dostluk ve centilmenlikti.
Rahmetli Metin Oktay ile Lefter ağabeyimizin yan
Tamam lig uzun bir maraton, ne var ki uzun diye, avantajlarınızı cömertçe harcamayacaksınız, son pişmanlık para etmez, tıpkı Beşiktaş gibi! Maşallahı var Kartal’ın, bu anlamda eline kimse su dökemez!
Dememiz o ki, Galatasaray puan kaybetmiş, lider Başakşehir’i yakalama şansınız var, gelin görün ki Kartal o virajı bir türlü dönemiyor, her hafta başka bir duvara tosluyor! Yani, zaten zor üretiyorlar, ürettiklerini bir türlü gole çeviremiyor... Örneğin Lens, golcü değil eyvallah, ancak ofansif yanı var, 3 net bir pozisyon yakaladı, onları golle taçlandıramadı.
Başakşehir’i asla küçümsemiyorum, bir çizgileri var, yıllardır bundan bir milim taviz vermiyorlar. Belki şampiyon olamıyorlar, ama yarışın hep içinde varlar, işte istikrar budur arkadaş... Artı takım oyununu onlardan daha iyi uygulayan var mı, bence yok. Şenol Güneş’li, Beşiktaş ile aralarındaki istatistikleri anımsarsak, kantarda çok ağır bastıklarını görürüz.
* * *
VAR’a pek itirazımız yok, yeter ki her kritik pozisyonlarda devreye girsin... Giriyor mu hayır, bunu geçmiş haftalarda gördük! Bakın, dünkü maçta Elia bir gol attı, VAR’a takıldı! Valla, hassas bir pozisyon, on kere izlense kimse ona ofsayt diyemez, çok ince VAR haklı
Süper Lig’de, 2014-2015 sezonunda Fenerbahçe’nin teknik direktörü İsmail Kartal... Sarı-lacivertli ekip, o sezon ligi ikinci sırada tamamladı, Şampiyonlar Ligi’nin ön elemesinde Shakhtar Donetsk’e elendi, UEFA’da yoluna devam etti. İsmail Kartal, o sezon bizce başarılıydı, sonra yollar ayrıldı! Aynı Kartal, gitti Ankaragücü’nü 1. Lig’den alıp, Süper Lig’e taşıdı.
Düşen takımı, yukarı çekmek kolay iş midir? İşte İsmail Kartal bunu başardı, şimdilerde yoluna emin adımlarla devam ediyor. Ligde altıncı sırada... Yukarı çıkar mı, klasmanı zorlar mı bilemiyoruz. Bildiğimiz tek gerçek, İsmail Kartal da yerli hocalarımız gibi başarılıdır. Sessiz sakin, işini dört dörtlük yapma adına varını yoğunu ortaya koyuyor. Kartal, son olarak eski takımı Fenerbahçe’yi deplasmanda, üstelik 50 bin taraftarın olduğu ortamda 3-1 yendi. Yönetimin yapamadığını yaptı, Cocu’nun da biletini kesti!
Aykut Kocaman ayrılırken, Fenerbahçe’yi ikinci sıraya taşıdı, başarısız mıydı? Bence hayır. Bu işler böyledir arkadaş; başarılı olursunuz ama yerli iseniz vay halinize! Ne oldu, Cocu geldi de ne değişti Allah aşkına? Fenerbahçe benzetme yerindeyse yerlerde sürünüyor, ligin 10. haftasında düşme potasına yakın,
Yıldız oyuncular biraz kaprisli olurlar, yedek kalmaktan pek hoşlanmazlar, doğaldır. Dememiz o ki, Quaresma Beşiktaş’ın hem yıldızı, hem de en etkili kramponların başında gelir. Bu tip oyuncuları küstürmemek gerekir, sağlam olduğu sürece saha içinde tutacaksınız. Portekizli yıldız hata yapmıyor değil, ancak mutlu olduğu anlarda ondan iyisi yoktur. Tıpkı dünkü maçta olduğu gibi, adrese teslim toplar, üç asist ve üç gol.
