Hep olumsuz olanı görür, hep yanlış olanı eleştiririz. Peki ya takdiri, alkışı hak edenler?
İşlerini ne kadar can gönülden yapsalar da, ne kadar fark yaratsalar da “o onların görevi” der geçer gideriz.
Oysa her yapıcı eleştiri gibi yerinde ve dozunda alkış da motive edicidir ve mutlaka yapılması gerekir… Son birkaç haftada ülkemizin farklı noktalarına hızlı bir tur attık. Her iş gezisinde olduğu gibi bu kez de hızlı bir tempoda “çevremizi tanıyalım” turunu ihmal etmedim. Müthiş güzelliklerle ve ayakta alkışı hak eden işine ve kentine sevdalılarla karşılaştım.
Sivas’a defalarca gittim ama Divriği’ye hiç yolum düşmemişti. Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengüçlü Beyliği döneminde inşa edilen Ulu Cami Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından, yanındaki Darüşşifa yani hastane de eşi Melike Turan tarafından yapılmış. UNESCO dünya mirasları listesinde yer alan ve çok uzun süredir restorasyonu süren bu muhteşem eserin mayıs sonunda açılması bekleniyor.
Sivas başta olmak
On binlerce kelimesi olan zengin bir dilimiz, zengin bir kültürümüz var.
Peki, kaç kelime ile konuşuyor, kaç kelime ile yazıyor, kaç kelime ile kendimizi ifade ediyoruz?
Bu zor sorunun cevabını Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin verdi.
Tekin, önceki gün Ankara’da yaptığı uzunca bir konuşmanın bir yerinde bu konuya yer verdi.
Gelin habere hep birlikte göz atalım:
Salonda bulunan öğrencilere, “Çocuklar, her ne yapıyorsak sizin hayrınız, sizin iyiliğiniz için yapıyoruz. Türkçe ile Türk Dili ve Edebiyatı derslerine ilişkin düzenleme de bunun bir parçası.
Türkiye’de sokağa çıkılıp sorulduğunda herkes, ‘Biz yabancı dil eğitimini veremiyoruz. Lisans dâhil 16 yıllık eğitim sürecinde alınan yabancı dil eğitimine karşın neden iki kelime konuşulamıyor’ diye eleştiri getiriyor.
Çok doğru. Biz de şöyle düşünüyoruz.
Değişim ve gelişimin hızı akıl almaz boyutlarda.
En basit icatlar için bile binlerce yıl bekleyen insanoğlu, son yıllarda değişimin hızına yetişemez hale geldi. Yapay zekâ ve yüksek kapasiteli taşınabilir enerji kaynakları ile bu süreç daha da hızlanacağa benziyor.
Peki, hem birey ve kurumlar hem de ülke olarak bu değişime ne kadar hazırız?
Örneğin öğretim kurumlarımız ve özellikle de üniversiteler, gençlerin ve işverenlerin bu yöndeki beklentilerini karşılayacak bir hazırlık içerisindeler mi?
Sonuçta, dün olduğu gibi geleceğe yönelik kalifiye insan gücünü yetiştirecek olan da onlar, bilimi teknolojiye dönüştürecek olanlar da yine onlar.
Yani üniversitelerimiz ne kadar vizyoner ve ne kadar üretkense yetiştireceği gençler de o denli güçlü olacaklardır...
Durum tespiti
Gelin önce bir durum tespiti yapalım. Yapalım ki nerede hata yapıyoruz, beklentiler ne yönde önce onu görelim:
Her kentimiz çok önemli. Hangisine kaçıncı kez gitsek bile yeni yerler keşfedip aklımız orada kalıyor.
İki gündür Sivas’tayız ve Sivas’ın bambaşka bir yüzünü keşfettik.
Bugüne kadar hem ülkemizde hem de dünyanın pek çok yerinde çok müze gezdik ama Sivas’takiler bir başkaydı.
Örneğin sadece Savaş Atları Müzesi için bile Sivas’a gelinebilir.
