UEFA Avrupa LigiUEFA'nın amacı ne: Futbolun geleceği mi, ticari bir proje mi?

UEFA'nın amacı ne: Futbolun geleceği mi, ticari bir proje mi?

02.02.2025 - 07:02 | Son Güncellenme:

UEFA, Avrupa kupalarında, daha rekabetçi olduğunu iddia ettiği, bir yandan da ticari anlamda daha kazançlı olduğunu düşündüğü bir format getirdi. Büyükler dükkanı kapatmasın, UEFA daha çok para kazansın diye icat edilen bu sistem, daha fazla heyecan getirdi, kesin. Ama bu heyecanın niceliği kadar niteliği de sizi tatmin etti mi?

UEFAnın amacı ne: Futbolun geleceği mi, ticari bir proje mi

UEFA bu sezon hem Şampiyonlar Ligi hem Avrupa Ligi hem de Konferans Ligi için daha rekabetçi olduğunu iddia ettiği, bir yandan da ticari anlamda daha kazançlı olduğunu da gördüğümüz yeni bir formata geçti.

Haberin Devamı

Bu sisteme İsviçre modeli deniyor, 1890’da Zürih satranç turnuvalarını düzenlemek için geliştirilmiş. Hafta içi oynanan maçlarla ilk tur geride kaldı, elenenler adaya veda etti. Alışık olduğumuz üzere biz zaten Şampiyonlar Ligi’ne veda etmiştik. Avrupa Ligi’nde ise sadece Galatasaray ve Fenerbahçe ile yola devam edeceğiz. Tabi eğer play-off turunu atlarsak... 

Peki geride kalan maçlar bize bu yeni format hakkında ne söylüyor? Gerçekten futbola ihtiyacı olan adaletli rekabeti getirdi mi? Gelin birlikte karar verelim.

TAMAMEN DUYGUSAL

Orijinal İsviçre modelinde amaç, rastgele, farklı seviyelerden oyuncularla karşılaşıp maç sayısını azaltmak iken UEFA bu kısmı görmezden geldi. Çünkü takım sayısının 32’den 36’ya çıktığı, maç sayısının arttığı lig sisteminde, daha fazla maç daha fazla para demek. Her kulübün fazladan oynadığı maçlar UEFA’ya 52 ek yayın hakkı daha kazandırıyor. Yani hesaplamalara göre bu yeni formatla, her yıl gelirinin üstüne 500 milyon euro koyarak ilerleyecek. Modelin artılarını-eksilerini konuşurken kazanç konusunu aklımızda tutup öyle devam edelim.

Haberin Devamı

2021 yılında Real Madrid’in başını çektiği “büyükler”, Avrupa Süper Ligi’ni kurmak istediklerini ilan edince, UEFA tutuşmuş, büyük bir gelir ve prestij kaybı yaşayacağını fark etmiş, hem baskı yaparak hem de bu yeni formatın sözünü vererek bu oluşumun önünü kesmişti. Çünkü hem büyükler, hem UEFA ve bence ek olarak hem de bahis şirketleri eski sistemdeki grup aşaması maçlarının heyecansız geçtiğinin farkındaydı. Hatta büyükler için bu maçlar zaman ve para kaybıydı. Nadiren Kopenhag, Club Brugge gibi sürpriz yapan takımların çıkması, onların da nefesinin gruptan çıktıktan sonra kesilmesi, turnuvadaki her maçın tahmin edilebilir olması, rating ve ekonomik olarak büyük bir kayıp demekti. 

Büyükler dükkanı kapatmasın, UEFA daha çok para kazansın diye icat edilen bu sistemle, artan maç sayısı daha fazla heyecan getirdi, kesin. Ama bu heyecanın niceliği kadar niteliği de sizi tatmin etti mi? Ben kendimi sürekli, “Bu hafta kim kiminle oynuyor?” veya “X takım maçı kazanırsa ne oluyor?” diye sorarken buldum. Maçların sayısını ve kalitesini artırmak için katılımcı sayısının azalması şart. Ama paragöz UEFA’nın asla böyle bir şey yapmayacağını biliyoruz. Bir bakmışsınız, biz daha modeli tartışırken Dünya Kupası da bu şekilde oynanmaya başlamış. 

Haberin Devamı

DAHA FAZLA DRAM, DAHA FAZLA EĞLENCE

Yeni sistemle ilgili söyleyebileceğimiz ilk artı, sürprize açık olmasıdır. UEFA bu sistemi sunarken, “Her maç önemli” mottosuyla yola çıkmıştı, öyle de oldu. Feyenoord ve Aston Villa’nın Bayern’i, Lille’in Real Madrid’i yenebildiği yeni format, küçük takımlara umut vaadediyor. Tek karşılaşma olması, özellikle evinde oynayan takımlar için bir fırsat. “Hadi beyler asılalım” diyerek ölüm-kalım mücadelesine dönen bu karşılaşmalarda ihtimaller denizi dalgalı. “Avrupa Süper Ligi isterük” diye tutturan ağababaların bu formattan memnun olup olmadığını ise final aşamasında anlayacağız. 

