Genel Kurul kararıyla görev süresi biten başkan ve yönetim... Sezon sonunda bavulunu toplayacağını anlayan teknik heyet... Başkan ve yönetimin kafası karışık... Teknik heyetin kafası karışık...Futbolcu dediğin cin gibi... Bunları bilmez mi? Ama sahada gördük ki, futbolcuların kafası karışık değil, aksine futbolla ve gollerle barışıktı. Şimdiye kadar kazandığı maçları bile “kıt kanaat” kazanan, sıkıntılı galibiyetler alan Galatasaray, bu defa coşkulu, hızlı bir başlangıç yaptı ve bu sezon ilk defa 11. dakika dolarken iki farkla öne geçti.
Seyirciyi de kutlamak lazım... Gollerle değil, daha maçtan önce coşkulu başlangıcı yapan, takıma “tam destek, hep destek” yapan taraftı.
Kerem ilk dakika ile birlikte soldan, Karagümrük savunmasını, “lodosa tutulmuş” gibi sallamaya başladı. Kerem gibi Türkiye’nin en hızlı, en hareketli, en kıvrak oyuncusunu, Salih Dursun gibi ağır bir adamla karşılamak, Karagümrük adına çılgınlıktı. Nitekim daha oyunun başında penaltı da “hızlı ile ağır”ın ikili mücadelesinden geldi.
Galatasaray iki farklı öne geçmesine rağmen durmadı. Hızlı ve gol arayan ataklarına devam etti. Önemli pozisyonlar da buldu ama son vuruşlarda yeterli olamadı.
Galatasaray’ın sürekli atak olduğu dakikalarda Karagümrük iki farklı yenik duruma düşmesine rağmen atağa kalkmayı aklına getirmedi. Yan pas-geri pasa ısrarla devam etti. İlk şutunu 35. dakikada Emre Mor’la attı, belki de Galatasaray ceza alanına girmeden ilk yarıyı tamamladı.
Galatasaray için en kötüsü Kerem’in sakatlanıp oyundan çıkmasıydı. Üstelik haftaya Fenerbahçe ile çok önemli bir derbi maçı varken... Umarım önemli bir şeyi yoktur.
İkinci yarı “Kerem’den önce, Kerem’den sonra”ya döndü. Karagümrük ileri çıkmayı aklına getirdi. Kerem olmayınca Galatasaray’ın hücum rüzgarı ilk yarıdaki şiddetini kaybetti. Buna rağmen Galatasaray, Gomis’le çok önemli bir fırsatı kullanamadı. Sonrasında gene Gomis’in fantastik bir vuruşu “kılpayı” auta gitti.
Ancak Karagümrük çok daha önemli pozisyonları kaçırdı. Her şeyden önce penaltı kaçırdı. Ya da Muslera kurtardı demeliyiz. Muslera hemen bir dakika sonra bu defa kaleye girmekte olan topu tam çizgide yakaladı. İlk yarıda kalesinde dinlenen, neredeyse çay-kahve keyfi yapan Muslera, ikinci yarıda Galatasaray’ı ipten aldı.
Anlamadığım şu; kulüpteki müthiş kaotik ortama rağmen maça müthiş başlayan, ligin en erken gollerini atan, Karagümrük‘ü kendi yarı alanından çıkarmayan Galatasaray, ikinci yarıda nasıl oldu da bu kadar frene bastı, bu kadar güç durumlarda kaldı?
Tamam, bir Kerem gitti de, sonuçta sahada koca Galatasaray takımı var. İlk yarı için yazdıklarımızın mürekkebi kurumadan ikinci yarıda tekzip yedik. Bu kadar da olur mu?