Bakın, Sergen Yalçın’ı en iyi tanıyanlardan biriyim. Bu tanışıklık taaa Beşiktaş altyapısından başlar.
Benim tanıdığım Sergen Yalçın öyle kolay kolay isyan etmez, ediyorsa mutlaka sağlam nedenleri vardır ki, öyle...
Efendim, Fenerbahçe derbisinde Sergen hocanın isyanı haksızlığadır... Hakem avantajı kesiyor, üstelik olgun bir atak. Hadi gel de isyan etme kardeşim! Fenerbahçe lehine verilen penaltı, penaltı mı, değil! Mert Hakan’ın çift sarıdan kızarması gerekiyor, hakem bunu da ‘es’ geçti. Souza’nın sertliğine övgü yağdıracak halim yok, kesin kırmızı kart, atamadı! Ama ondan önceki faul pozisyonuna ne demeli? Souza’nın isyanı ve de sertliğinin temelinde bir önceki pozisyon yatıyor.
Bazı yorumcular diyorlar ki, “Sergen Yalçın’ın atılması gerekirdi, hakem atamadı... Sumudica, Rumen ya onu rahatlıkla atıyorlar...”
Yapmayın, etmeyin Sergen Yalçın ile Sumudica’yı nasıl aynı kefeye koyuyorsunuz? Rumen hocanın kırdığı ceviz, bini geçti! Adam teknik direktör değil, tam bir provokatör! Her maçta mutlaka bir arıza
Haftanın derbisinde isterseniz, sadece ilk yarıyı şöyle bir kantara çıkaralım...
İstediğiniz kadar transfer şampiyonu olun, bu oyun öyle kadroyla - madroyla olacak iş değil, isteyeceksin, oynayacaksın, kazanacaksın!
Topla oynamaya bakıyorum, Beşiktaş rakibine oranla çok önde. Larin ve Aboubakar ikilisini tutabilene aşkolsun, fırtına gibiydiler.
Kartal’ın en önemli özelliği bu yarıda topu sürekli ayağa oynamasıydı. Yani Kartal çok akıllı bir oyun ortaya koydu, araya atılan toplarla Fenerbahçe kalesine indiler, nitekim Aboubakar, klasına yakışır iki gol attı. Atiba ise Gustavo’yu çok iyi marke etti, etkisiz kıldı.
Fenerbahçe’nin Cisse ile attığı gole bakmayın, onca kadro derinliğine karşın öyle aman aman pozisyon bulamadılar. Tabii ki Necip, iki hatasına karşın, o göbekte müthiş bir mücadele örneği ortaya koydu.
Özellikle ileriyle çıkışlarıyla tanıdığımız Gökhan Gönül’den gerekli kanat bindirmelerini göremedik, hatta çıkma şansını da fazla bulamadı. Örneğin Ozan Tufan ve de Sosa, sarı-lacivertli takımına katkı sağlayamadılar.
UEFA Ligi, neticede bir turnuva değil mi? Peki, böylesi bir turnuvada neden VAR sistemi uygulanmaz arkadaş? Her yerde var, bu kulvarda yok, hadi ordan! UEFA Ligi, neticede bir turnuva değil mi? Peki, böylesi bir turnuvada neden VAR sistemi uygulanmaz arkadaş? Her yerde var, bu kulvarda yok, hadi ordan! UEFA, sanırım bu ligi ciddiye almıyor! O zaman adama sormazlar mı, niye böyle bir organizasyona gerek duyuyorsun eyy UEFA! VAR’ı devreye sokun da, biz de kritik pozisyonları görelim, ona göre yorum yapalım!HHHUEFA Ligi’nde tek temsilcimiz Sivasspor, bir yanda pandemi (7) diğer yanda sakatlıklarla (1) boğuşuyor! Düşünün Sivasspor sahaya dört yedekle çıkmak zorunda kaldı! Çalımbay, elde-avuçta ne varsa, onu sahaya sürmek zorunda kaldı! Demem o ki, ideal on biri pandemi nedeniyle adeta yerle-bir olmuş Sivas’ın!Böylesi negatif tabloda, Sivasspor’dan öyle aman aman futbol beklemek bir haksızlık olmaz mı? Sahadaki futboldan çok, skor tabelası bizi ilgilendiriyor.Sivasspor’un ilk yarıdaki oyununa bu pencereden bakarsak, tempoyu yakalayamadığı
Atiba Hutchinson; yaşına - başına baktığınız zaman, emekli olması gerekir değil mi? Dünyada ilerlemiş yaşına karşın, gençlere taş çıkartan oyuncu sayısı öyle sanıldığı kadar çok değil. Atiba çok özel bir oyuncu, en önemlisi çok profesyonel, ahlaklı ve de topla müthiş işler yapıyor. Bizim anladığımız dilden adam ‘kazma’ değil, bırakın gollerini bir kenara, asistlerine ne demeli?
Sinan Engin’in güzel bir benzetmesi var, bayıldım; “Heykelini dikmeye ne kum, ne de çimento yeter”...
Rıdvan Yılmaz, 19 yaşında pırıl pırıl bir genç ve de çok yetenekli... Çabuk ve de müthiş bir sol ayağı var. Başakşehir’in etkili oyuncusu Visca’yı öyle marke etti ki, Bosnalı yıldız kanat değiştirmek zorunda kaldı! Rıdvan üzerinde durulması gereken bir oyuncudur. Bu anlamda Sergen Yalçın’a büyük görev düşüyor...