Peki daha fazla maç olması, daha fazla rating ve daha fazla bahis imkanı sunması dışında bu format yeni ne getirdi? City ve Real’in zorlanması dışında yeni ne var? Eski formatta da bu tür takımların nispeten zorlanıyor gibi göründükleri maçlar zaten ilk grup aşamasında oluyordu. Sonra da birbirlerini kırarak ilerliyorlardı, muhtemelen yine böyle bir şey olacaktır. Hiç bir zaman adil bulmadığım play off konsepti ilginç eşleşmeler üretebilir. City ve Real’in karşılaşıp, birinin erkenden veda edecek olması gibi... Ancak bir takımın 24. sırada bitirip, 9. sırada bitiren bir takım ile birlikte son 16’ya kalabilmesi pek doğru gelmiyor.

Haberin Devamı

Manchester City gibi bir takımın sergilediği performanstan sonra hala yarışta kalması gülünç. “Üç yenilgi, iki beraberlikle yine de yola devam edebilirsiniz” mesajını böyle prestijli bir turnuvada değil, ancak satmaya çalışılan kötü paketli, zararlı bir abur cubur reklamında görmeliydik. 

FUTBOL DEĞİL, AT YARIŞI

Yeni formatın genel prensibi, daha fazla büyük takımın birbirleriyle oynaması, ki bu da fena fikir değil. En fazla heyecan yaratan maçların bunlar olduğu kesin. Eski sistemde bu kadar erken bir zamanda en iyi seribaşı takımların birbirleriyle oynaması olmazdı. Ama diğer yandan genişletilmiş takım sayısıyla, ilk haftalarda oynanan Brest-Sturm Graz veya Girona-S.Bratislava maçlarını kimler izledi? Bunlar Şampiyonlar Ligi seviyesinde maçlar mıydı?

Haberin Devamı

İşin yayın kısmına gelince, son hafta tüm maçların aynı anda başlaması, doğrudur, heyecanı artırdı. Ama bu bir futbol maçı heyecanından çok, bir at yarışı heyecanı gibi değil miydi?  Hangi maçta, kim, nasıl gol attı, sorsanız söyleyemem ama güya takip ettim. UEFA diyor ki, “Size artık kanepenize kurulup bir maçı adam akıllı izlemeyi vadetmiyorum. Çünkü atlar start hakemi emrine verildi, koşu başladı.”

UEFA’nın birinci önceliği; oyunu, sporcuyu, rekabeti ve adaleti korumak olmalıyken, artan maç sayısı futbolcu sağlığını ciddi anlamda tehdit ediyor. Global oyuncular birliği FIFPro, bu konuda endişelerini dile getiren bir rapor yayınladı ve Rodri gibi yıldız oyuncuların ciddi ciddi greve gitmeyi düşündüklerini söyledi. Thierry Henry ve Jamie Carragher ise yayınlarında, günümüz futbolcularının “sığır gibi” muamele gördüğünü dile getirdi. 

Onlar “sığır” diyor, ben beygir. Ama insan muamelesi yapılmadığı aşikar. Günümüz taraftarları artık arenaya doluşmuş, futbolculara adeta gladyatörlermiş gibi bakan ve daha çok kan görmek isteyen seyirciler. 

MODELİN EKSİLERİ

Futbolun skordan ibaret olduğunu düşünen takipçiler için bu format sevindirici olmuş olabilir. Bu sezon lig aşamasında üç ve üzeri golle biten 42 maç oynandı. Bu, grup aşamalarıyla karşılaştırıldığında Şampiyonlar Ligi tarihindeki en yüksek sayı. Daha önce en çok 2022-23 sezonunda üç ve üzeri golle biten 30 maç oynanmış. Yine seyircilerin sevmediği bir durum da berabere biten maçlardır. Hevesin kursakta kaldığı, ne olduğunu anlamadan eve döndüğün bu maçlar futbolun en tatsız tuzsuz olanıdır. Bu yeni formatta 144 maçta sadece 18 beraberlik olmuş. Bu sayı 2000-01’e kadar uzanan Avrupa grup aşamasındaki en düşük yüzdeymiş.*

“Peki ama neden böyle oldu?” diye düşününce, “Acaba” dedim. Bu formatın asıl kaybedeni teknik heyetler, analistler mi? Premier Lig ekiplerinden birinin analisti geçtiğimiz haftalarda bir gazeteye şöyle söylemiş: “Yeni Şampiyonlar Ligi formatıyla iş yükümüz neredeyse üç katına çıktı. Artık grup aşamasındaki üç rakibe çalışmak yerine sekiz farklı rakibi analiz etmek zorundayız.” 

Haklılar. Belki de sürprizlerin ve yüksek skorlu maçların büyük sebebi de budur. *OPTA verileri

Yazarlar