Kendisi de yabancı uyruklu eşi gibi profesör olan hocamız, yabancı uyruklu öğretim üyelerinin yaşadıkları sıkıntıları, başta YÖK olmak üzere en üst makamlara iletmiş ama nafile. Çalışma koşulları artık öyle bir noktaya gelmiş ki ülkemizden kaçmaları boşuna değil. Oysa onlar en büyük zenginliğimiz olmalı. Hele ki tersine göç çerçevesinden bakıldığında. İşte ülkemizde çalışan yabancı öğretim üyelerinin yaşadıkları:
“Yabancı öğretim elemanları sadece kültürümüzü merak edip gelenlerden değil aynı zamanda iş tecrübesi ve/veya kariyer yapmak için gelenlerden de oluşmaktadır.
Bir kısmı da bizim gibi bir Türk vatandaşıyla evliyken, büyük bir kısmı da evli değil ama bir şekilde yolu buraya düşmüş ve çalışma fırsatı bulmuş kişilerden oluşmaktadır. Yakın zamanda ülkemizden çok sayıda yabancı öğretim elemanı çıkışı oldu,
olmaya da devam ediyor.
Bazı temel konuların çözümü olmadan burada mesken tutmaları da zor görünüyor. Türkiye’den neden ayrılmak istiyorlar?
Yabancı bir öğretim üyesiyle evli olduğum için bunu içtenlikle cevaplayabilirim. Birincisi, ekonomik koşullar.
Yabancı hocalara yapılan zam, özellikle geçen yılın ilk altı ayında Türk meslektaşlarına yapılan zamlardan çok ama
çok düşük kalmıştır.
Türk vatandaşı olan bir profesörden yarı yarıya daha az emekli aylığı alacağı anlamına geliyor. Aynı işi yapmaları
söz konusu olduğu için bu haksızlık değil mi?
Bazı iyileştirmeler yapıldı ama YÖK’ün verdiği veya önerilen oranlarda yapıldı ve yapılırken de bazı üniversiteler aşağıda ifade edeceğim sisteme dayanarak zam yaptı ancak yapılan iyileştirmeler de
bu soruna çare olmuyor.
İkincisi, maalesef, karşılığı olmayan ve haksız uygulamalarla, ayrımcılık yapıyor, burada kalan ve hatta bizlerle evli oldukları için kalmak zorunda olanları küstürüyoruz. Daha önce, yabancı öğretim elemanlarının TÜBİTAK projelerinden teşvik ikramiyesi alması da yasaktı ancak sonra bu düzeltildi.
Ülke olarak bize ayrımcılık yapılmasını istemiyoruz ama dik âlâsını biz başkalarına yapıyoruz. Ve inanın onlar da artık bir noktadan sonra bu ayrımcılığa dayanamayıp ayrılmak istiyorlar ve ayrılıyorlar.
YÖK’ün kaliteli yabancı öğretim üyesi çalıştırma başlığı altında son birkaç senedir bir uygulaması var. Yabancı öğretim üyeleri veya elemanlarından her sene yaptıkları yayınları ve verdikleri derslerin sayısını ve adedini istemekteler; buna uygun olarak maaşlarında iyileştirme yapılacakları veya kontratlarını uzatıp uzatmamak gibi bir sonuca gidecekleri ifade edilmektedir. Belki bu yöntemle hedeflenen şeyler bir iyi niyete dayalı olabilir ancak temelde ayrımcılığa hem de çok ciddi bir ayrımcılığa yol açmaktadır.
10 senedir yayın yapmayan bir Türk vatandaşı öğretim elemanına aynısını söylemek mümkün mü? Değil.
Başka bir husus, Türk vatandaşı öğretim üyesi 10 saatlik dersten sonra ek ders ücreti alırken, yabancı öğretim elemanları bu haktan mahrumdur. Her yüksek lisans ve doktora öğrencisi ile bizler para alırken, onlar para almazlar.
Peki, o zaman ne diye işe alıyoruz yabancı öğretim üyelerini? Köle olsunlar diye mi? Başka bir ülkede siz bu ayrımcılıklara maruz kalsanız ne hissedersiniz?
Belki özel sektördeki veya vakıf üniversitelerinde bu kadar para alıyorlardır ancak Boğaziçi, ODTÜ gibi devlet üniversitelerinde çalışan öğretim üyelerinin böyle bir durumu yok. Yaklaşık 4 ay kadar önce eşimi hastaneye götürdüm ve eşimin bir MR çektirmesi gerekti. Muayeneden sonra MR için randevu aldığımızda, bizim ilave olarak para ödememiz söylendi. SGK’nın bunu ödemediği ifade edildi ve SGK katkısı bizden alındı. Neden, devlet yabancıların
SGK katkısını ödemiyor dediler. Ama benim katkı payımı ödüyor. Eşimin vergi dilimi nisan ayında dolduğu için maaşı kademeli olarak 2-3 ve hatta daha azına eylül ayında geliyor ve benden çok az maaş alıyor.
Yani demek istediğim, benden daha fazla vergi ödüyor ama yabancı olduğu için bu haktan mahrum kalıyor.
E-devletten çocuklarımızın sağlık raporlarına ulaşamıyor, notlarını göremiyorlar. Pasaport çıkartmaya gittiğimizde, eşimi sistemde bulamadılar ve bana sordular, hocam sistemde yok eşiniz, yoksa... Neyse ki başka bir başlık altında çıkıyorlarmış. Ne bu Allah aşkına, bundan da mı mahrum ediyoruz onları.
Bütün bunları çekenlerin sevgileri olmasa ve olsa dahi bir süre sonra sevgisini kalbine gömüp gitmek istiyorlar, daha fazla ayrımcılığa maruz kalmamak için. Siz de aynı ayrımcılığa maruz kalsanız buna katlanır mısınız?..”
Özetin özeti: Başarılı bilim insanları, başta ABD ve Avrupa olmak üzere pek çok ülkede yabancı da olsalar el üstünde tutuluyorlar. Bizde ise görünen o ki bırakın ayrıcalığı, tıpkı bizim hocalarımız gibi mağduriyetin her türlüsünü hatta daha fazlasını yaşıyorlar.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024