Hem devlet hem de aileler olarak bütçede en büyük payı eğitime ayırıyoruz.
Çocuklarımız da daha iyi bir eğitim ve daha iyi bir gelecek için her türlü fedakârlığı yapıyor.
Elbette bunun tatmin edici bir karşılığı olmalı.
Peki var mı?
Herhangi bir değerlendirme yapmadan önce isterseniz hep birlikte 2023 üniversite sınav sonuçlarına bir göz atalım.
Sınavın ilk ayağı Temel Yeterlilik Testi (TYT) Türkçe’de bile soruların yarısını yapamadık.
Matematik’te ve özellikle Fen’de dibe vurduk.
Alan Yeterlilik Testi’nde (AYT) ise durum daha da vahim.
Milyonlarca üniversite adayının yarıştığı tercih süreci salı günü sona eriyor. Süre, muhtemelen uzamayacak. Bu yüzden bir an önce tercihlerinizi yapmakta yarar var. Çünkü son bir iki gün aşırı yoğunluk nedeniyle dijital sistemde kilitlenmeler olabiliyor.
3.5 milyon adayla yola çıkıldı. Yarım milyonu hiç sınava girmedi. Bir o kadarı da hiç tercih yapmazsa şaşırtıcı olmaz.
Tercih ettiği bölümlerden birini kazanıp da kaydını yaptırmayanların yanı sıra kaydını yaptırıp da gelecek yıl sınava yeniden girmeyi düşünenlerin sayısı da yine yüz binlerle ifade ediliyor.
İşte bu noktada çok önemli birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Kazandığınızda kayıt yaptırmayacağınız, gidip öğrenim görmeyeceğiniz, mezun olduktan sonra da o alanda çalışmayacağınız bölümleri, kesinlikle listenize almayın, aldıysanız da çıkarın. Yoksa macera olur!..
Niye mi?
ÖSYM tarafından herhangi bir programa yerleştirilirseniz, bir sonraki yıl sınava yeniden girdiğinizde Ortaöğretim Başarı Puanı’nız (OBP) yarı yarıya
Öyle bir noktaya geldik ki sanki dünya batsa umurumuzda değil.
Son yıllarda çok büyük felaketler yaşadığımız için hemen her konudaki duyarlılığımızı mı kaybettik, yoksa değişen hiçbir şey olmayacağı için “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra” misali hepten boş mu verdik?
Pandemi, deprem, doğal felaketlerin her türlüsü ve şimdi de küresel ısınma!
Ekonomideki dalgalanmalar, işsizlik, enflasyon, hayat pahalılığı…
İç ve dış göçler, ardı arkası kesilmeyen mülteciler…
Silahlanma, cinayetler, tüketim çılgınlığı, sosyal medya bağımlılığı…
Seçimler, seçimler, seçimler…
Duyarlılığımızı kaybettiğimiz en önemli alanlardan biri de eğitim.
Ülkemizin en gözde üniversitelerinden biri de hiç tartışmasız Boğaziçi.
Dünyadaki saygınlığı da bir o kadar yüksek.
Son yıllarda, yönetimden kaynaklanan ciddi sorunlar yaşıyor.
İki yıl önce Hukuk Fakültesi’ni açtı. Fakültede tek profesör yok.
Dekan da Fizikçi Rektör!
Her ne kadar vekâletle olsa da bu önemli görevi uzun süredir Rektör Hoca üstlenmiş durumda.
Böylesi tablolar eskiden Anadolu’da kurulan yeni üniversitelerde yaşanır, şaşkınlıkla karşılanır ve “Hukuk’a Ziraatçı, Veteriner, Kimyacı Dekan” diye haberler yapılırdı.
Görünen o ki dünden bugüne değişen hiçbir şey yok.
3 milyondan fazla gencimiz yeni bir üniversite, yeni bir meslek ve yeni bir gelecek arayışı içinde.
İşleri zor hem de çok zor.
