Üniversite sınav sonuçları eğitim sistemimizdeki çarpıklıkları çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
MEB, ÖSYM ve YÖK’ün eğitime bakış açıları öylesine farklı ki bunun acısını da öğrenciler, veliler ve en önemlisi de ülkemiz çekiyor.
Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşayamıyor. En önemli yılları okul/dershane/özel öğretmen arasında koşturmakla geçiyor.
İçlerinde son bir yılda 200 bin soru çözdüğünü söyleyenler var. Yani 365 gün aralıksız, günde ortalama 500-600 soru çözüyorlar.
Bu ne kadar doğru?.
Sonuç mu? Ne siz sorun ne de biz anlatalım. Fen ve Matematik’te ülke ortalaması yüzde 20 bile değil.
“Bu sonuçlarla mı bilim toplumu olup geleceğe damga vuracağız?” diyenler çok çıkar. Zaten çıkıyor da.
Peki haksızlar mı?
Üniversite sınav sonuçları açıklandı. Şampiyonlar, milyonluk kolejlerden değil, devlet liselerinden.
Sınav maratonunun en önemli ayağı olan üniversite ve bölüm tercihleri, 27 Temmuz-8 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek.
Başarı ortalamaları, onca dershane dopingine rağmen yine yerlerde süründü. 3.5 milyon aday ile başvuru rekorunun kırıldığı YKS’de, en düşük ortalama hemen her yıl olduğu gibi yine Fen Bilimleri’nde gerçekleşti.
TYT Türkçe’de 40 soru soruda 20,021 ortalama gerçekleşirken bu oran Sosyal Bilimler’de 20’de 8,688; Temel Matematik‘te 40’ta 8,218; Fen Bilimleri’nde ise 20’de 3,546 şeklinde oldu.
Sayısal’da iki birinci
Hatırlanacağı gibi hiçbir seçiciliği olmayan Liselere Giriş Sınavı LGS’de 562 şampiyon çıkmıştı. YKS’de ise sadece bir alanda iki birinci çıktı.
Şampiyonların neredeyse tamamının, yıllık öğrenim ücretleri yüz binlerce lira olan kolejlerden değil de devlet okullarından çıkması, pek çok velinin “Onca parayı boşuna mı
Kızlarımızın voleyboldaki dünya şampiyonluğu bizi biz yapan en önemli değerlerimizden biri olan “İstersek yaparız”, ”İstersek başarırız”, “İstersek yapamayacağımız hiçbir şey yok” gerçeğini bir kez daha teyit etti.
Önce Amerika, sonra Çin. Yarı finalde birini, finalde diğerini yenmeyi başardık.
Kolay olmadı ve bu noktaya bir günde gelinmedi. Hele ki tesadüf hiç değildi.
Yıllardır bunu istiyorduk, kısmet bugüneymiş.
Bu destan, Cumhuriyetimizin 100. yılı ve bu zor günler için müthiş bir moral kaynağı oldu.
Aynı performansı sporun tüm dallarında ve hayatın diğer alanlarında da bekliyoruz.
Özellikle de eğitimde.
Akıl, bilim, kararlılık, sürdürülebilirlik, inanmışlık ve bitmez tükenmez bir mücadele hırsı olmasaydı bu başarı gelmezdi.
Milliyet’te yeni bir dönem başlıyor.
Çok zor bir dönemde görev yapan Mete, bayrağı Özay’a teslim etti.
Hem ülkemiz hem de medyanın geneli ve gazetemiz için hayırlı olsun.
Özay’ı uzun uzadıya anlatmaya gerek yok, farkındalığını eminiz ki en kısa zamanda fazlasıyla hissettirecektir.
