Şenol Güneş, kurumuş ağaca dokunsun, yeniden yeşeriyor, filizleniyor, dal-budak salıyor, meyvesini de veriyor.
Güneş hocamızın başarılarını ancak böyle anlatabiliriz. O kadar var ki; örneğin 2002 Dünya Kupası’nda ay-yıldızlı ekibimizi 3.’lük kürsüsüne taşıdı. Araya Beşiktaş’ı sıkıştırdı, Kartal’a iki şampiyonluk kazandırdı.
Yeniden A Milli Takım’da bayrağı teslim aldı, ay-yıldızlı ekibi kısa yoldan EURO 2020’ye taşıdı. Başarı eşittir, Şenol Güneş... 2022 Dünya Kupası elemelerine müthiş bir başlangıç yaptık. Önce grupta favori gösterilen Hollanda’yı ardından da Norveç’i devirdik, yolumuzu temizledik! Her şey harika giderken, hiç beklenmedik şekilde Letonya’ya takıldık, 2 puan bıraktık. Bu sürpriz kayıp bizim rotamızı değiştirmez ancak hem nazar boncuğu hem de ders olsun...
Hiç unutmam 2002 Dünya Kupası’nda Şenol Güneş’in başarılarını gözardı ettik, onun giyim - kuşamıyla uğraştık! Bu konuda yazılmadık, çizilmedik şey kalmadı, hala hafızalarda kazılı! Acaba kılık - kıyafetiyle uğraşanların
Avrupa Şampiyonası’na direkt yelken açan A Milli Takımımız, şimdilerde çıta yükseltti, dünyaya göz dikti.
Büyük, küçük takım hiç fark etmiyor, takır - takır oynuyorlar, güçlü rakiplerini tek tek yeniyorlar, adeta yol temizliyorlar.
Gelin görün ki, bu oyunda ummadığınız taş, baş yarıyor bazen arkadaş!
Letonya kendi çapında bir ekip, eti-budu belli! Hollanda ve ardından Norveç’i yen, gel Letonya’ya takıl, olacak iş mi! Buna çayda boğulmak denir!
Halbuki ne güzel başladık maça, daha ikinci dakika dolmadan Kenan Karaman’la gol perdesini açtık. Yusuf Yazıcı, Kenan Karaman ve Caner’le pozisyon yakaladık, atamadık! Caner’in harika bir şutu üst direkte patladı, canın sağolsun dedik.
Yüklendik, baskı yaptık, takım oyununu öne çıkardık, 33’te Hakan Çalhanoğlu’nun füzesiyle farkı ikiye taşıdık. Tam tamına iki dakika sonra, Savajnieks’in farkı bire düşüren golüyle sarsıldık, rakibin direncini artırdık!
Hadi dedik, olabilir, bunun ikinci yarısı da var. Nitekim Mert
Beşiktaş sevdalılarını anlatmaya gerek yok, tutkulular, vefalılar, iyi günde, kötü günde Kartal’ı asla yalnız bırakmazlar.
Gelibolu Beşiktaşlılar Derneği ofisinin duvarında bir slogan var; ‘Bir gün değil, her gün Beşiktaş’ diye. Beşiktaş taraftarını özetleyen en güzel cümle bu sanırım.
Ne var ki, ‘özeleştiri’ onlar için adeta bir yaşam biçimidir. Bir özellikleri daha var; farklı renklere gönül verenlerin yanında Kartal’ı eleştirirken, her kelimeyi özenle seçerler, laf ettirmezler, edenlere de kızarlar!
Yalnız kaldıklarında ise özeleştiriler gırla gider, el frenleri asla yoktur! Gelibolu’da siyah-beyazlı renk tutkunları biraz fazladır, çevrem onlarla kaplı. Bir arkadaşım var, Müştak Özinal, kongre üyesidir. Fenerbahçe derbisinden sonra ofiste sohbet ediyoruz, Müştak kardeşim biraz kızgın, biraz öfkeli! Sergen Yalçın’ı çok seviyorlar ve ona inanıyorlar. Müştak kardeşimizin Sergen hoca ile ilgili sitemlerini dikkatle dinledim.
Diyor ki Müştak, “Ljajic’e niye bu kadar sabır
Derbilerin havası - suyu farklıdır, kendine has dinamikleri vardır.
Kağıt üzerinde ve de rakamsal veriler ışığında ‘favori’ olabilirsiniz, eyvallah.
Tıpkı Beşiktaş gibi...
Oynadığı futbol, topladığı puanlar, o öldürücü ve de rekor kıran pas trafiği Kartal’a özgüdür, hele hele kazanma arzusu inanılmaz, farkındalığı da burada yatıyor.
Gelin görün ki, böylesi derbilerde evdeki hesap, bazen çarşıya uymaz!
İlk yarıyı kantara koyun, kim ağır basıyor, elbette Fenerbahçe. Konuk takım ilk etapta, alan daralttı, Kartal’ın pas trafiğine set çekti, uzun toplarla fırsatlar aradı, üretti de. Samuel’in kaleci Ersin ile karşı karşıya kaldığı ancak genç kaleciye takıldı.
