Yeni öğretim yılına sayılı günler kala eğitimden, okuldan, öğretmenlerimizden ve çocuklarımızdan beklentilerimizi gelin bir kez daha gözden geçirelim.
Dün olduğu gibi bugün de eğitim ve okullar, hayatımızın olmazsa olmazlarının en başında geliyor. Tıpkı ailemiz, öğretmenlerimiz, kitaplarımız ve arkadaşlarımız gibi.
Okul deyip geçmeyin, hemen hemen her şeyin ilkini orada görür, orada öğrenir, orada yaşarız. Bu yüzdendir ki öğrencilik yılları hiç unutulmaz...
Eğitim bir yaşama sanatıdır ve her şeyden önce alanı mutlu etmelidir. Kazandırdığı donanım ve yetkinliklerle yaşam kalitemizi yükseltmelidir.
İstenilen bu da gelinen nokta ne? Elbette sorgulanmalı ama bu kez gelin dünü dünde bırakıp geleceğe odaklanalım.
Yeni bir sayfa!
Yeni öğretim yılına yeni bir Bakanla giriyoruz.
Eğitimci olmasa da eğitimin içinden geliyor. Uzun yıllan MEB Müsteşarlığı yaptı ve eğitim sorunlarını da eğitimde beklentileri de yakından biliyor.
Dışarıdan gelen Bakanlara göre fazlasıyla avantajlı. Kadrolar da büyük ölçü de yenilendi. Şimdi sıra icraatta...
Eğitime yönelik eleştiriler ve öğrencilerin memnuniyetsizliği sadece bizim değil, gelişen ve gelişmekte olan tüm ülkelerin ortak sorunu.
Eğitim eskiden öğrencilerin üç adım önündeydi, şimdi beş adım gerisine düştü. Sınavlar da olmasa eğitimi ciddiye alan olmayacak.
Sınıfta kalmanın yeniden getiriliyor olması, umarız “ciddiye alınma” konusuna bir nebze katkıda bulunur.
Çok daha önemlisi, eğitimle elde edilen kazanımların bir cazibe merkezi haline getirilmesi.
Öğrenciler, öğrendiklerinin yaşamda bir karşılığı olduğunu gördüklerinde emin olun her şeye dört elle sarılacaklardır…
Fedakârlığa değmeli
Devlet ve millet olarak harcamalarımızın en tepesinde eğitim geliyor. Genel bütçeden en büyük payı eğitime ayırıyoruz. Aile bütçesinde de zorunlu temel harcamalardan sonra en büyük pay yine eğitime gidiyor.
Peki, o zaman eğitim görenlerimiz neden mutlu değil de karamsar? Çok daha önemlisi öğrenciler okuldan neden kaçıyor?
Neden her yıl artan bir şekilde açık öğretime yöneliyorlar?
Dünya öylesine hızla değişiyor ki eğitim artık gençlerin beklentilerini karşılamıyor. Memnuniyetsizlik oranın bu kadar yüksek olmasının nedeni biraz da bu.
Bu konuda yeni bir vizyon oluşturmanın tam zamanı ve yeni öğretim yılında, yeni Bakanla birlikte, umarız bu yöndeki beklentiler olabildiğince karşılanır ve mutluluk katsayısı yükselir...
Değişim olacak mı?
Peki beklentiler ne yönde?
İşte bazı satır başları:
Örneğin eğitim süresi, 4+4+4’e devam mı, yeni arayışlar söz konusu mu?
Örneğin sınav ve diploma odaklı bir eğitim mi yoksa yetkinlik kazandırma ve üretim odaklı bir eğitim mi?
Örneğin günü kurtarmaya yönelik tek tip bir eğitim modeli mi yoksa ilgi, yetenek ve hayaller doğrultusunda ileriye dönük modüler bir eğitim sistemi mi?
Örneğin mutluluğu, gelişmeyi ve her öğrenciyi kazanmayı esas alan bir anlayış mı yoksa elemeye ve sınavı kazanamayanları değersizleştirmeye yönelik mevcut sisteme devam mı?..
Örneğin yeni bir atama, mülakatın kaldırılması ve kariyer sisteminin yeniden düzenlenmesi söz konusu mu?
Örneğin seçmeli ders mi, zorunlu seçmeli ders mi?
Örneğin tek yabancı dilli eğitim mi, çok dilli bir bakış açısı mı?..
Benzeri başlıkların sayısı elbette çok daha fazla ve ne kadar ekleme yapılırsa yapılsın yine de eksikler kalacaktır.
20 milyon öğrencimiz, 30 milyon velimiz, 1.5 milyona yakın öğretmenimiz, öğretim elemanımız, araştırmacımız ve bilim insanımız var.
Bu yüzden atılacak her adımdan önce onlar dinlenmeli ve beklentileri mutlaka dikkate alınmalıdır.
Harcanan zamana ve paraya değiyor mu?
Ömrümüzün önemli bir bölümü okulda geçiyor.
12 yıl zorunlu temel eğitim, 1, 2 yıl okul öncesi; 4, 5 yıl da üniversite dersek 20 yıla yakın bir süre eğitimle iç içeyiz.
Peki niye?
İşte bu noktada beklentiler çok farklı.
Devlet iyi bir yurttaş, anne babalar kariyer sahibi bir evlat, gençler de mutlu, başarılı ve kariyer basamaklarını hızla tırmanacakları bir gelecek istiyor.
Peki, gelinen noktaya baktığımızda aradığını bulan var mı? Ya da beklentilerin ne kadarı karşılık buluyor?
Örneğin devlet Anayasal vatandaşlık konusunda aradığını buldu mu? Veliler çocuklarının geleceği konusunda endişelenmekte haklı mı? Sınav kölesi haline gelen gençler gelecekten umutlu mu?
Benzeri soruların cevabı sadece bizde değil dünyanın her yerinde aranıyor ve cevapların dozu biraz azalıp, biraz artsa da gelişmekte olan ülkelerin hemen hemen hepsinde aynı.
Ne istiyorlar?
Eğitimden beklentilerin, ülkeden ülkeye, kişiden kişi değişmesi çok doğal.
Gençlerin beklenti çıtasının yüksek olması da sevindirici bir durum. Biz yetişkinlere düşen görev, gençlerin bu beklentilerini sabırla dinlemek ve onlara bu ortamı yaratmaktır.
Peki ne istiyorlar?
Daha iyi bir eğitim, daha iyi bir gelecek, daha iyi bir kariyer, daha iyi bir gelir, daha mutlu bir yaşam, öğrenim gördükleri alanlarda çalışmak ve adil bir yarış…
Zaten hepimiz beklentileri de bu yönde değil mi?
Peki o zaman gelin bu öğretim yılında bir farkındalık sergileyelim ve kabahatli arama yerine çözüme katkıda bulunalım...
Özetin özeti: Notla, puanla, sınavla çocuklarımızı değersizleştiren bir eğitim yerine, onlara moral ve motivasyon kazandıracak yeni bir anlayışla bezenmiş yeni bir öğretim yılı ne güzel olur…
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024