Çalışkan hem de çok çalışkan. Günün 24 saatini haberle yaşayan sıkı bir gazeteci. Anadolu’nun en ücra köylerinde olup bitenleri bile izlemekle kalmaz, dünyanın her köşesindeki gelişmeleri de yakından takip eder. Hayatın içinden, içimizden biri. Detaycı ve ilgi yelpazesi inanılmaz derecede geniş. Gazete okumayı keyifli hale getirecektir. Getirmeli de. Kendisine, dünden bugüne olduğu gibi bundan sonrası için de başarılar diliyoruz…
Eğitimde yeni arayışlar
Gelecek, bugünden çok farklı olacak.
Öğrenme de okullar ve kitaplardan daha çok başta sosyal medya olmak üzere dijital mecralar üzerinden gerçekleşecek.
Hem devlet hem de aileler olarak bütçede en büyük payı eğitime ayırıyoruz ama buna rağmen memnuniyet oranı her geçen yıl daha da azalıyor.
Peki, sorun nerede?
*Beklentiler mi yükseldi?
*Kalite mi düştü?
*Öğrenci mi ilgisiz?
*Öğretmen kalitesi mi yetersiz?
*Sistemde mi sorun var?
*Doğru yönlendirme mi yapılamıyor?
Bir anne, babanın çocuklarına bırakacağı en iyi miras eğitimdir.
Bu dün de böyleydi, bugün ve yarın da farklı olmayacak.
Peki, gidişat bu yönde mi?
“Evet, algı ve gidişat bu yönde ama…” diye cümleye başlayanların sayısı her geçen gün daha da artıyor.
Niye mi?
Eğitim için harcanan emek, para ve en önemlisi de geri dönüşü olmayan zamana bakıldığında karşılığını fazlasıyla aldığımızı söylemek abartılı olur.
Dün çok sıradan bir işte çalışan iki üniversite mezunu bir gençle ayaküstü sohbet ettik.
“Biri olmadı, diğer üniversiteyi, diğer mesleği deneyeyim dedim. O da olmadı. Evet, diplomasız olmuyor ama diplomayla da olmuyor” dedi. Bir şey söyleyemedim.
Lise kayıtları olanca hızıyla devam ediyor.
Yakında üniversite sınav sonuçları açıklanır, tercihler başlar, devamında da kayıtlar... YKS’ye giren adaylar ve aileleri bir okuldan diğerine öylesine bir koşuşturma içerisindeler ki yazın geldiğinin farkında bile değiller.
Üniversitelerde bunun üzerine bir de barınma sorunu eklenecek ki o da cep yakıyor. Yurtlarda yeterince yer yok, ev kiraları yanına yaklaşılacak gibi değil, alınan burslar ulaşım ücretine bile yetmiyor.
Kolej ücretleri gibi yemek, ulaşım, kıyafet, kitap ve diğer masraflar da adeta uçmuş. Tüm vergiler yükseltilirken eğitime yönelik olanlar keşke sıfırlansa ya da azaltılsa. En azından moral destek olur.
Eğitimden daha büyük ve daha önemli temel ihtiyaç ne olabilir ki… Hele bir de çevrenizde gidecek okul bulamadığınız için özel okula gitmek zorunda kalıyorsanız!..
Yükseköğretimde olduğu gibi zorunlu eğitim kapsamına giren ortaöğretimde de açık öğretime yönelenlerin sayısı hızla artıyor.
Bin defa yazdık ama bir kez daha
Tartışmasız en önemli sorunlarımızdan biri de eğitim.
Peki, bunun farkında mıyız?
Hayır demek haksızlık olur.
Eğitimde sıkıntılarımızın olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da sık sık dile getiriyor, öğrenci, veli ve öğretmenlerimiz de.
Mini bir referandum ya da anket yapılsa, emin olun, “Eğitimdeki gidişattan memnunuz” diyenlerin oranı yüzde 20’nin üzerine çıkmaz.
Üç maymunu oynayanlar, sadece ve sadece bu sorunu yaratanlar.
Kim onlar?
MEB, YÖK ve ÖSYM!