Değerli dostlar; bir toplumun tarihsel süreç içerisinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi - manevi özelliklerin bütününe kültür denir. Başka bir ifadeyle, doğanın yarattığı her şeye karşı insanın yarattığı her şey kültürdür.
Kültürün kadim oluşum süreci içerisinde adet, gelenek ve görenek belirleyici deneyim oluşumlarıdır. Adet basit pratikler bütünüdür ve belli bir çevreyle sınırlı alan içerisinde görülür. Alan anlamı yerleşke olarak köyleri işaret eder. Kasabanın adeti olamaz, köylerin adeti olur. Kasaba köylere göre yerleşik bir bölgeyi işaret ettiğinden dolayıdır bu.
Kültür bütün dini ve ahlaki güzelllikler bütünü olarak ele alınırsa bir toplumun kendisi olarak ürünlerini gösterir. Atalardan gelen maddi ve manevi değerler yekunu olan kültür; genel olarak esinlenme ve seziş vasıtasıyla oluştuğundan dolayı millidir.
Birkaç örnek
Anadolu kültür tarihinde adet, gelenek ve milli öğe kaynaklı birçok deyim vardır. Bunlardan bazılarıyla merhaba Anadolu’dan...
l Ayaklı meyhane: Bu deyim Osmanlı döneminde şerbetçiler gibi boyunlarına astıkları bir tulumla arak (rakı) satan seyyar meyhanecileri işaret eder. Osmanlı devrinde çoğunlukla Ermeni ve Rumların bu işi yaptıkları bilinmektedir. Ayaklı meyhaneler genellikle manavların etrafında kol gezerlerdi çünkü amaçları arağı içen müşterinin manavlardan kendilerine mezelik alacakları düşüncesiydi. İstanbul ayaklı meyhanecileri genellikle Bahçekapı semti civarında dolaşırlardı ve Evliya Çelebi onlara “piyade meyhaneci” demekle kalmaz, 800 adet olarak sayılarını da biraz abartarak verir.
Darısı başına: Tarıma ve hayvancılığa dayalı ekonomi Türklerin yüzyıllardan beri uğraş alanı olmuştur. Her yıl bir başka umutla işe koyulan çiftçi için ümitlere yolculuğun başlangıcı tarlasını ekin almaya hazırlamak sonra da tohumları atmaktır. Tarlaya “darı tohumunu atmak” özlenen bir dönemdi. Bu mutlu anı komşularının da yaşayabilmesini ümit ve temenni eden çiftçi; “Kolay gelsin” diyen komşusuna “Darısı başına, sen de gör inşallah” diye cevap vererek iyi dileklerini sunardı.
Hariçten gazel okumak: Gazel, klasik Türk musikisinde belli bir kurala bağlı olmadan bir kişi tarafından sazlardan birinin eşliğinde okunan müzik eseridir. Vakti zamanında eğlence kültürünün ana yerlerinden birisi olan meyhanelerde yapılan sazlı sözlü programlarda bazen müşterilerden birisi gazel veya başka bir eser seslendirmek isterdi. Başlangıçta fasıl ve sanatçı tarafından programa renk katması için bu istekler memnuniyetle karşılanırken sonraları bunlar sanatçının ve saz heyetinin programını aksatacak şekilde çoğalınca işletme müdürleri fasıl ekibinin arka dekor panosuna şu yazıyı asma gereğini duymuşlardır: “Hariçten gazel okumak yasaktır.”
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024