Ancak, çok pas kaybı yapsa da ne de olsa adı Beşiktaş, onlar da bu yarıda yan - gelip yatmadılar, yani boyun eğmediler!
Milliyet’in genç muhabirlerinden, takım arkadaşım Celal Umut Eren, gerçekten çok yetenekli, özellikle araştırma haber ya da analizlerde 1 numaradır.
Bilmiyorum, Umut’un salı günü manşette yer alan ‘Balık baştan kokar!’ başlıklı Fenerbahçe analizini okudunuz mu? Buna ister haber-yorum deyin, ister analiz, isterseniz haber deyin. Her satırı gerçek verilere ve yaşananlara dayanıyor, bugüne de müthiş ışık tutuyor. Bravo Celal Umut Eren kardeşime...
Umut’un bu analizi bizlere de yol gösteriyor, Fenerbahçe’nin net bir fotoğrafını çekiyor.
Yahu arkadaş, 3 senede 51 transfer, 6 teknik direktör, gelin görün ki bu hamleler bir türlü başarılara yansımadı! Fenerbahçe görünen köydür, artık kılavuz falan da gerekmiyor! Hadi maziyi bir kenara bırakalım, rotayı bugüne çevirelim. Başkan Ali Koç, yönetimsel anlamda her şeyi yaptı... Paraysa para, transferse transfer... Teknik kadro bir istedi, o iki aldı. Kadroya bakın neredeyse iki takıma bedel...
Bu iki takımı lige sürün, biri şampiyonluğa, diğeri
Bu oyun sürprizler oyunudur, buna birçok maçta tanıklık ettik, yaşadık arkadaş!
Sıcak bir örnek olarak Süper Lig’deki Başakşehir - Beşiktaş maçını anımsayın...
Kupada finale kalma maçı da adeta onun bir fotokopisiydi... Gerek oyun, gerekse atılan toplam beş gol...
Demem o ki, keyif ve de heyecan veren bir mücadele izledik, iki takım da övgüyü hak ediyor.
İlk yarıda rakibine nefes aldırmayan Kartal, ikinci yarıda el freni çekti, kalesinde iki gol gördü!
Kuşkusuz bunda en büyük faktör, Başakşehir’in baskıyı, presi ve oyunu üçüncü alana yıkmasıydı.
Diğer bir faktör ise Aboubakar’ın sakatlanıp, yerini Larin’e bırakmasıydı. Kuşkusuz siyahi oyuncunun çıkması, rakip savunmacılara da nefes aldırdı, nefes!
Futbolda istatistiklere fazla takılmam. Öyle maçlar oluyor ki, ortaya konulan oyun, tabeladaki o rakamlarla bir türlü örtüşmüyor! Beşiktaş’ın en büyük özelliği kuşkusuz pas trafiğidir, öyle böyle değil arkadaş! Şöyle verilere baktım, o da ne! 709’u isabetli 782 pas yapmışlar...
Buna ne nefes, ne de can dayanır arkadaş! Başakşehir maçının ilk yarısına bakalım, kapanan bir rakip, sürekli topu ayağa oynayan, savunma kilidini açmaya çalışan bir Beşiktaş... Bu oyun böyledir, top hep sizdedir, kilidi açmaya gelince zorlanırsınız!
Tıpkı ilk yarıdaki Beşiktaş gibi... Her yolu denedi Kartal, topu kanatlara taşıdı olmadı, göbekten indi olmadı, ta ki 42. dakikaya kadar. Larin geldi, ilginç bir gole imza attı, o da şaşırdı, biz de!
Başakşehir kritik bölgede, alacağı her puan onun için can simidi anlamı taşıyor. Kaldı ki, Aykut Kocaman hocamızın oyun felsefesine yabancı değiliz. Yani açılsan bir türlü, açılmazsan bir türlü!
Zaten Beşiktaş’a karşı oynayan tüm takımlar kapanıyor, bilmeyen yok! Başakşehir’in
Görüyoruz, dinliyoruz... Her kötü skordan sonra özellikle teknik adamlar fellik-fellik faturayı kesecek adres arıyorlar!
Yahu arkadaş, sen nizami gol atıyorsun da hakem mi vermiyor? Ya da sen takır - takır top oynuyorsun da hakemler mi engel oluyor!
Bırakın bu işleri, sürekli yan yollara sapmayın...
Çıkın da topunuzu oynayın, topunuzu!
Eee, sen oynama, eline geçen fırsatları gole çevirme, sonra çık ortaya önce hakeme, sonra zemine veryansın et!
Güldürmeyin Allah aşkına! Bu oyunda yenmek de var, yenilmek de, ne çabuk unuttunuz?
Şu yaşıma geldim, yıllardır bu oyunu izliyorum, bir tane, yahu bir tane hakem hatası olmayan sezon gösteremezsiniz bana!
Görüyoruz ki, puan kaybeden, zirve yarışında darbe alan herkes hurra MHK, hurra hakemler, olmadı hurraa VAR’a hücum! O bağırıp çağıranlara, “iğne çuvaldız” deyimini anımsatırım!