Milliyet sıcak çatışmaların yaşandığı son derece tehlikeli bölgelere girerek haberciliğini konuşturuyor. Son olarak Milliyet’ten Namık Durukan’ın YPG ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bileşenlerinin denetimi ele geçirdiği Tel Abyad’a girmesi gibi... Okurlarımız sadece söz konusu haberleri takdir etmiyor, muhabirlerimizin can güvenliğinden endişeye kapılıp dualarını da esirgemiyorlar. Okur bu çatışmaların Türkiye’ye yansımasının “mülteciler” olduğunun da bilincinde... Bir okurumuz Türkiye’nin mülteci kabulü konusunda ‘örnek’ olabilecek bir tutum sergilenmesine karşın mültecilerin yaşam koşullarının giderek daha da içinden çıkılmaz bir hal aldığını hatırlatarak şöyle diyor:
“Daha birkaç gün önce siz yazdınız... Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesi mülteci kaynıyor, 10 bin nüfuslu ilçede şu anda 100 binin üzerinde insan yaşadığını... Her çatışma sonrası sınır kapılarına insanlar birikiyor... Kaçacak yerleri yok. 2 milyonun üzerinde bir mülteci. Peki bunları böyle yazıyorsunuz da devlet ne yapıyor? Nasıl bir mülteci politikası var bilmiyoruz. Mesela 20 Haziran Mülteciler Günü ama Milliyet dahil bir çok gazete bugünü hatırlamadı bile... Peki bu böyle sürüp gidecek mi? bunların takibini kim yapacak? örneğin Suriyeli çocuklar arasında okullaşma oranının % 35’in altında olduğu, kayıp bir nesil riski ile karşı karşıya bulunulduğu belirtiliyor. Diğerleri nerede? Halen kayıt edilmeyen önemli sayıda Suriyeli mülteci ne yapıyor? Mültecilerin toplumla uyumu konusunda ekonomik ve sosyal politikalar niçin oluşturulmuyor? Bunların da araştırılması bu mülteci haberlerinin takibinin bırakılmaması gerekir düşüncesindeyim...”
Ciddi politikalar gerekli
Okurumuz haklı. Medyanın özellikle mülteciler üzerine haber yapmanın ötesinde, bu konuda uzmanlaşmış ciddi bir birim oluşturması gerekiyor. Örneğin Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği’nin araştırmaları; nefret söyleminin siyasi çıkarlar uğruna körüklendiğini, mültecilerin istenmeyen kişiler ilan edildiğini, kaçtıkları savaş ve insan hakları ihlallerinin olduğu ülkelerine geri gönderilmesinin istendiğini, ırkçı saldırıların cezasız kaldığını gösteriyor. Sokaklar mülteci kaynıyor... Çoğu aç, hasta, çocuklar okula gitmiyor, iş bulamıyorlar... Ciddi politikaların oluşturulması yönünde çalışmalar yapılmazsa sonuçları hepimiz için vahim bir hal alabilir.
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) Genel Sekreter Yardımcısı İzmir 2. Bölge Milletvekili Adayı Tacettin Çolak gönderdiği açıklamada kısaca şöyle diyor: “Gazetenizin 13 Haziran 2015 tarihli sayısında ‘Seçimlerde TURK Parti sürprizi’ başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Haberde özetle; ‘barajı aşamayan köklü partilerin hayal kırıklığı yaşadıkları ve iki yıl önce kurulan TURK Parti’nin de büyük sürpriz yaptığı’ öne çıkarılmıştır. Yine haberin içeriğinde barajı aşamayan tüm partilerin oyları tek tek TURK Parti oyları ile kıyaslanmıştır. Ancak haberde, 7 Haziran 2015 Seçimlerine katılan Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) ise her ne hikmetse değerlendirme dışı bırakılmıştır. Oysa HKP, ilk defa katıldığı bir Milletvekili seçiminde YSK kayıtlarına göre 60632 oy alan sosyalist bir partidir. Seçimde en az oyu almış partilere ve bağımsız adaylara kadar tek tek değerlendirme yapılan bir haberde, oy pusulasında TURK Parti’den sonra onbirinci sırada oy alan HKP’nin yok sayılması bize pek masum gelmedi.”
Kötü niyet olamaz
Milliyet seçim haberlerini neredeyse en iyi veren ve okurlarından da tam da bu nedenle olumlu değerlendirmeler almışken bu konuda masum olmadığımızı ya da kasıtlı olduğumuzu söylemek hiç hoş değil. Olsa olsa iş yoğunluğunda gözden kaçırılmış olduğu son derece açık... Bizzat tanık olduğum şu ki hemen her muhabir sadece bir tek seçim haberi yapmadı her biri en az dört beş haberi bir gün içerisinde yetiştirmeye çalışıyordu... Dolayısıyla HKP’lilerden özür dileriz ama tam da bu nedenle anlayışlı olmalarını da bekleriz.