Çok azı dışında, pek çoğunun aklı, girdikleri üniversite ya da fakülteden çok, giremediklerinde kalacak.
Kazananların yüz binlercesi, tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi yeniden üniversite sınavına girecek.
Niye mi?
Puanları yetse bile diplomayla doktor, mühendis, gazeteci ya da avukat olunmuyor da ondan!
Öncelikle seveceğiniz ve keyifle yapacağınız bir meslek gerekiyor.
Peki, bunu nasıl gerçekleştirebiliriz?
Kolej kayıtları sona erdi. Üniversite başvuruları dün başladı.
Eğitim yerlerde sürünse de pek çok paralı üniversite ve kolejin bir yıllık öğrenim ücreti ya da toplam maliyeti yarım milyon liranın üzerine çıktı.
Peki, öğrenci ya da velilerin yüzde kaçı verdikleri bu ücretin karşılığını fazlasıyla alıyor?
“Helali hoş olsun” diyen kaç kişi var?
Zam oranları eski öğrencilerde belli bir limitin üzerine çıkmaması gerekirken, YÖK’ün bu yöndeki uyarılarını ne dinleyen var ne de dikkate alan.
Kolejlerde de durum farklı değil.
100 bin liranın altında bir ücretle liseye başlayan öğrencilerden bu yıl için istenen ücret 500 bin lirayı geçti.
Yeni eğitim-öğretim yılında 500 bin lira ücretle kolej ya da üniversiteye başlayan öğrencilerden son sınıfa geldiklerinde sadece ve sadece bir öğretim yılı için 3-5 milyon lira istenirse hiç şaşırmayın.
LGS ve YKS’de adayların ve ailelerinin yıllardır çektikleri çile hâlâ bitmedi. Şimdi de tercih, kayıt, barınma, burs ve gidecek bir okul bulamamanın sıkıntılarıyla mücadele ediyorlar.
Yaz geldi, geçiyor, hâlâ tatil yüzü göremediler. Umarız, her şey gönüllerince olur ve yaz bitmeden, okullar açılmadan gönüllerince bir tatil yaparlar.
Pek çoğu farklı bir kente gidecek, hemen hepsi yeni bir liseye ve üniversiteye başlamanın zorluklarını ve heyecanını yaşayacak.
Yeni bir ortam, yeni arkadaşlar ve ardı arkası gelmeyen sorunlar onları bekliyor. İşte bu yüzden yılların sınav yorgunluğunu bir an önce üzerlerinden atmaları gerekiyor.
Başlangıç ne kadar keyifli olursa devamı da öyle gelir.
Dönüm noktası
Tercih sıralaması düşünce bazında en kolay olanı ama iş oturup liste hazırlamaya geldi mi en zor olanı o!
Üniversite ve meslek seçimi, hayattaki en zor kararlardan biri. Geleceğinize yön veriyorsunuz.
Milyonlarca üniversite mezunu işsizimiz var.
Öğrenim gördüğü alanda değil de bulduğu işte çalışanlarla birlikte bu sayının 10 milyonu geçtiği söyleniyor.
“Okuduğuma bin pişmanım” diyenlerin sayısı da bir o kadar fazla.
Böylesi bir tabloya bakarak, üniversite başvurularının dibe vurması beklenir ama tam aksi bir durum söz konusu oldu ve 3.5 milyon başvuruyla tüm zamanların rekoru kırıldı.
Şaşırtıcı gelişmeler bu kadarla da kalmadı. Yarım milyondan fazla aday başvurduğu halde sınava girmedi!
En çarpıcı olanı ise yüzlerce soru içerisinde sadece ve sadece yarım neti olanın üniversiteye girebileceği yeni sınav düzeninde 100 binden fazla aday sıfır çekti!
Peki, böylesi bir ortamda neden hâlâ ‘İlle de üniversite’ diyoruz.
Üniversite diploması, olduğunda bir işe yaramasa da olmadığında tüm kapıların yüzünüze kapanmasına neden olabiliyor.