Gökhan Töre, stil olarak ona benziyor, ancak sakatlanıp çıkıncaya kadar, driplingleri hep boşa gitti! Tamam, adam eksiltmek ve topu rakip alana yıkmak bu oyunun kurallarından biridir. Ne var ki, eğer sürekli topları kaybediyorsan, biraz basit oynamayı yeğleyeceksiniz! Dripling, sakatlanmaya davetiye çıkarmaktır, risklidir.
Gelelim Mustafa Pektemek kardeşimize... Çok çabuk ve de yetenekli bir oyuncu, artı gözü kara, tekmeye kafa atacak kadar. İşte bu yüzden sakatlıklarla boğuştu, neredeyse futbolu unutacaktı, dün ortaya çıktı, hatta yeniden doğdu. Sağlam Mustafa Pektemek, bir çok yabancı forveti, ismi lazım değil (!) cebinden çıkarır. Yeter ki nazara gelmesin, kontrollü oynasın, sakatlanmasın, aman kardeş. Rizespor karşısında forvet arkası gibi oynadı, Love’ın yükünü
Gazeteciliğin en keyifli yanı muhabirlik, yani habercilik... Öyle sanıldığı kadar kolay değildir, riskleri çoktur. Kılı kırk yaracaksınız, araştıracak ve sorgulayacak, doğru ise sayfalarınıza taşıyacaksınız.
46 yılı geride bıraktım; yazarlığa terfi etmeme karşın, habercilik apoletimi hiç bir zaman bırakmadım. Ama son dönemde kulüplerin yaptıklarını da anlayamadım.
BİİİR... Nevzat Dindar’ın geçen hafta sutopucularla ilgili yaptığı haberi övdük. Hay övmez olaydık!
Galatasaray haberi yalanlayamadı ama Dindar’a akredite yasağı getirildi. Neden, niçin? Son dönemde aleyhte bazı haberleri olduğu için... Koca Galatasaray’ın şu an ki yönetimine bunu yakıştıramadım!
Bizler bu tip yasaklarla yıllardır boğuşuyoruz, alıştık! Ama öyle yasak koymakla, doğru habercilikten bizleri alıkoyamazsınız. Sizler yöneticiliğinizi, biz de haberciliğimizi yapmaya devam edeceğiz.
İKİİİİ... Galatasaray’dan çıkıp, rotayı Beşiktaş’a çevirelim... Yine Milliyet Spor Servisi editörlerimizden Mustafa Anıklı, Beşiktaş’la ilgili bir habere imzasını attı, onu da kutluyorum. Haberin başlığı, “Güneş yanığı”... Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş’in UEFA’ya verilen ‘’Borçsuzluk” kağıdında imzasının olmaması ve Tolga ile
Süper Lig’de 9. haftayı geride bırakırken, görüyoruz ki adı ne olursa olsun, hiç bir takımın işi kolay değil, büyükler dahil takılan, takılana! Tıpkı dünkü Beşiktaş gibi!
Evet Kartal’da da işler yolunda gitmiyor, mazisini mumla arıyor! Gördük ki, Göztepe karşısında ilk yarıda sürekli baskı yapan, penaltı kaçıran Beşiktaş, ikinci yarıda iki duran toptan teslim bayrağını çekti! Kartal’ın yenilgisi bence asla sürpriz değil, zaten kör-topal gidiyordu, dün de lastik patlattı!
Özellikle gol yollarında müthiş sancılı Kartal...Cenk Tosun’un yeri hala bom-boş... Güneş hoca Vagner Love umut bağladı, Larin ve Mustafa Pektemek ne güne duruyor hocam?