Necip Uysal, soyadı gibi, sessiz - sakin ve uysal, nereye koysanız orada oynuyor, gıkı çıkmıyor. Hani bir söz vardır, “Her eve lazım” diye, bunu Necip’e uyarlarsak, “Her takıma
Bu oyunda maçlar öncesinde kullanılan bir söz vardır, “Kağıt üzerinde favori” diye...
Bu iş öyle kağıtla mağıtla falan olmuyor... İsteyen, oynayan kazanır arkadaş, oynayan!
Sakın ola bu düşüncemize fanatizm olarak bakmayın. Kişisel olarak Beşiktaş’ta bu maç öncesinde kuşkularım da yok değildi.
Savunması yerle bir olmuş Kartal’dan söz ediyoruz. Sergen Yalçın hoca, elinin altındakilerden bir savunma bloğu oluşturmuş. Valla ilk yarıda aslanlar gibi kaleyi savundular, taa ki 81. dakikaya kadar. Gulbrandsen’in golüne ne diyeceğiz? Bitmedi, bir de 90 artı 4’teki aynı futbolcunun ikinci golünün adını ne koyalım, eyy savunmacılar!
***
Haaa Başakşehir’in ilk yarıdaki etkisiz futbolunda kuşkusuz, Kartal’ın üçüncü bölgede yaptığı müthiş baskıdır, gerisi detaydır. Aboubakar ilk yarıda belki pozisyon bulamadı, ama fizik gücünü müthiş kullandı, rakip savunmayı sadece huzursuz etmedi, gözdağı verdi gözdağı... Ve penaltıdan attığı golle, olası bir iş kazasına da set çekti Aboubakar...
***
Günlük yaşamımızda, “Yiğidi öldür, hakkını yeme” diye sıkça kullandığımız bir atasözü vardır. Evet, bu atasözü bizim kulvar için biçilmiş kaftandır!
Hakkını yemek bir kenara, adamı ipe çekeriz, atmaca gibi fırsat kollar, üzerine çullanırız! Gerek iç hatlarda, gerekse Avrupa arenalarında büyük başarılara imza atan yerli hocalarımızın adeta çarmıha gerilmesini içime sindiremiyorum arkadaş! O kadar çok ki, hangisini yazsak? Eee, futbol böyle bir oyun, adamın başarılarına bakmazlar, fırsat kollarlar, fırsat!
Örneğin Mustafa Denizli... Üç büyük takımı şampiyon yapan tek hoca değil mi? Bu tarihi rekoru başka bir teknik adamın kırması mümkün mü? Hatta imkansız dersek abartmış olmayız.
Fatih Terim... Bırakın iç hatlarda apoletlerine taktığı yıldızları bir kenara, UEFA Kupası’nı ülkemize o kazandırmadı mı? O kupayı bizim jenerasyon gördü, yaşadı. Bir daha ülkemize gelir mi, gelmez mi bilemiyoruz? Artı tamı tamına üç kez Avrupa Şampiyonası finallerine A Milli Takımı
Gaziantep yenilgisi ardından Sergen Yalçın’ın bireysel hatalardan yakınmasını eleştirenler var. Eleştirileri bir kenara bırakın, Yalçın’ın konumu bile sorgulanır hale geldi.
Ne oluyor? Niye karalar bağlanıyor, anlamadım? Alınan yenilgilere bakın, neredeyse tamamı bireysel hatalardan kaynaklanıyor. Öyle faturayı kalkıp, bireysel hatalar yapan oyuncuların yerine, hiç kimse kalkıp Sergen hocaya kesmeye kalkmasın. Elinin altındaki kadro malum, sanırsınız ki, çok alternatif var da, kullanmasını bilmiyor!
Stoper sakatlandı, yerine alternatif girdi. Girdi de ne oldu? İyi oynamadığı gibi bir çuval inciri de berbat etti İspanyol arkadaş! Adı ne olursa olsun, isterse yıldız olsun, fark etmez! Söz konusu bireysel hataysa, teknik adamların eli - kolu bağlıdır. Konya maçında Vida’yı anımsayın, böylesi bir tecrübe, o hataları yapar mıydı, yaptı! Bunun adı bireysel hatadır, önüne hiç kimse geçemez, bunu bilir, bunu söyleriz!
Kartal’da bir de kart sorunu yaşanıyor... Pozisyon gereği kart görebilirsiniz, oyunun doğasında var. Peki, top orta alanda, kaleniz için hiçbir
Beşiktaş’ta ‘kart’ görmek adeta kronikleşmiş arkadaş!
Hadi sarıyı geçtik, peki kızaranlara ne diyeceğiz, ya da adını ne koyacağız?
Dün de 55. dakikada kaleci Ersin Destanoğlu kızardı, çok kritik maçta takımını on kişi bıraktı!
Seni anlıyorum, savunmada tek kaldın, çaresizdin, çıktın, ama son adamsın kardeş. Kaldı ki gol olsa bile fatura asla sana çıkmazdı. Çünkü oranın asıl aktörleri ailecek hücuma çıktılar, savunmayı unuttular!
***
Gaziantep deplasmanında bir kez daha gördük ki, bu oyunda istatistikler her zaman skor tabelasıyla örtüşmüyor!
Meşin yuvarlak istediğiniz kadar sizde olsun, top rakip filelere gitmiyorsa, neye yarar ki?