Türkiye futbol ligleri kurulduğundan bu yana her maçtan sonra en çok eleştirilen, verdikleri kararlar üzerine tartışmalar yapılan kişiler kuşkusuz hakemlerdir.
Tribünlerde ya da ekran başında takımlarının maçını izleyenlerin hepsi bir taraf olarak seyrediyorlar doğal olarak. Takımının maçı kazanması için her şeyi mübah görenler ise çoğunlukta. İşte aslında sorunda burada başlıyor. İnsanlar taraf olabilir ancak futbolun evrensel değerleri söz konusu olunca tarafsızlığı yok saymaları anlaşılır gibi değil. Bugün şike davasında yaşananlarda aynı. Yani bu değerleri yok saymanın futbolu bitirmek olduğunun kimse farkında değil.
İş dönüp dolaşıp yine hakemlerin vermiş olduğu kararlara geliyor. Hakemler de ‘insan tabii ki hata yapacak, bu kaçınılmazdır’ diyor. Tıpkı futbolcular, teknik direktörler ve yöneticilerin yaptığı gibi. Ancak yöneticilerin birçoğunun hataların en büyüklerini yapmalarına rağmen sadece hakemlerin hatalarını eleştirmeleri çok komik duruyor. Elbette ‘bu derece üst düzeye gelmiş hakemler hata yapmamalı’ diyoruz ama hataların olması ise kaçınılmazdır. Çünkü futbol bir oyundur...
Hep söylüyorum Türkiye’de en büyük sorun hakemlerin yaptığı hatalardan çok, camiaya olan güvensizlik ve federasyonların tutumudur. Yani futbolu yöneten federasyon, futbol kulüpleri üzerinde otorite kuramazken, hakemlerinden sahada otorite kurmasını beklemesi çok talihsiz bir durumdur.
Federasyonun gücü önemli
Avrupa ve dünya futbolunun marka olmuş ülkelerinde her zaman güçlü federasyonlar olmuştur. Güçlü federasyon olmadan hiç kimse alınan kararlara inanmaz. Çünkü sindirilmiş olan federasyonların kararları objektiflikten uzaklaşır. Dolayısıyla bu yapıdaki federasyonun hakemlerine de güven kalmaz. Tıpkı bugün olduğu gibi...
Bugün yine federasyon, şike ve güncel olaylara kendini kaptırmışken hakemler maçlarda skandal hatalar yapmaya devam ediyor. Olayları tetikleyen en büyük sorun bu güven bunalımıdır. Sahada hakeme güvenmeyen futbolcu, tribünlerde de federasyona olan güvensizlik haddinden fazla gerilim oluşturuyor. Bu gergin ortam hem hakemler hem de sporcular üzerinde çok ciddi baskılar yaratıyor. Yani futbol ailesinin motivasyon kaybı varken hakemleri bunun dışında tutmak çokta doğru olmaz. Ancak MHK bu sıkıntılı süreci daha az hasarla atlatmak ve hakemlerin bu baskılardan en az şekilde etkilenmesi için gerekli tedbirleri almıyor. Bırakın almayı kamuoyunda bir yönetici tarafından eleştirilen hakemini birde MHK Başkanı çıkıp kamuoyu önünde eleştiriyor. Böyle olunca da hakemlerin kendi yöneticilerine de güveni kalmıyor. Bu güvensizlik ortamında hakemlerin hata yapması ise kaçınılmaz bir hal alıyor.
Hakemler cesaretli olmalı
Eski bir hakem olarak ben de burada hakemlerle ilgili yorumlar yapıyorum. Hakemlerin sadece hatalarını değil haklı olduğu yerleri de savunuyorum. Üstelik bu değerlendirmeleri yaparken takım ve hakem ayırt etmeden doğruları savunuyorum. Doğruları yazdığımız ve hakemin haklı olduğu kararlarında arkasında olduğumuz zaman bizler de taraftarlardan tepkiler alıyoruz. Tepkilerin olması fazla önemli değil, asıl önemli olan hakemlerin haklı olup olmadıklarıdır.
Benim hakem arkadaşlarımdan isteğim gördüklerini cesaretle uygulamalarıdır. Kısacası yürekli olmalarıdır...
Sizler yürekli olup doğru kararlar verdiğinizde, bizlere düşen gördüğümüz doğruları yazmak ve savunmaktır. Yapılan hatalarda ise eleştirmek işimizin bir gereğidir.
Ziegler’in rakibine yaptığı sakatlayıcı hareketin ardından sarı kartına
başvuran Özgür Yankaya’nın bu oyuncuyu atmaması en büyük hatasıydı.
Disiplin ve fauller
Hakem yönetimleri bazı maçlarda yine kötüydü, maç sonuçlarını etkileyecek hatalar yine gündemdeydi.
Beşiktaş-Gaziantepspor maçında Tolga Özkalfa kart uygulamalarında çok hatalar yaptı. Bir yerde sarı kart verdiği pozisyonun aynısı başka bir dakikada olduğunda kartları es geçti. Maçta bu kadar çok sarı kart gösterilmiş olması oyunda otoriteyi kuramadığının en büyük göstergesi oldu. Maçın sonunda da hem faul hem de ofsayt olan golü vermek durumunda kaldı. Bu kararlarıyla da maçın sonucuna etki etti.
İstanbul Büyükşehir Belediyespor-Fenerbahçe maçında Özgür Yankaya gözünün önünde Ziegler’in rakibine yaptığı acımasız harekete sarı kart gösterdi. Bu pozisyonda hiç kart göstermeseydi görmedi diyebilirdim. Ancak bu pozisyonu gördükten sonra kırmızı kartını kullanmayan Yankaya’yı eleştirmek gerekir. Eğer bu pozisyon kırmızı kart değilse, hangi pozisyon kırmızı kart olacak kendisine sormak gerekiyor.
Bir eleştiri de Ziegler’e yapmak lazım. Meslektaşına yapmış olduğu bu hareket kendisine hiç ama hiç yakışmadı. Sportmen tavırlarıyla öne çıkan Ziegler’in bu davranışını şaşkınlıkla izledim.
Barış Şimşek, Galatasaray-Ankaragücü, Mustafa Kamil Abitoğlu ise Trabzonspor- Eskişehirspor maçlarında yardımcı hakemleri ile birlikte hatasız yönetimler gösterdiler.