Her meslek onurludur, itibarlıdır, kazanç getiricidir yeter ki hakkını verelim. Herhangi bir konuda aradığı ustayı bulabileniniz var mı?
Çıraklık, kalfalık ve ustalık sistemimiz adeta çöktü.
Nedenin eğitim olması ise çok daha acı!
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkartıp, tüm öğrencileri üniversite önüne yığarak onlara ve ülkemize iyilik yaptığımızı sandık ama öngörülenlerin tam tersi yaşanıyor.
Öğrenci ve veliler ille de diploma dedi, siyasetçiler de onların bu istediğini yerine getirmek için ülkenin dört bir yanını üniversitelerle donattı.
YÖK ve ÖSYM gibi insan gücü planlaması yapması ve öğrencileri doğru mecralara yönlendirmesi gereken kurumlar sınıfta kaldı. 12 Eylül ürünü olan bu kurumlar, o günden bugüne dayatmacı tavırlarından ve hata yapma lükslerinden asla vaz geçmediler. Umarız yeni dönemde onlar da kendilerini yenilerler.
Ara insan gücü!
Ülkemizdeki cari açığı kapatmanın garantili yolu üretimden geçiyor.
Üretimin yolu da mesleğini seven işinin uzmanı kalifiye insan gücüyle mümkün. Sınav odaklı eğitim ise üretmeyi değil, test çözmeyi öğretiyor.
Pandemi döneminde çok acı gerçeklerle karşılaştık.
Günde 500 test çözen çocuklarımız, iki yumurta kırıp karınlarını doyuramadılar. Bahçelerine üç beş fidan dikip mutfak masraflarını azaltamadılar.
Her ne kadar kimse itiraf etmese de dış göçün en önemli gerekçelerinden biri de ara insan gücü açığını kapamak. Gelenler ülkelerine gönderildiğinde pek çok sektörde ciddi eleman açığı yaşanacağını hemen herkes dile getiriyor.
Peki, o zaman bu ara insan gücümüzü neden kendimiz yetiştirmiyor, gençlerimizi dershane yerine mesleki eğitim kurumlarına ya da kurslara yönlendirmiyoruz?
Turizm, tarım ve inşaat başta olmak üzere daha pek çok sektörün ve kobi’lerin milyonlarca kalifiye elemana ihtiyacı var ve meslek liselerimiz maalesef bunun çok uzağında.
Kalkınmanın lokomotifi
Mesleki eğitim kalkınmanın, refahın, yaşam kalitesinin, istihdamın ve en önemlisi de üretimin olmazsa olmazlarının en başında geliyor.
Gelişmiş ülkelerde el üstünde tutulmaları bu yüzden.
Kalkınmış ülkelerde mesleki eğitim lehine olan yüzde 65/35 oranı bizde tam tersi ve 50 yıldır bu sarmaldan kurtulamadık.
Mesleki eğitimin, yani üreten insanın önemi her geçen gün çok daha iyi anlaşılıyor. Girmek için bir ömür tüketilen liseler, korona döneminde eve kapanıp otururken, onlar sürekli ürettiler. Salgınla mücadelede önemli rol oynadılar. Hâlâ da üretmeye devam ediyorlar.
Orta ölçekli işletmeler gibi sanayinin çarkları da onlar sayesinde dönüyor ama çok daha fazlası gerek.
Tarıma, turizm ve inşaata yönelik liselerimiz sayısı, bugünkünden çok daha fazla olsa ve nitelikli bir eğitim veriyor olsalardı, bugün her iki sektörde de çok farklı noktalarda olurduk! Depremler de canımızı bu kadar yakmazdı.
Üretim odaklı bu liseleri “ucuz iş gücü” olarak değerlendirmek yerine “Üretim için mücadele veriyorlar” çerçevesinde olaya bakabilsek, daha doğru bir değerlendirme yapmış oluruz. Milyonlarca üniversite mezunumuz var. Bir o kadar da üniversite öğrencisi. Toplam sayıları 20 milyona yakın!
Peki, ne kadarı iş buldu, ne kadarı mutlu, ne kadarı eğitim aldığı alanda çalışıyor? Ülke olarak üretmek ve üretmek için de üreten insan gücü yetiştirmek en önemli hedeflerimizden biri olmak zorunda.
İşsizlik ve üretim zafiyeti sadece bizde değil, dünya genelinde öne çıkan en önemli sorunlardan.
Diploma odaklı eğitimden üretim odaklı eğitime geçmenin zamanı geldi de geçiyor. Öyle ya da böyle, bugün olmazsa da yarın, sahip olduğumuz yetkinlikler yani becerilerimiz diplomadan çok daha önemli hale gelecek.
Ah o 70’li, 80’li yıllar!
MEB’in geçmişteki yanlış politikaları yüzünden meslek liseleri adeta çökertildi. Son zamanlardaki kıpırdanma ile yeniden canlanır ve ilgi odağı haline gelirler mi, hep birlikte göreceğiz. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde bugünkü mesleklerin üçte ikisi yok olacak!.
Bu yüzden hâlâ o mesleklere yönelik kalifiye eleman yetiştirmenin hiçbir anlamı yok! Mesleki eğitim reformu konusunda MEB’e destek çıkmak hepimizin asli görevi olmalı. En çok da siyasilerin!
Sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde iş yapabilecek nitelikte ara insan gücü yetiştirmek eminiz ki en çok da anne babaları mutlu edecektir.
İşsiz ve mutsuz milyonlarca üniversite mezunu mu yoksa işinde uzman, iyi maaşı olan mutlu bir nesil mi?
Kaçırdıklarımıza üzülmek yerine, elimizdekilere sevinelim ve mutlu bir geleceğin yolunun diplomadan değil kalifiye iş gücünden geçtiğini ne olur artık anlayalım.
Mesleki eğitimi bir iş bulma aracı olarak değil, hayalini kurdukları yaşama onları kavuşturacak bir sevda olarak çocuklarımıza sevdirmeliyiz.
Özetin özeti: Meslek liseleri konusunda en önemli samimiyet testi, ilk atama döneminde onlara ayırılacak kadro sayısı olacaktır.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024