Kendi sahanda ilk kez play-off maçı kaybetmişsin, saha avantajını yitirmişsin, zaten Lauvergne yokken, bir de takımın jokeri Kalinic’i sakatlığa kurban vermişsin. 16 bine yakın çılgın bir taraftar önündesin. Bu atmosferde hücum etmenin ne kadar zor olduğunu bir önceki maçta görmüştük ama kazanırken savunmada duvar örmüştük. Bu kez farklı bir şey denedi Dixon Zalgirio Arena’da. 36 yaşındaki bir oyuncu böylesine bir atmosferde ne kadar dominand olabileceğini test etti adeta!
İlk maçın devresinde attığı 31 sayının 1 altına bu kez 10 dakika ulaşmış, dışarıdan hiç kaçırmamış Fenerbahçe vardı sahada ve o fırtına, maç boyunca da devam etti. 25. dakikada Dixon’ın 9’da 9 saha içi isabet ile 23 sayıya ulaştığı, Datome’nin, Melih’in, Green’in ve son çeyrekte de Guduric’in üçlükleriyle rakibin her geri dönüş çabasını sonuçsuz bıraktık Kaunas’ta. İyi gününde olmak önemli ama özgüven farkı da vardı oyuncularımızda, böyle çılgın bir atmosferde o yüzdelere ulaşmak küçük çaplı bir mucizeydi aslında. Zalgiris, taraftarının itmesiyle bazen Davies, bazen Walters ile direnmeye çalışıp, zaman zaman farkı da eritti aslında. Ama her ne kadar eksik olsa da, Avrupa’nın en oturmuş kadrosunun bileğini bükmek kolay değildi yedikleri bu skorlarla! En çok heyecanlandıkları an 2. yarının başında ikili oyunlarla potamıza gelerek, 52-48 ile farkı 4’e indirmeleriydi ama dönüşte de 36’lık delikanlı Bobby Dixon vardı karşılarında. Önce üçlük, ardından çaldığı top ve turnikesi, bu kez 20’ye kadar çıkacak farkın habercisiydi ve Fenerbahçe Beko, hakemlerin son çeyrek başında ürettiği (!) 4 sayı, ve çılgın taraftar baskısına rağmen Final Four biletini alarak maçı bitirdi. Üst üste 5. kez bu onuru yaşayacak olmak, kendi sahasında kaybedip saha avantajını yitirdikten sonra 16 bin Litvanyalı’nın önünde dimdik durmak, öyle değerli ki...