Dünyada bir ilk deniyor ve binlerce yıllık tarihe atlar üzerinden uzunca bir yolculuk yapılıyor. Atlara ve savaş stratejilerine ilginiz varsa daha iyisini bulamazsınız…
Şehir Müzesi’nde de Sivas’ın binlerce yıllık tarihine artılarıyla, eksileriyle tanıklık ediyorsunuz. Örneğin pek çok müzede hep pozitif örnekler sergilenir. Burada ise Sivas için çok da hoş olmayan Sivas-Kayseri maçında ve Madımak’ta yaşananlar da tüm yönleriyle paylaşılıyor. Sanayi, Mektebi, Zanaatkârlar Çarşısı ve Müzesi ise sizi meslekler üzerinden tarihi bir yolculuğa çıkartıyor. Yok olan meslekleri sergilemekle kalmayıp, yeni ustalar
İstişare en önemli hasletlerimizden biriydi. Birbirimizle konuşmadan, tartışmadan, uzmanlara danışmadan karar almazdık.
Belki de içinde bulunduğumuz çağın gereği çok hızlı hareket ediyor, çok hızlı kararlar alıyoruz ya da kervan yolda düzelir mantığıyla günü kurtarmaya çalışıyoruz.
Oysa istişare gibi yok. Olmamalı da.
Neden mi?
- Hep aynı isimlerle görüşür, hep aynı kanaldan bilgi alırsanız bir süre sonra bakar kör olursunuz!
- Nefret eden ya da edilen bir toplum mu olmak istiyoruz yoksa tartışan, empati yapan, uzlaşan bir toplum mu?
- Bardağın sadece boş tarafını gören mi yoksa boşu kadar dolu tarafını da gören biri mi olmak istiyoruz?
- Dijital medya her ne kadar dünyayı ayağınıza getirse de merak ettiğiniz yerleri, kişileri ve makamları arada bir gidip mutlaka yerinde de görmelisiniz. Diyalog kanalları hep açık olmalı.
Hemen her konuda kafamız karmakarışık.
Önceliklerimiz altüst oldu.
Sıkıntılar büyük hem de çok büyük.
Yarın yaşanacakları öngörmek için de kâhin olmaya gerek yok.
Büyük İstanbul depremi her an kapımızı çalabilir.
Kuraklık ve onun getirdiği sıkıntılar çoktan yaşanmaya başladı.
Salgın hastalıkların biri bitiyor diğeri başlıyor.
Bütün bunlarla mücadele etmenin yolu ise liyakatten geçiyor.
Çocuk Bayramı gibi Eğitim Bayramı olan ve bunu coşkuyla kutlayan ender ülkelerden birisiyiz. Besni Eğitim Bayramı’nın bu yıl 25’incisi kutlanıyor. Biz de o çerçevede iki gündür Besni’deyiz ve “İyi ki buradayız” diyoruz.
En son 10 yıl kadar önce bu şölene katılmıştım, o günden bugüne çok yol alınmış. Keşke ülke genelinde kutlansa ve keşke dünya geneline yayılsa.
Eğitim, mademki yaşam hakkından sonra gelen en temel hakkımızsa, bu konuyu gündemde tutmak için bir bayramdan daha güzel etkinlik olamaz.
Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız şu günlerde, bu konuda yeterince etkinliğin olmamasının üzüntüsünü yaşarken, Besni Eğitimi Bayramı’nın bu yıl, bu konuya odaklanması takdire şayan…
Umarız diğer kentlerimize ve sivil toplum örgütlerimize de örnek olur...
Cumhuriyet ve demokrasi
Cumhuriyet temalı eğitim bayramının ilk günü farklı etkinliklerle kutlanırken, ikinci gününde Cumhuriyet, demokrasi, hukuk, eğitim gibi olmazsa olmaz olan konular ele alındı.
Eğitim ve bilim, asırlar boyunca ama en çok da içinde bulunduğumuz yüzyılda en güçlü yönlendirici oldu.
Günümüzde üniversiteleriniz ne kadar güçlüyse, siz de ülke olarak hemen her alanda o kadar güçlüsünüz demektir.
Peki, üniversitelerin misyonu, vizyonu ne olmalı?
Bu da ülkeden ülkeye değişiyor.
Bize çok komik gelen eylemler, bazı ülkeler ve üniversiteler için inanılmaz derecede ilginç ve önemli olabiliyor.
Dünya üniversitelerini gezerken böylesi pek çok örneğe şahit olmuştuk. Görünen o ki olmaya da devam edeceğiz…
Sihir ve büyü bölümü
Dünya genelindeki ilginç bölümlere ve tez konularına yönelik bir araştırma yapılsa eminiz ki şaşırtıcı olduğu kadar çoğumuza çok “saçma” gelen ama düşündükçe neden olmasın dedirten birbirinden ilginç girişimler ortaya çıkacaktır.