Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de bir süredir iletişim fakülteleri insan hakları eğitimi almanın önemini, felsefi-etik bilgiye sahip olmanın gazeteciler açısından gerekliliğini ortaya koyan projelerle öne çıkıyor. İnsan haklarına sayısız etkinlik ve projelerle katkı sağlayan Maltepe Üniversitesi bunlardan biri… Dünyada felsefenin en önemli otoritelerinden biri olan ve insan hakları konusunda çok önemli çalışmalara imza atmış Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin başkanlığında İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ile UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları kürsüsü şimdi de yeni bir bülten çıkartıyor.
İnsan haklarına  uygun davranın...

Bu sıradan bir bülten değil. Bültenin her sayısında, üniversitelerin bünyesinde yer alan insan hakları merkezlerinden biri tanıtılacak; insan haklarıyla ilgili yeni çalışmalara dikkat çekilecek. Bültenin ilk sayısında yer alan Prof. Dr İoanna Kuçuradi’nin makalesi, sadece iletişim öğrencilerini değil, gazetecileri de doğrudan ilgilendiriyor. Prof. Dr Kuçuradi “İnsan Haklarının Etik Eğitimi” başlıklı yazısında kısaca şöyle diyor:

İnsan haklarına  uygun davranın...

“Bu eğitim kesintisiz verilmeli”

“…Bugün en yaygın şekilde, çoğu zaman da yurttaşlık ve demokrasi eğitimiyle birlikte yapılan insan hakları eğitimi, insan haklarının kişiyi devlete karşı korumayı amaçladığı; dolayısıyla insan hakları eğitiminin amacı, kişileri kendi haklarını öğrenmeye ve talep edebilecek hale gelmeye yardım etmek olduğu kabulüne dayanır. Böylece insan hakları eğitiminin şu andaki hedefi, insan haklarını, gerektiğinde de kendi haklarını da koruyacak insanlar değil, hakları (kimin tarafından?) korunacak insanlar eğitmektir. Ne var ki;

a) Devlet dediğimiz kurum ve organlar bütününün varlık nedeni insan haklarını korumak, başka bir deyişle adalet fikrini ete-kemiğe büründürmek ve

b) insan hakları eğitiminin en son amacı insan hakları ihlallerinin sadece telafi yollarını öğrenmek değil, insan hakları ihlallerini önlemek... Yapılan insan hakları eğitimini gözden geçirmek ve merkezine felsefi etiği koymak uygun olur.

İnsan haklarının bu etik eğitimin hedeflediği, eğitileni insan haklarının neden korunması gerektiğini, yani neden her birimizin insan haklarını koruması gerektiğini kendi adına düşünmesine yardımcı olmaktır. Bu da insan haklarına ilişkin kavramsal bilgi vermekle yapılabilir.

Nedeni de şu: İnsan haklarının ne olduğuna ilişkin kavramsal bilgi kişilere kendileriyle hesaplaşmaya, insan kimliklerinin farkına varmaya, böylece de çok defa, mesleklerini icra ederken ve günlük yaşamda insan haklarını korumayı içtenlikle istemelerine yardımcı olur. İnsan haklarının etik eğitiminin başka bir önemli öğesi de eğitilene, eylemde bulunacağı belirli bir durumda insan haklarının gerektirdiklerini nasıl bulabileceği üzerine düşünmesine yardımcı olmaktır. Değerlendirme eğitimi, eğitileni yalnızca insan haklarının belirli bir durumda yalnızca gerektirdiklerini bulmaya yardımcı olmaz, aynı zamanda kendisini de sahip olabileceği önyargıları aşmaya ve insan haklarına uygun davranmaya da yardımcı olur. İnsan haklarının bu eğitiminde çok önemli bir husus da bu eğitimin ilk, orta, yüksek öğretimde, ayrıca da yaşam boyu eğitimde, kendileri insan haklarının eğitimini görmüş eğiticiler tarafından ve kesintisiz olarak yapılmasıdır.”

Türkiye’de yıllarca insan hakları alanında yaşanan mağduriyetlerde medyanın oynadığı rolü ve sorumluluğunu düşünecek olursak, Kuçuradi’nin bu makalesi gazetecilik mesleğini icra edenlerin referansı, “başucu” makalesi ve hatta duası olmalı.

BİR ÖVGÜ BİR YERGİ

Roma La Sapienza Üniversitesi’nde bir öğretim üyesi, ameliyat olan köpeğine bakabilmek için iki gün işe gitmedi. Üniversite bu gerekçeyi kabul etmeyince ismi saklı tutulan öğretim üyesi, hayvanlar üzerinde deneylerin yasaklanması için mücadele eden yardım örgütü LAV’ın yardımıyla üniversiteye dava açtı ve kazandı.

İnsan haklarına  uygun davranın...

Mahkeme köpeğin hastalanmasını “ailevi nedenler”den biri olarak kabul etti. Medyanın habere gösterdiği ilgi, haber dili ve mahkemenin gerekçesini öne çıkartması, hayvanların da aile bireylerinden biri olduğu fikrini kamuoyunda meşrulaştırması açısından son derece önemli ve belki de bir ilk.

10 Ekim 2015’te Ankara Tren Garı önünde iki canlı bomba, kendilerini patlatmış, katliamda 102 kişi hayatını kaybetmişti… Yaralar henüz sarılmadı. Terör mağdurları adalet peşinde ancak medyanın büyük bir bölümü terör olayının mağdurlarının adalet çağrısını duymadı. Sosyal medya, basının insanlara ve tarihe karşı sorumlu olduğunu hatırlatarak olayı yeniden gündeme taşıdı. Terörün ideolojisi olmaz, medya bu terörü hatırlatmalı ve terörü kınamalıydı.