Göztepe karşısında ne yaptı Vagner Love? Kaleye arkası dönük pozisyonlarda müthiş etkisiz, bırakın bunu ayağındaki topu kontrol etmekte zorlanıyor, siz hala onu tercih ediyorsunuz! Savunmanın bankosu Pepe sakatlandı, Vida malumunuz cezalı.Güneş ne yapsın, elinde bir Roco var, yanına da çaresiz Medel’i monte etti. İlk yarıda öyle bariz hata yapmadılar, ikinci yarının 51.dakikasında duran toptan Jerome’nin golünde ikisi de sınıfta kaldı! Bu Reis, sahneye çıktı, kalabalık savunma arasından kafayla takımını iki farka taşıdı. Dememiz o ki, duran toplarda
Köklü değişimler zordur... Kılı kırk yaracaksınız, baskıları gözardı edeceksiniz!
Nereye varmak istiyoruz, A Milli Takımımız, müthiş bir değişim süreci yaşıyor. Elbette futbolda, yarışmacı takımsanız ki, -ay yıldızlı ekibimiz öyle- köklü değişime gitmek zordur.
Lucescu, diğer hocalarımıza oranla avantajlı başladı göreve... Görüyoruz ki, bir dönemlere damgasını vuran, ay yıldızlı ekibimizde sadece Mehmet Topal, Şener ve Hasan Ali Kaldırım kaldı. Özellikle Mehmet Topal, ağabey konumunda ama oynadığı zaman da müthiş katkı sağladığını pas geçemeyiz.
Lucescu bence bu değişim adına müthiş bir fırsatı yakaladı. Örneğin Uluslar Kupası... Elbette önemli olan 2020 Avrupa Şampiyonası Finalleri’dir. Ancak köklü değişimi Uluslar Kupası’nda yapabilir, kafanızdaki ideal kadroyu bu kulvarda yakalayabilirsiniz. Kim ne derse desin, Lucescu ülkemizi uluslararası hedeflere taşıyacak yarışmacı takımın temellerini çoktan attı. Sırada ufak tefek rötuşlar kaldı.
Değişimlerin sancılı olacağını yinelemeye gerek yok. Bu yeni yüzler ve yeni heyecanlardan oluşan ay yıldızlı ekibimize herkesin sahip çıkması şarttır. Biraz sabır, biraz destek, hepsi o kadar...
Lucescu’yu bu süreçte rahat bırakalım, “Yok o niye var,
Uluslar Kupası’nda üçüncü puan maçımızı Rusya ile oynadık, ne var ki puan hesaplarımız tutmadı. İsveç’te mağlubiyetten bizleri galibiyete taşıyan A Milli Takımımız’dan bu özelliğini Rusya maçına yansıtmasını bekledik, hayal kırıklığı yaşadık.
Nedeni çok basit, şu duran toplardaki zaaflarımıza bir türlü çare bulamadık. Yani, takım savunmasını bir türlü beceremiyoruz maalesef...
İlk yarıda Rusya’nın etkili ve baskılı oyununun diğer en büyük nedeni ise yaptığımız top kayıplarıdır. Özellikle orta alanda iyi pas yapamaz, top kaybederseniz, rakibin baskısına davetiye çıkarır, golü de yersiniz!
Roman Neustadter’in attığı ya da ayağına çarpıp (!) yediğimiz gole bakın! Bir korner atışı, top yan direkten dönüyor, savunmadaki adam paylaşımın yerinde yeller esiyor! İyiyiz, güzeliz, gelecek adına umut doluyuz, tamam... Ne var ki, şu savunmadaki kronikleşmiş hastalığımıza Lucescu’nun sıkı bir neşter vurması şart oldu.
Bu oyunun temel kurallarında bir numara, topa sahip olmaktır. Yani top hep bizde olacak. Aksi durumda, ilk yarıda böyle idik, pozisyon üretemediğiniz gibi, rakibimize altın tepsi içinde üç puanı ikram ettik!
Bosna Hersek maçında mükemmel bir oyun ortaya koyduk, kazanma adına her şeyi